DEĞERLİ okuyucularım, önce “Kürt Açılımı” denilen sonra ad değiştirilerek “Demokratik Açılım” denilen ama aslında “PKK’ya af açılımı” halinde gelişen bir çaba var. Ben bu çabanın Türkiye’yi böldürtmeden bir sonuç almasının olanaksız olduğunu yazmıştım.
Yoksa, Abdullah Öcalan’ın bayrağı, ordusu, polisi, yasama meclisi, yasaları, mahkemeleri olan bir devlet olma isteğini kabul ederseniz doğal olarak sonuç alırsınız. Ancak bunların Kürt kökenli vatandaşlarımızın çoğunluğu tarafından istendiğini iddia etmek, son seçimlerde DTP’nin aldığı oylarla dahi mümkün değildir. DTP’nin “Kürt Oyları” nın yüzde kaçını alabildiği orta yerdedir. Böyle bir dayatmaya hiçbir hükümet ve Başbakan, tarihin kendilerini en ağır bir biçimde suçlayacağını bile bile boyun eğemez, eğmeyecektir.
Bu senaryo kim veya kimler tarafından tasarlanmış ve uygulattırılmak isteniyorsa bilmelidirler ki Türk Millet’i, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Türk’ü, Arnavut’u, Boşnak’ı, Arap’ı ile böyle bir bölünmeye müsaade etmez. Ülkeyi bölen bir formülde uzlaşma aramak abesle iştigaldir.
“Bizim çocuklarımıza istediğimiz adı koymamız engellendi, bize, ‘siz de Türksünüz’ dendi, bizi asimile etmek istediler” gibi bundan yıllarca önce, bir ihtilal dönemindeki olaylar, silahlanıp 30.000’i aşkın canın kaybına sebep olmayı mazur gösteremez. Türkiye’de kanın durması, acıların dinmesi isteniyorsa, bunun birinci yolu devlete karşı ayaklanmış olanların bu ayaklanmadan vazgeçip adalete teslim olmalarıdır. Ortada işlenmiş çok ciddi insanlık suçları vardır. Bu hafife alınamaz.
İkinci olarak da ülkeyi bölünmeye götürecek hayali isteklerden vaz geçilmelidir. İnsan haklarına dayalı, demokrasiye dayalı daha makul ve barışçıl istekler ortaya koyulmalıdır.
Daha birkaç gün önce, PKK’nın şehir teşkilatı KCK’nın üyesi oldukları için tutuklanan bazı DTP’lilerle ilgili olarak DTP Grup Başkan Vekillerinden birinin yaptığı konuşmaya bakın,
“Bize şu deniliyor; ‘Siz her türlü zorluğa rağmen, devletin hilelerine, AKP’nin oyunlarına rağmen dişinizle tırnağınızla 400 bin oyu da sandığa atsanız, biz onu götürüp zindana koyuyoruz’ diyorlar. Bunu bize kabul ettirmek istiyorlar. Kabul etmeyeceğimizi göstereceğiz. Amed halkına sesleniyoruz, partimiz, bu tarihi gelişmeyi sizlerle birlikte değerlendirecek, elbette ki önümüzdeki günlerde bu tarihi saldırılara karşı nasıl tarihi bir direnişe geçeceğimizi hep birlikte bütün dünyaya göstereceğiz.”
Ayaklanma tehditleri yaparak, kan dökerek Türkiye’ye şartlar dikte edilmeye çalışılıyor. Baskı ve şantaj altında şart dikte etmek, refah içinde ulusal iradesi yumuşamış bazı Batı ülkelerinde geçerli olmuştur. Ancak bu yoldan Türkiye’de sonuç alabilmek mümkün değildir, değerli okurlarım.