Anibal Güleroğlu

Anibal Güleroğlu

guleranibal@yahoo.com

Tüm Yazıları

Taklit etme kolaycılığı bir kere başlamaya görsün, salgın hastalık gibi önünün alınması kolay kolay mümkün olmaz. Bu kötü alışkanlık, özgün yapıtlar ortaya çıkaramayanlar sayesinde de ne yazık ki hızla yayılır. En büyük sakıncası, giderek kalitesizleşen taklitlerin orijinallerini yıpratır hale gelmesidir… Ki dizi sektörümüzde hâlihazırda yaşanan durum tam da bu şekilde!

Mevcut örneğimiz, ATV’nin yeni dizisi ‘Bizim Okul’… Hani, Zeki Alasya’nın ‘Hababam Sınıfı’na benzetilmekten gurur duyacaklarını söylediği yapım.

Haberin Devamı

Aslında ‘Bizim Okul’ için sadece ‘Hababam Sınıfı’ benzetmesi yapmak hata olur. Çünkü 1957 yılında Dolmuş Dergisi’nde dizi olarak başlayıp daha sonra romanlaştırılan Rıfat Ilgaz ürünü ‘Hababam Sınıfı’ndan ziyade ‘Akasya Durağı’nın,‘Hababam’laştırılmış hali! Ayrıca ‘Hayat Bilgisi’ ve ‘Pis Yedili’ gibi okul dizilerinden de izler taşımakta. Hem de laçkalaştırılmış ve eğitim sistemini rencide edici biçimde.

Sanırsınız ‘Akasya Durağı’nın şoför kadrosu ve efradı, durakları kapanınca farklı iş kapısı aramışlar da kapağı ‘Bizim Okul’a atmışlar… Kapağı atmışlar atmasına ya, ‘Bizim Okul’un başkalarının arsasına kurulan derme çatma gecekondu gibi bir yapıya sahip olduğunu ve yıkılma riskinin yüksekliğini hiç hesaba katmamışlar. Hele ki, gittikçe daha seçici izleyici olmaya başlayan ekran başındakilerin uyanışını hiç mi hiç önemsememişler.

***

Nitekim ilk bölümün ilk sahnelerinden itibaren rengini belli eden ‘Bizim Okul’, başlangıç merakıyla aldığı reytinglerden ikinci haftasında fire vermeye başladı bile. Şaşmamak gerek.

Zeki Alasya tarafından ‘Sulu zırtlak, gülünecek bir proje olarak’ görülmeyen yapımın temel taşları, incir çekirdeğini doldurmayan senaryosuna, sürüsüne bereket hatasına rağmen ‘Akasya Durağı’nı sırtlayıp götüren isimler… Sürgitsin senaryoda, yönetim ve işleniş üslubu da aynı çizgide. ‘Nasılsa baba oyuncular işi götürüyor. Onlar sayesinde reyting garanti’ diye düşünülmüş olduğu her karesinden belli.

Akasya’nın Nuri Baba’sı, durakta denetim altında tuttuğu elemanlarına bu kez ‘Bizim Okul’da hükmetmeye çalışmakta… İsmi Gestapo Ayfer olmuş ne yazar. Artık kabak tadı veren nasihat bombardımanı bildik minvalde sürmekte.

Haberin Devamı

‘Tırın tırınımm’ diyerek fırıldaklık peşinde koşan Sinan, ‘Madem geldiniz dünyaya çok sıkı çalışacaksınız kimyaya’ diyen Sıfır Ziya kimliğiyle evde kılıbık, okulda kükrek bir kimyacı… Karısı da öğretmen olan Ziya, bu haliyle Sevda Öğretmen’e kulluk eden ‘Hayat Bilgisi’nin Amil Bey’ini çağrıştırmakta. Kantine gizli ortaklık durumu da Sinan’ın iş bitiriciliğinin mirası!

Coğrafyacı çılgın bakire Gözde Hanım… Biyolojici Elif… Müdür Muavini bobstil Şevket… Ve güzel yanak Gülsüm ile müstahdem Himmet Abi… Hepsi de ‘Akasya Durağı’nın devşirmesi. Öğretmenliğe yakışamayacak derecede sarsaklıklar sergileyen bu karakterlerden komedi tadına varılacağını düşünenlere tek sözümüz: 'İnsaf'!

Cem Davran’ı, Umuttepe Lisesi’nin Cehennem Zebanileri sınıfının koruyuculukta sınır tanımayan öğretmeni Altan Bey olarak karşımıza çıkartan ‘Bizim Okul’da sosyal sorumluluk için seçilen olgu, Lösemi. Hastalığın tedavisinde gerekli olan ‘trombosit bağışı’ için çok samimiyetsiz bir kurguyla çağrıda bulunan dizide bu sürecin hayli masraflı olduğu gibi açıklamaları aktaran konuşmalar da fazlasıyla duyarsız. Kamu spotları bile bundan daha etkileyicidir.

Haberin Devamı

Lise çağında oyuncu yok mu?

Gençlik-okul dizilerinin bırakın liseyi, normal öğretim sürecinde üniversite öğrencisi olma yaşını bile çoktan geçmiş oyuncular tarafından canlandırılması artık alışkanlık oldu.

Sidney Poitier’nin ölümsüzleştirdiği 1967 yapımı ‘Sevgili Öğretmenim’ filmi başta olmak üzere yabancı gençlik dizileri ve filmlerinde benzer bir durumu asla göremezsiniz.

Bizdeyse nedense bu ayrıntı hiç önemsenmez. 31 yaşındaki bir oyuncuya lise öğrencisi rolünün verilmesindeki mantık nedir? Çözemezsiniz. Sanırsınız genç oyuncu kıtlığı var. Tepe çekimiyle boyu kısa göstermek, kılık kıyafetle ergenleştirmek… Ağız-burun eğilerek yapılan mimiklerle, yarım yamalak şivelerle liseli gibi görünmeye çalışmak… ‘Hooppp Pembişşş…’, ‘Geldim kankaların güzeli’ gibi konuşmalar yapmak iş değil.

İnsan o yaşın zıpırlığını yüreğinde hissetmeyince olmuyor, olamıyor. Hal böyle olunca da, ister istemez karakterlerin canlandırılması dandikleşiyor, eğreti kıyafet gibi oyuncuların üstünden dökülüyor.

Mankenli intihar ve araba boyama gibi inandırıcı olmayan şakalarla izleyiciyi güldürmeye çabalayan öğrenci taifesinin arasında en oturmuş karakter, ıslahhaneli öğrenci Demir. Namus temizleme işini ülkenin güvenlik güçlerine ve mahkemelerine bırakmak gerektiğini hatırlatan bu tipe eşlik eden sosyal sorumluluk mesajcısı karakter de Gülbahar. Levent Kırca bozması sarhoş taklidiyle boy gösteren babasının ‘çocuk gelin’ yapmaya hevesli olduğu Gülbahar, okutulmayan ve şiddete maruz kalıp yaşlı adamla evlendirilen kızların durumunu örneklemekte… Ama ne söyleminde, ne de eyleminde etkili bir ciddiyet yakalamak mümkün değil!

Baran’ın çantasına silah koyup okula yollayan ananın kan davası saçmalığı… Alamancı Tuğçe’nin bir düzelen bir bozulan Türkçesi… Ve zorlama tiplerin nicesi…

Hepsi de, uydurma şeyler yerine gerçekleri aktarmak için gırgırı bol okullarda okuyanlardan yaşanmış hikâyeler isteyen ve ileriki bölümlerde senaryosuna izleyicilerden gelecek öyküleri katmayı düşünen ‘Bizim Okul’un iflası kolay ‘ödünç’ sermayesi!

Hoca’nın ‘Ya tutarsa’ hesabı… Mayanın tutmadığı yerde ‘Gapan da gaçan mı’, izleyicinin bu cinliğe cevabı! Eğitimcilerin tepkisini çekip RTÜK'lük olması da cabası.

Anibal GÜLEROĞLU

www.twitter.com/guleranibal