Anibal Güleroğlu

Anibal Güleroğlu

guleranibal@yahoo.com

Tüm Yazıları

İnsanı, ‘insan’ yapan nitelikler nedir? Onur, saygı, bağlılık, hak arama, fedakârlık kavramları başta olmak üzere kendini ve içinde bulunulan topluluğu utandırmama bilincine dair pek çok özellik insanı diğer varlıkların üstüne çıkartır.

Çağlar boyu hep yüceltilen; filmlere, dizilere tema yapılan ama gerçek yaşamda türlü gerekçelerle yerle bir edilen bu kavramlar, özellikle Samuray kriterlerinde ve efsanelerinde fazlasıyla yer bulur.

Tarihi 18. yüzyıl Japon efsanesine dayanan ve nesilden nesle farklı biçimlerde anlatılarak aktarılan 47 asil Samuray’ın liderlerini gururlandırma hikâyesi olarak efsaneleşen ‘47 Ronin’ de bu gerçeğin örneklerinden…

Haberin Devamı

***

Japon efsanelerinden onur ve fedakârlık üstüne bir yansıma olarak yeniden biçimlendirilen ‘47 Ronin’, antik dünyadan günümüze gelen epik bir öykü. Fakat içinde ders alınması gereken pek çok gerçeği de barındırıyor.

Antik feodal yapının hâkim olduğu günlerde yabancılara yasak bölgede sahiplerini onurlandırmak için canlarını ortaya koyan Samurayların barışı sağladığı dönemden açılışını yapan film, efendisi yenilgiye uğrayan Samuray’a Ronin dendiği bilgisini verdikten sonra efsaneleşmiş öyküsüne geçiyor.

Bebekliğinde ormanda terk edilen ve karanlık güçler olarak görülen Tengu Keşişleri tarafından eğitilip özel yeteneklerle donatılan Kai, 13 yaşına geldiğinde güçlerini kullanmayı ve ormanda sürgün gibi yaşamayı kabul etmeyerek kaçar. Onda bir farklılık gören Lord Asano himayesinde, gelenekleri yıkma pahasına Ako topraklarına kabul edilen Kai, bir melez tarafından kurtarılmaktansa canavar tarafından öldürülmeyi tercih edecek kadar ondan hoşlanmayan Samurayların dışlamasına karşın Lord’un kızına âşık olur. Her şey kendi rutininde sürüp giderken insan doğasındaki kötülüğün ve elde etme hırsının temsilcisi olarak yüzünü gösteren Lord Kira’nın devreye girmesiyle düzen değişir. Cadı kışkırtıcılığıyla gelişen kötülük, Shogun’un gelenekçi katılığıyla ‘47 Ronin’i yaratır.

***

Japonların çok önem verdiği bu kahramanları işleyen hikâyenin ana temaları; başkasının zaferini sahiplenmemek derecesine vardırılan onur, suçu cezalandırma hedefli intikam ve imkânsız aşk!

Haberin Devamı

Yaşamlarını ülkeleri için veren bu kahramanları her yıl anan Japonlar tarafından yeni nesillere geleneksel olarak aktarılan ve Chushingura adı verilen eserlerle kutlanan ‘47 Ronin’i yeniden doğuran filmin en büyük özelliği, tüm duyguların dengeli bir biçimde kucaklanmış olması.

‘Bir suç cezasız kalırsa dünyanın döngüsü bozulur’ felsefesindeki adalet anlayışını temeline alarak hareket eden ‘47 Ronin’de, irade testini ışık hızındaki savaş yetenekleriyle yapan Tengu Keşişleri gibi Japon fantastik kültürünün doğaüstü simgelerine de başarılı bir biçimde yer verilmiş.

Oldukça romantik bir görsellikle sunulan Japonya yansımalarında yönetmen Carl Erik Rinsch’in rolü büyük. Londra’da ve Budapeşte’deki stüdyolarda derebeylik Japonya’sını yeniden yaratan Rinsch, olmayan bir dünyayı anlamlı ve inandırıcı kılmış.

‘47 Ronin’ hikâyesini Chushingura ışığında yeniden resmetmeye çalışırken kendi stilini katan yönetmen, aksiyon ve duygusallığı, Kai rolündeki Keanu Reeves başta olmak üzere her oyuncuda çok dengeli biçimde işlemiş.

Haberin Devamı

Yanlışları ve hataları kabul etmeyi bilmenin, en az onur kadar önemli olduğunu da ortaya koyan yapımda bir diğer dikkat çekici nokta, kadına yüklenen misyon! Mika ile masumiyeti, sevgiyi, bağlılığı ve özveriyi açığa çıkartan senaryo, şekil değiştirme ve büyü yeteneğine sahip Cadı üstünden de kadının ayartıcı ve kışkırtıcılığını vermekte.

Ancak bu iki yönlü yansımada dengeler gayet güzel kurulmuş. Ne bir taraf fazla yüceltilmiş, ne de diğerinin kötülükleri abartılarak yerin dibine sokulmuş. Sanki bir elmanın iki yarısı gibi… Zaten ‘47 Ronin’in bütününde de, iyilikle kötülük hep dengede.

***

Yönetmenin katkısıyla gerçekleşen bu eşdeğer işlenişin sonucunda film, epik yapısına rağmen her karesinde kabul görülebilir ve inandırıcı durmakta.

Öyle ki, efendinin ve kendilerinin onurunu kurtarmak için savaş vermenin ardından Shogun’un hükmüne itiraz etmeyen Samurayların ‘seppuku’ yapışını dahi gerçekmiş gibi algılayarak hayranlık duyuyor ve onların sakin kabullenişlerini çevrenizde gelişen onursuzluklarla kıyaslıyorsunuz. Tabii, onca badire atlatan Japonya’nın nasıl olup da küllerinden doğarak dünyanın etkili ülkeleri arasına girdiğini de böylece daha iyi anlıyorsunuz.

Sonuçta; evvel ezel imrendiğim Japon kültürünün onur, saygı ve törensel yaşam biçimlerini canlı renklerle süsleyerek bir kez daha efsaneleştiren ‘47 Ronin’, sadece fantastik bir Doğu kültürü macerası olmanın çok ötesinde değerlendirilmesi gereken; gerçek öykü kökenli bir yapım olarak görülmeye değer. Hele ki, insani değerlerin yerlerde süründüğü günümüzde ders alınacak saptamalarıyla… ‘Onursuz’ etiketiyle yaşamaktansa onuruyla ölmek mutluluktur!

Anibal GÜLEROĞLU

www.twitter.com/guleranibal