İstanbul-Esenyurt’ta vahşice işlenen cinayetlerin tüm şüphelileri gözaltına alındıktan sonra İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın yaptığı açıklamada, bu olayın sosyal medyaya yansımasına dair veriler de vardı. İçişleri Bakanı’nın açıklamasındaki o rakamlar sosyal medyada Türkiye’yi nasıl bir tehlikenin beklediğinin kanıtı gibiydi:
Esenyurt’taki olayla ilgili sosyal medyada paylaşım yapan 36 bin 368 hesap arasından 9 bin 220’si bilgisayarlarca yönetilen bot hesap, 5 bin 316 hesap FETÖ ve 2 bin 898 hesap ise PKK bağlantılı...
Kendi hukuklarını kendileri tesis etmeye alışık mafyatik tiplerin alacak-verecek meselesinden kaynaklı cinayetleri bile fırsat bilip, algı peşinde koşan, toplumda karmaşa veya isyan çıkarmanın peşinde olan FETÖ ve PKK’nın sosyal medya aparatları dün olduğu gibi bugün de amaçlarına ulaşamadı.
Sosyal medyadaki bu sinsi tehlikenin günün birinde amacına ulaşma ihtimali var mı?
Var...
O yüzden başta Twitter olmak üzere sosyal medyayı yoğun olarak kullanan herkesin, yazılanlar ve servis edilen görüntüleri yüzde 100 gerçek sanıp, gaza gelmemesi lazım. Böylesine adli bir vaka da bile paylaşımların yarısı provokatörlerin işi çıkıyorsa, siyasi olaylarda yapacakları çarpıtma ve algıyı hesap etmek hiç de zor olmasa gerek…
Fransa’nın önde gelen yayınlarından lefigaro.fr, Kadınlar Dünya Kupası’nda Faslı futbolcu Nouhaila Benzina’nın sahaya başörtülü olarak çıkmasını eleştiren bir makale yayınladı.
‘Feminizm Kefeni Peçe Yönünde İslamcılığı Okşamak’ adlı kitabın yazarı Naem Bestandji’ye ait makalenin başlığı şu:
‘Futbol otoriteleri başörtüsüne izin vererek kadınların teslimiyetine suç ortağı oluyor.’
Neden mi?
Çünkü yazara göre durum şu:
“Başörtüsü, kadınların spora erişimini sağlayan bir özgürleşme biçimi değildir. Tersine, peçe bu erişimi onların gömülmeye boyun eğmesiyle koşullandırır.
Benzina’nın manşetlere çıkmasının sebebi bacaklarının atletik olması değil, kafasına taktığı şeydir.
Fransa’daki küçük örtülü kızlar artık Benzina’yı örnek alacak.
Peçeyi sıradan bir kumaş olarak sunmak, feministlerin ve laiklerin Müslüman karşıtı nefreti perdelemekten başka bir işe yaramayacaktır.”
Yapı Kredi Crystal dergisinde Paper Moon’dan Executive Chef Giuseppe Pressani ve Genel Müdür Pelin Bingül’le yapılmış bir röportajı görünce, merak edip okudum. Açıldığı 1996’dan bu yana Paper Moon’da çalışan bir İtalyan’ın ülkemiz hakkında söyledikleri ilginçti, o yüzden paylaşmak istedim:
“1996’dan beri Türkiye’deyim, o zamanlarda ürüne erişim konusunda zorluklar yaşıyorduk, ancak şimdi mükemmele yakın. Burrata ya da bir İtalyan gibi İtalyan peynirleri üretiliyor. Örneğin; İtalya’dan Türkiye’ye gelerek, burada bir iş planı hazırlayan daha sonra da bufala mozzeralla, burrata, mascarpone ve ricotta gibi peynir üretimine başlayan İtalyanlar, kaliteyi de artırmaya başladı. Hatta ve hatta İtalya’dan daha iyi ürünler çıkarılması söz konusu. Çünkü burada üretim yapılıyor.
Demek istediğim artık Türkiye’de her bir ürünü bulabiliyorum, hatta İtalya’dan gelen tohumlarla doğru koşullar altında San Marzano domates bile yetiştirilmeye başlandı ki tipik bir Napoli domatesidir.
Ayrıca Napoli’den dünyanın birçok noktasına bufala satan bir üretici, Türkiye’ye süt analizine geldiğinde buradaki sütten yapılmış bufalanın tadına baktığında çok etkilenmişti. Zira, Türkiye’deki bufalalar daha az sütten yapılsa da kalitesi sütün yağından dolayı çok yüksek, ama İtalya’da daha fazla süt kullanılmasına rağmen kalite bir tık daha düşük oluyor.”
GÜNÜN SÖZÜ
“İnsanlar üçe ayrılır: Görenler, gösterilince görenler ve asla görmeyenler.” (Leonardo da Vinci)