Antalya Altın Portakal’dan aldığı ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü Yılmaz Güney’e ithaf eden Nur Sürer, kendisini eleştirenlere ‘densiz’ dedi. Sürer isim vermedi, ama Farah Zeynep Abdullah’ı kastettiği belli. Çünkü oyuncu Sürer’in o konuşmasını yayınlayıp, “Ne Yılmaz Güney’i be” diye tepki göstermişti. İşte Sürer’in bu konuda söyledikleri:
“Yılmaz Güney biz sinemacılar için gerçekten çok önemli bir adam. Hiçbir sinemacı Yılmaz Güney’le ilgili en ufak bir şey konuşamaz, konuşmaz. Ama bazı densizler, filmini bile izlememiş insanlar, adam öleli 40 yıl olmuş, 30 yaşındaki biri Yılmaz Güney ile ilgili bir hikâye uydurabiliyor. Katiyen kimseye yedirmeyiz Yılmaz Güney’i. Hiçbir şey bilmiyorlar, öyle atıp tutuyorlar. Ben onların cahilliğine bırakıyorum.”
Arşiv yalan söylemez
Yılmaz Güney’in sinemacı kimliği Nur Sürer’in kırmızı çizgisi olabilir. Birçok insanın kırmızı çizgisi de ‘kadına şiddet’. Ödül töreninde “Kadınlardan elinizi çekin” diyen Nur Sürer, kadın döveni överse Yılmaz Güney’in, Nebahat Çehre, Feri Cansel ve Birsen Can Ünal’a yaptıklarını, Fatoş Güney’le reşit değilken sevgili olduklarını bilenler de elbette itiraz eder.
İnsanoğlunun hafızası yanılabilir, ama arşiv yalan söylemez.
‘Yılmaz Güney, Nebahat Çehre’nin köprücük kemiğini kırdı’ haberi duruyor arşivlerde...
Sürer, Güney’le hiç çalışmadı, ama yapımcı Abdurrahman Keskiner ünlü aktörle yıllarca kader ortaklığı yaptı. Keskiner, ‘Prodüktör’ kitabında Güney’in iş ve özel yaşamına dair çok çarpıcı şeyler anlattı.
Korkunç bir olay
Bu tarihi olay ‘densizler’ ve ‘cahiller’in uydurması değil Keskiner’in ‘Prodüktör’ kitabından:
“Yılmaz Abi, ‘Eşrefpaşalı’ filminin setinde Nebahat Çehre’ye, ‘Şu bardağı al, karşı duvara git, bardağı başına koy ve bana dön’ dedi. Nebahat şaşkınlık içinde, ‘Anlamadım’ dedi. Yılmaz Abi, aynı cümleyi bir kez daha tekrarladı. Bu cümle, Nebahat ile Yılmaz Abi arasında söz düellosunun başlamasına sebep oldu. Nebahat avazı çıktığı kadar bağırıyor, ‘Bu sahnede gerçek kurşun kullanamazsın, ben canımı sokakta bulmadım’ diyerek, sinirden tepiniyordu.
Nebahat sonunda ağlayarak razı oldu. Yılmaz Abi, duracağı yeri ayarladı, Nebahat’ten 20 metre uzaklaştıktan sonra ‘motor’ dedi, tüfeğe mermi sürdü. Nebahat başında bardakla kurbanlık koyun gibi bekliyordu. Yüzü bembeyazdı. Yılmaz Abi tüfeği doğrultup, nişan aldı ve bir el ateş etti. Mermi bardağın üzerinden geçti. Bunun üzerine ikinci kez ateş etti ve bardağı vurdu. Önce bir sessizlik, arkasından da çığlık ve alkış sesleri koptu.”
Sürer, Güney’in kadınlara yaptıklarını, hakim Sefa Mutlu’yu öldürmesini yok sayabilir, ama gerçekleri değiştirmez bu.
Oyuncunun, kendi gibi düşünmeyenler için ‘densiz’ veya ‘cahil’ demesi, karşı fikre saygı duymadığının kanıtı.
Nebahat Çehre, Yılmaz Güney otoritesi karşısında kurbanlık koyun gibi durduğunda yıl 1966’ydı. Artık yok öyle bir dünya. İnsanlar internetten her bilgiye ulaşıyor, hakaret ve tehditlere aldırmadan görüşlerini cesurca dile getiriyor.
GÜNÜN SÖZÜ
“Ne yaparsan yap pişman öleceksin. Belki yaptıklarından belki de yapmadıklarından.” (Dostoyevski)