Asrın felaketinin üstünden iki hafta geçti. Arama kurtarma faaliyetlerinin yerini enkaz kaldırma çalışmaları aldı. Tam bu aşamada Hatay’ın Antakya ilçesinden medyaya yansıyan bir görüntü acayip etkiledi beni.
Ogün Abi Çocuk Derneği üyeleri enkaz alanlarını rengârenk balonlarla doldurdu. Derneğin kurucusu Ogün Server Okur, bunu niye yaptıklarını DHA’ya şöyle açıkladı:
“Burada birçok meleğimi kaybettim. Balonları burada hayatını kaybeden çocukların adına asıyoruz. Buradaki her bir balon, bir çocuğu temsil ediyor.”
Enkazın üzerinde o kadar çok balon vardı ki bu bile tek başına depremin yarattığı can kayıplarını tahayyül etmeye yeterdi.
Antakya’da bir enkaza, orada hayatını kaybeden çocukları temsilen rengârenk balonların asılması beni başka türlü etkiledi, deprem acısını yaşayanları başka türlü.
Balonlara tepki
Günlerdir ailesinin yaşadığı memleketi Antakya’da görev yapan TV100 muhabiri Gülnur Saydam, depremde bebeğini kaybeden arkadaşını hüngür hüngür ağlatan bu kampanyaya şöyle tepki gösterdi Twitter’dan:
“Lütfen balonlarınızı sökün ve gidin artık şehrimizden. Siz balon asınca biz çok daha iyi olmuyoruz, daha çok kanıyoruz. Biz biliyoruz çocuklarımızın o enkazda öldüğünü. Kanıyor, çok acıyor canımız, bi bitmedi saçmalıklarınız.”
Bunu okuyunca ikilemde kaldım.
Ölen her çocuğu temsilen enkaza balon asanlar mı, ‘Kaldırın o balonları’ diyen mi?
Aynı acıyı yaşayanların farklı tepki göstermesinin altında yatanın ne olduğunu öğrenmek için işin uzmanına başvurdum. Uzman psikolog Dr. Yeşim Akıncı, konu hakkında şunları söyledi:
“Her insanın psikolojisi farklı tepkiler verir. Kimi acısını simgeleştirir, kaybettiği yakınının resimlerinden, eşyalarından oluşan, bir köşe yaparak yaşar. Kimi balon koyar, kimi balona tepki gösterir. Burada esas olan niyet önemlidir. Hayatını kaybeden çocukların anısını yaşatmaya çalıştıklarını söyleyen insanların niyeti sezilmelidir.
Ne enkaza balon koymak acıyı hafifletir ne de balon koyanlara tepki göstermek.
Yas tutma evrelerinde öfke zamanına giriş yaptığımız dönemde normal yaşama dönmek isteyenlere öfkelenilecek, toplumsal sosyal medyada ve günlük hayatta linçler başlayabilecek.
Öfke zaten yaralı insanın kendine daha fazla zarar vermesine sebep olabilir. Öfkeyi kontrol etmek, öfkeyi çabayla faydalı hale dönüştürmek gerekir. Bu da yas sürecinde kabullenme döneminde olur.”
Yasımız evrildi
Badire üstüne badire atlatan bir toplumuz ve son depremden sonra hepimizin psikolojisi bozuldu. Uzman psikolog Yeşim Akıncı’ya bunu da sordum, verdiği yanıt şöyle oldu:
“Yasımız çok büyük. Yas süreci Elisabeth Kubler-Ross tarafından tanımlanmış bazı aşamalardan oluşur. Bunlar inkâr, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme aşamalarıdır.
Çok büyük bir felaket yaşadık ve yaralarımızı sarmak için kenetlendiğimiz şu günlerde, yasımız evrilmeye başladı.
Psikolojimiz altüst oldu. Güven duygusunu yitirdiğimiz büyük ölçekli depremin şokunun ardından çok can kaybı yaşadık. Akrabalarımız, eşimiz dostumuz arkadaşlarımız, günahsız çocuklarımız vefat etti ve bazılarının cesetlerine hâlâ ulaşamadık.
Acımızın üstüne Türkiye’nin gerçeği deprem ülkesi olması ve fay hattının coğrafyamızda olması nedeniyle depremin yeniden, her an olacak duyurularıyla daha da tetiklenen korku içinde yaşanmasıyla zor zamanlar geçiriyoruz.
Şu an yaşanan öfke aşamasında her şeye öfkeliyiz.”
GÜNÜN SÖZÜ
“Milletlerin aklı, kitapla büyür ve gelişir. Kimler fazla okuyorsa, az okuyanlara hükmeder.” (Pressey)