DEĞERLİ okurlarım, bu bir ay içinde ekonomi ile ilgili olarak yazdığım dördüncü yazı. Ne yazık ki seçim döneminin belden aşağı cereyan eden çamurlu mücadelesi ekonomiyi gölgeledi. Bir de “seçim ekonomisi” adı verilen etik dışı har vurup harman savurmalar sanki ekonomide bir rahatlama varmış havası da uyandırıyor. Milli gelir ve işsizlik takamları da tek başına değerlendirildiği zaman aynı görüntüyü veriyor. Doğal olarak ilgi de ekonomi dışı konulara kayıyor.
Halbuki dünyanın en önde gelen yayın organları “New York Times” ve “The Economist” türk ekonomisinin ciddi bir risk ile karşı karşıya olduğunu söylüyor. Ben de ortaya çıkan tehlikeye bir kere daha değinmek ihtiyacı duydum.
Türkiye’de dış ticaret açığının cari açıktan daima daha büyük olmasına alışkınızdır. Çünkü mal ithalatı, ihracatından daha fazladır ama turist dövizleri ve yurt dışından gelir transferleri (örneğin işçi dövizleri) bu açığı küçültür. Ancak bu yılın ilk üç ayında cari açık, mal açığından da daha büyük oldu. Bu durum sanırım çok uzun zamandır, en azından benim hatırladığım dönem içinde bir ilk! Merkez Bankası’nın cari açık rakamları şöyle:
“Mart ayının cari açığına Garanti Bankası’ndaki yabancı hissenin satılıp yurt dışına transferi ile gelir dengesinin açık vermesi neden oldu” diye bazı iddialar var ise de bu bir sermaye transferi olduğundan gelir dengesini ve cari açığı etkilememesi gerekir. Sermaye transferlerinin hesabı cari açık hesabının dışında takip edilir, çünkü sermaye transferi bir cari işlem değildir.
Cari açığın mutlaka bir şekilde dengelenmesi gerekir, aksi ülkenin iflası demektir. İşte bu dengeleyici işlemler arasında şu işlemler vardır:
* Özelleştirme (ülke varlıklarının satılması) dahil, Uzun vadeli net sermaye girişleri,
* Uzun vadeli net kredi girişleri,
* Kısa vadeli net kredi girişleri,
* Vadesiz net sermaye ve kredi girişleri (portföy yatırımları), yani sıcak para.
Açık, bütün bunlarla da kapatılamıyorsa Merkez Bankası döviz rezervlerinde artma veya eksilme olur. Son çare de IMF nin kapısında sıraya girmektir.
Ne yazık ki son yıllarda bizim açığımız önemli miktarda sıcak para ile karşılandı. Dünyada ülkeler arası dolaşan döviz tutarı uluslararası istatistiklere göre 1 katrilyon 200 trilyon dolar. Bunun sadece 15 trilyonu ülkeler arasındaki ticarette kullanılıyor. Geri kalanı kredi ve sermaye dolaşımı. Büyük bir bölümü de spekülatif sıcak para.
İşte Türkiye’yi bekleyen tehlike bu sıcak paranın neden olduğu krizlerdir. Bu 1,2 katrilyon liranın yüzde ile ifade edilemeyecek bir bölümünün Türkiye’ye girmesi, ya da Türkiye’den çıkması bizim ekonomimizi alt üst etmeye yetiyor. New York Times ve The Economist’in değindikleri tehlikenin de özü budur.
Bu para paniklerle hareket ettiğinden böyle bir riskin varlığının ‘Şüyuu, vukuundan beter’ oluyor değerli okurlarım! Çok dikkatli olmalıyız.