Ali Nail Kubalı

Ali Nail Kubalı

ankubali@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

OTORİTELER “Kriz sona yaklaşıyor,” derken neden böyle bir soru sormak gereği duydum?
İşin aslında ben de önlemler durdurulmazsa, krizin stabilize olup ekonominin yavaş bir tempo ile de olsa düzelmeye başlayacağına inanıyorum. İnanıyorum ama aslında bu düzelme döneminde daha çok acılar da çekileceğini düşünüyorum.
1- Krizin başladığı aylar gerek devlet yöneticilerinin gerekse şirket yöneticilerinin krizin kendilerini de etkileyeceğini kabullenmek istemedikleri aylardır. Yöneticilerin krizden etkilenmeyecek kadar güçlü olduklarına inandıkları aylardır. Tasarruf önlemlerine henüz gerek görmezler. Bu aylarda kârlar aşağı doğru seyretmeye başlar ama şirketler ciddi zararlarla karşılaşmamışlardır. Ulusal ekonomide de Milli Gelir Büyüme hızında yavaşlama görülür, ama henüz ekonomik küçülme yoktur. Krizin teğet geçtiğine inanırız!
2- Krizin derinleştiği aylar, milli gelirde küçülmenin başladığı, şirketlerde de zararların başladığı aylardır. Bu dönemde şirket yöneticileri krizin kendilerini tahminlerinden fazla etkilediğinin farkındadırlar, ama gayretleri müşterilerinin, tedarikçilerin ve en önemlisi bankalarının bu durumu fark etmemelerini sağlamaya yöneliktir. Şirketin yedek fonları, şirket sahibinin kişisel fonları devreye girer, ama radikal tasarruf önlemleri başlatılmaz. Özellikle dışarıdan kolaylıkla görülebilecek, işçi çıkarma, üretimi yavaşlatma gibi önlemler tabudur.
Bu, ulusal ekonominin yöneticileri için de benzer bir dönemdir. Krizin teğet geçmediğini anlamışlardır ama toplumun bunu anlaması istenmez. Kriz öncesi enflasyonist döneminin ezberleri kolay bozulmaz. Ciddi ekonomik önlemler yürürlüğe konulamaz. Bürokrasi ve hükümet hala harcamaları artırmaya, vergileri indirmeye direnirler. Hâlbuki iç ve dış talebin durduğu yeni ortamda ekonominin gereksinmesi budur, ama bu önlemler çok gecikmiş olarak uygulamaya konulur.
3- Ekonominin dibe vurduğu aylar, geç de olsa alınmış olan önlemlerin cılız etkileri ile ufak düzelmelerin görüldüğü bir dönemdir.
Örneğin; tüketici beklentilerinde bir düzelme vardır ama henüz tüketim harcamalarını tetikleyecek seviyede değildir. Bazı sektörlerde uygulanan vergi indirimlerinin etkisi ile satışlarda geçici artışlar görülür. Ama bu gelişmeler ekonomi yöneticilerinde eski enflasyon fobisini uyandırır, sıkı para ve bütçe denkliği politikalarına dönüş istekleri başlar.
Bu aylarda, şirketler de en tehlikeli bir döneme girmiştir. Yedek fonlar tükenmiş, “kefen paraları” harcanmış, artık etkili tasarruf önlemleri uygulanmakta, işten çıkarmalar şiddetlenmektedir. Bu arada devlet vergi desteklerini kesmiş, geçici talep kıpırdaması durmuştur. Ne yazık ki iflasların büyük bölümü ekonominin düzelmeye başladığı sanılan bu dönemde oluşur. İşadamlarının canlarına kıyması da bu dönemde görülmeye başlar.
Çıkış, ancak krizle mücadele önlemlerine kararlılıkla devam edilirse mümkündür değerli okurlarım, yoksa...