Bir zamanlar ‘Küçük Emrah’ filmleri, ‘Acıların Çocuğu’ kavramını yaratmıştı sinema dünyasında. Şimdiyse ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ dizisi, ‘Acıların Ailesi’ olgusunu moda yaptı ekranlarda. İhanetle başlayıp entrikalarla gelişen felaketler zinciri, Akarsu Ailesinin fertlerini öylesine sıkboğaz etmekte ki Küçük Emrah’ta bile böylesi yaşanmamıştır. Ülkü Aker’in ‘Gülmek için yaratılmış gözlerde yaşlar niye?’ sözlerini hatırlatan dizide, kahramanlara bir ‘Oh’ demek yasak! Tabii izleyene de.
Ali Kaptan’ın azgın tekeliğiyle başlayan musibetlerin ardı arkası kesilmiyor. Akarsu girdabının gittikçe genişleyen halkaları önüne geleni içine çekip hallaç pamuğu gibi savurmakta… Onlarla temasta bulunanların mutsuzluk ve felaketin pençesine düşmemesi imkânsız.
Kendi halinde balık tutup ruhundaki acısıyla baş başa yaşayan Hikmet Karcı, Cemile’ye bulaştığı anda hem kendi ölüm fermanını imzalıyor, hem de kurulu düzeninde gayet verimli çalışan holdingin.
İş dünyasının ve sosyetenin cool erkeği Soner de Aylin’e abayı yakınca Murat’ın sonunu hazırlayıp kendisinin de mutsuzluğunu garantiliyor. Araba kazasına karşı dirençli olduğunu gören Soner, hayata veda için kardeşinin taklitçiliğine soyunuyor. Murat’ın intihar ettiği evde yaşananlarla güldürmeyi başaran dizinin bu sahnelerindeki saçmalıklar da dikkat çekici. Felaketin yaşandığı ortamda her şey düzeltilmişken, Murat’ın tekerlekli sandalyesinin devrik bırakılması, Süleyman’ın kilitli çekmecedeki silahı ‘Sen almadın değil mi’ diyerek hizmetliye sorması acıları bastıran komiklikler.
Kedi gibi dört ayak üstüne düşen Karolin’le kötülük yarışında at başı giden Kenan’ın mevcudiyetin yegâne sebebi de yine Akarsu Ailesi… Karcı Köşkü’nün havuz başında, korku filmlerinden fırlamış oyuncak bebekle gün tüketen Selma, Küçük Osman eliyle akli dengesine kavuşup ortalığa dökülmese Hikmet Karcı’nın gayrimeşru kardeşi Kenan’a da holdinge kurulup silah kaçakçılığı yapma fırsatı doğmayacak. Bu arada Osman'ın 'Prens' olmak için arkadaşını hasta ettiğini de unutmayalım.
Olgunlaşınca, ‘Ali Kaptannn’ diye bağırmaktan vazgeçen Mete ise ‘Mavi Sakal’ gibi… Nişanlısıyla iyi-kötü bir ilişki yaşayan neşe kaynağı İnci Hoca, Mete’nin âşık olmasının ardından hem mutsuzluğun hem de hastalığın pençesine düşüyor. Garsonluğu ve kaderini kabullenen Nihal’in ölüme koşmasının, hapse düşmesinin, yüzünün parçalanmasının da sebebi yine Mete!
İdeolojisi için savaş veren Ahmet, Berrin’le ‘avare’ye dönüşmesine ne demeli... Baba korumacılığında paşa paşa yaşayan Hakan’ın, makam-mevki sahibi olacakken, Berrin aşkına ‘boynuzlu koca’ sıfatını sineye çekmesinin ve evlat acısı yaşamasının müsebbibi de Akarsu anaforu.
Ali Kaptan zaten Akarsu kâbusunun baş aktörü; şerrinden nasiplenmeyen yok. Garip taksiciden tutun da avukatına kadar herkes yaşıyor payına düşeni. Cemile’nin doğum gününü evraklardan öğrenip Ali Kaptan’a pastalı gol atan Avukat Nedim, ‘Atıl kurt’ komutunu ruhunda hisseden Bay Akarsu’nun düşmanlığını çekmenin dışında Kenan’ın adamlarından da bir dolu sopa yiyor. Ortada sürülen sefa da yok ki ceremesi çekilsin!
Güle oynaya hastane koridorlarını arşınlayan biri erkek biri dişi doktorlarımız ise bir başka ayrıntı. Mazoşist midirler nedir? Kıtlık varmış gibi takılıyorlar ümitsiz aşkların peşine. Bu ailenin yüzünden hastayı mastayı unutup dökülüyorlar yollara. Gülen yüzleri geriliyor; anlamsızca gelişen hüzün çöküyor yüreklerine. Kendi düşen ağlamazmış ama bunlar ağlıyor.
Dizideki karakterlerin hayatlarını alt üst eden Akarsuların yarattığı negatif enerji o denli büyüyor ki, pozitif enerjisi ve harika sesiyle katkıda bulunarak ortamı yumuşatan Süleyman bile, ‘Siz bakmayın böyle sakin durduğuma’ diyerek patlıyor. Böylece ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ dizisinde mutlu insan görmek hayale dönüşüyor. Acaba önümüzdeki günlerde felaket tiryakisi karakterlerimizin başına daha neler gelecek, diye düşünmeye kalmadan Karcı Holding olarak kullanılan binanın ‘gerçek’ yangınla yok olması da cabası… Alamet-i farikası Akarsu olana bulaşan, kurguda da gerçekte de tadıyor felaketin alasını!
Anibal GÜLEROĞLU