Ali Nail Kubalı

Ali Nail Kubalı

ankubali@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Değerli okurlarım, geçen perşembe günü “Demokratik Toplum Kongresi” (DTK) adlı sivil toplum örgütü, Diyarbakır’da “Demokratik Özerklik” ilan etti. Bunu DTK “Eş Başkanı” Aysel Tuğluk “Demokratik Özerklik İlan Belgesi”ni okuyarak gerçekleştirdi. Ben belgeden bir kaç cümleyi alıp gerçeklerle karşılaştıracağım:
1. Belge diyor ki Emperyalist güçlerden destek alınarak Türkler tarafından Kürtler’e karşı bir imha politikası yürütlmüştür: “Bu inkar ve imha politikası bugüne kadar acımasızca yürütülürken, Ortadoğu statükosu ve uluslar arası güçlerden de destek almıştır.”
2. Gene belge diyor ki, Kürt’çe anadiline karşı Türkler bir kültürel soykırım yürütmüşlerdir ve yürütmeye de devam etmektedirler: “Kürtçe anadiline karşı kültürel soykırım devam etmektedir.”
3. Ve belge diyor ki, PKK adına siyasi örgütlenme yapan KCK’lıların tutuklanmaları aslında Türkiye tarafından bir rehine alma işlemidir. Binlerce (masum) Kürt rehine olarak tutulmaktadır: “KCK gibi siyasi soykırım operasyonu sonucu binlerce insanımız rehine olarak tutulmaktadır.”
Musa Anter‘i tanır mısınız? Musa Anter Kürt bağımsızlık hareketinin 20’ci yüzyıldaki en etkili teorisyenidir. Musa Anter “Hatıralarım” adlı 2 ciltlik otobiyografisinde Kürt Dilinin nasıl katıksız bir dil olduğunu kanıtlamak için övünçle Numan Menemencioğlu‘nun şu anısını nakleder: “Churchill ve Roosevelt harbe girmemiz için 1943’te İnönü ve beni Kahire’ye çağırdılar. İnönü harbe yanaşmıyordu... Bir ara şöyle bir olayla gözümüzü Kürt meselesiyle korkutmak istediler. Malum, İslam alemine geldikleri için, beraberlerinde her dili bilen birçok şarkiyatçıyı getirmişlerdi. Yekten, Churchill İnönü’ye dedi ki: ‘Paşa sen Kürtçe bilir misin?’ ismet paşa şaşırmıştı. Ben araya girdim ve hemen ‘Ekselans, biz Kürtçe bilmeyiz. Zaten bizde Kürtçe konuşulmuyor ve böyle bir dil de yoktur’, dedim. Churchill adamlarından birine sordu. ‘Öyle mi mister, Kürtçe diye bir dil yok mudur?’ deyince, adam daha önceden hazırlıklı, hemen ayağa kalktı, ‘Olmaz olur mu efendim? Çok zengin bir Kürt dili ve edebiyatı vardır. İsterseniz, ...Diwana Ciziri’den bir şiir okuyayım.’ dedi. Churchill oku dedi. Anlamıyorduk ama Farsça’ya yakın, nefis ahenkli bir şiir okudu, ve bu şiirin Kürtçe olduğunu söyledi. ‘Öyleyse bu şiiri bize yaz’ dedi, yazdı. Churchill ‘bunu İngilizce’ye çevir’ dedi. Çevirdiler. ‘Bir de Fransızca yapın’ dedi. Onu da yaptılar. Bir de Türkçe’ye çevirdiler. Ve bana, ‘Mösyö, sen de gel bakalım. bu üç dilden aynı fikri ifade etmek için, bakalım metne kaç yabancı sözcük alma mecburiyeti olmuştur’ dedi. Fransızca’da hiç yoktu. İngilizce’den üç-beş Latin kökenli kelime çıktı. Kürtçe aslında dört-beş Arapça kelime bulundu. ama Türkçe nüsha gelince ‘dır’ ve ‘ile’ den başka, Türkçe bir şey kalmamıştı. kimisi Arapça kimisi Farsça ve diğerleri de Avrupa’nın çeşitli dillerinden alınma sözcüklerdi...”
Şimdi soruyorum:
(1)Churchill’in yanında getirip Diwana Ciziri’den şiir okuttuğu kişi kimdi? Kim fakir Türkiye’nin zorlandığı II.ci Dünya Harbinde Emperyalistlerle iş birliği yapıyor. Uluslararası güçlerden destek alıyordu?
(2) Bin küsur yıldır Türk devletlerinde Türklerle birlikte yaşayan Kürklerin diline “kültürel soykırım” yapılmış olsaydı Kürtçe böylesine saf kalabilir miydi?
(3) Bu binlerce “masum rehine” yakıştırması için sadedce “eş” Başkanın okuduğu bu “Demokratik” Özerklik Belgesi ile “eş” zamanlı ve “eş” mekanlı olarak Diyarbakır’da PKK’nın 13 askerimizi pusu kurup şehit ettiğini anımsamak yeterlidir sanırım. Allah hepsine gani gani rahmet eylesin, mekanları Cennet olsun.