MÜYORBİR’in etkinliğinde Melek Mosso’yla kısa sohbetimizden aldığım notları köşemde paylaşmıştım. Mosso’nun, Yeşilçam filmi tadındaki öyküsünü detaylı olarak öğrenip, okurlarımıza aktarmanın tek yolu vardı, o da Pazar röportajı… Çok keyifli hatta şimdiye kadar yaptığı en uzun söyleşi oldu. Yakında Bilal Sonses’in üniversitedeyken yaptığı “Canım Acıyor” şarkısını hayranlarıyla buluşturacak Melek Mosso, 78 dakika süren sohbetimizde çarpıcı açıklamalarda bulundu. Sokakta ve vapurlarda müzisyenlik yaptığı dönemde Kadıköy’de aynı evi paylaştıklarından Abdullah Kaptan’a medya iletişim işlerini, Celal Mihmar’a tur menajerliğini veren, kardeşi Süleyman Mosso’yu menajeri yapan şarkıcının 49/5 dövmesi de o dönemden. Kadıköy’de oturdukları evin kapı numarası bu! Şarkıcıdan yakında Mosso Vakfı’nı kurup, yaptığı yardım işlerini kurumsal hâle getireceğini de öğrendim.
Melek Mosso’nun mutlu sonla biten Yeşilçam filmi tadında bir öyküsü var. Bugünden geriye dönüp baktığınızda kırılma noktaları nelerdi?
İstanbul’a taşındıktan sonra gerçekten çok yalnız kaldığım bir dönem oldu. 2014’ün sonuydu. Her şeye sıfırdan başlama durumum oldu. Üniversite bitmişti, öğretmenlik yapıyordum İstanbul’da.
Kaç yıl öğretmenlik yaptınız?
2.5- 3 yıl yaptım, özel dersler de vermeye başlamıştım. Bir yıl da özel kolejde çalıştım. Aslında 18 yaşımdan beri öğretmenlik yapıyorum. Çünkü 15 yaşımdan beri flüt, keman ve piyano çalıyorum. Çaldığım entsrümanların yanı sıra solfej dersleri veriyordum.
Sonra?
Sonra yeni baştan başlamanın zamanı geldiğini düşündüm. Altı aylığına Marmaris’e gittim çalışmak için. Yaz boyunca sahne çalışması yaptım. Döndüğümde öğretmenlik yaptım bir süre daha. Derslerde beste yapmaya başlayınca ve içimdeki o ateş yeniden alevlenince dedim ki bu iş böyle olmayacak. Aileme söyleyeyim, şarkı söylemek için sıfırdan başlayayım dedim.
16 yaşında sahnede
Müzikten ilk parayı ne zaman kazandınız?
16 yaşımdayken. 20 lira yevmiye ile Denizli’de çok güzel bir cafede çalıştık. Patrona, “Burası çok güzel bir yer, burada müzik yapmamız lazım,” dedim, adam şoke oldu. “Sen ne kadar girişkensin. Gelin haftada iki gün çalın,” dedi. Mesele 20 lira yevmiye değil, okul dışında mikrofonla ilk defa bir şey yapıyor olmaktı.
Ünlü olunca o mekânın sahibi buldu mu sizi?
O cafenin sahibi Kel Ahmet, Denizli Çal’daki konserimde karşılaştık yıllar sonra. “Vay be... Buralara da geldin,” dedi. Çok güzeldi.
Hindi Zahra ile albüm
Bu denli ünlü değilken bir şarkıcı uzattığınız eli sıkmamış, hatta aynı masada oturmanıza rağmen tarafınıza bakmamış. İsmi bende saklı o şarkıcının yıllar sonra yaptığını yüzüne vurmadınız mı?
Ona bir zamanlar fakir ama gururlu bir genç kız vardı, aynı masada oturup, yüzüne bile bakmadığın demedim, çünkü onu başarımla dövdüm. Laf dalaşına girmeyi sevmiyorum. Girecek olsam, girerim; sessiz sakin biri de değilim. Ben biraz başarı manyağıyım. Beni tatmin eden şey başarı. Karşımdaki insana bir şey yapmaktansa onun başardığından daha iyisini yapıp, kendimi tatmin etmeyi daha çok seviyorum.
Geleceğe dair kurduğunuz hayalleriniz neydi?
Hayalim hep şarkıcı olmaktı. Biraz daha belki alternatifte durmaktı. Bu kadar popa kayacağımı düşünmemiştim. Çünkü rock dinlediğimiz bir dönemden buraya geldik. Artık başka hayallerim de var. Üç yıl önce bir anda boşluğa düştüm. “Hayalimi gerçekleştirdim, artık ne yapacağım ben?” gibi bir şey oldu! “Sadece konser mi?”, “Bu tempo mu?” Bir anda boşa düştüm, bunun depresyonunu yaşadım 5-6 ay. Sonra dedim ki “Melek kendine yeni bir hayal bulmalısın. Senin hayalin bu kadar mıydı? Hayır. Çok daha büyüktü. O zaman onun hayalini kurmaya devam et.”
Nedir o büyük hayal?
Dünyaya açılmak, ama Türkçe müzikle… Hindi Zahra’yı çok dinlerdim. Amsterdam’da tanıştık. Şimdi birlikte Fransızca, Türkçe, İngilizce ve Farsça şarkılardan oluşan albüm yapma hayalimiz var. Böyle şeylerin içine girmek istiyorum zamanla.
Hayallerinin peşinden koşan gençlere kariyer kitabı olacak bir öykünüz var. Bunu bir kitap ya da film yapmak gibi düşünceniz var mı?
Benim yok, ama yönetmen ve senarist arkadaşlarımın hep dediği şu: ”Hayatının neresinden başlasan film olacak bir hikâyen var.” Neden olmasın? Ama şu an değil, ileride. Bu yol daha nereye gider bilmiyorum.
16 yaşındaki Melek Mosso’nun (ortada) Denizli’deki program afişi.
“Küçük İbo’yu dinleyip, yedi yaşında arabesk besteledim”
Yedi yaşında yaptığınız ilk bestenin akıbeti ne oldu?
Duruyor, arabesk bir beste. O zamanlar Küçük İbo, Küçük Onur falan vardı. İç Anadolu’dan Ege’ye taşınmışız, annem babam arabesk dinliyor. Küçük İbo’nun, Küçük Onur’un dizilerini izliyoruz evde. Hâliyle ben de “Beyaz Gelinlik” diye beste yapmışım.
Adnan Menderes Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Bölümü’nü öğretmen olmak için mi tercih ettiniz yoksa amaç hep şarkıcılık mıydı?
Konservatuvar kazanıp klasik müzik orkestrasına gireyim olmazsa öğretmenlik kazanayım, koro öğretmeni olayım. Marmara Üniversitesi’ne kaydımı yaptırması için gönderdiğimiz tanıdık, İstanbul’a gelince onlara yük olacağımı düşünmüş olacak ki, kaydımı yaptırmamış. Orayı kaçırınca geriye sadece Adnan Menderes Üniversitesi’nin sınavı kalmıştı, oraya başvurdum, kazandım.
“Sokak müzisyenliğinde geçeni tutmak önemli”
Vapur müzisyenliği nereden aklınıza geldi? Bildiğim kadarıyla belediye sınavla seçiyor sokak müzisyenlerini, o yıllarda da öyle miydi?
Biz ilk kaçaklardanız, sonra kartlı olduk. Elimde yan flütle tuvalete saklanıyordum vapurda. Bir Akbil basmamak için kaçak çalışıyorduk. Beşiktaş’tan vapurla Kadıköy’e geçerken arkadaşım Coşkun’u gördüm. Vapurda müzik yaptıklarını söyledi, “Sen de gelsene. Flüt çalar, şarkı söylersin” dedi. İşsizim, sadece birkaç ders veriyorum. Zor durumda bir evde yaşıyorum ama mutsuz falan değilim. Çünkü bir yola baş koymuştum. Ertesi gün gidince çok eğlenceli geldi bana. Vapurda hadi neyse de sokakta önünde geçeni tutabiliyorsan bu senin için büyük başarı. Vapurda bazen doğaçlama yapardım. Güvenlikçiler, “Melek, sen farklısın, sende bir şey var,” dediklerinde “Abi ben ünlü olacağım, bunların arasında kalmayacağım,” derdim. Bir Mehmet Abimiz vardı, her geldiğinde 10, 20 atardı. Onun para attığı gün çok para kazanırdık. Bize çok uğurlu gelirdi. Hâlâ arıyorum onu, bir bulsam…
Hangi hattın vapurlarında çalışıyordunuz o dönem?
Kaçak çalıştığında hangi güvenlik seni tanıyor ve müsamaha gösteriyorsa o vapura biniyorsun. Şehir Hatları sınav açıp, kart verince rahat etmiştik. Vapur Müzisyeni kartım hâlâ duruyor. Bir ara yine çalmayı düşünüyorum. Beşiktaş Kadıköy hattında iş çıkışları iyi para olurdu.
“Süpürge yaparken söylediğim şarkıyı ilk beğenen kardeşimdi”
“Hayatım Kaymış” şarkısıyla buluşmanız nasıl oldu?
Bu şarkıyı söylememi isteyen kardeşim Süleyman’dı. Pandemide evdeyiz, süpürge yapıyorum. O sırada “İnsanlar aşka küsmüş” diye şarkı söylemeye başladım. Kardeşim, “Bu şarkıyı hemen alıp söylemelisin,” dedi. O hafta şans eseri Ersoy Üner’le tanıştım. Ersoy’a gittim elimdeki 2 - 3 şarkıyla. Tık o şarkı çıktı, “Aaa bestecisi Kutup’u (Ata Tuncer) nereden tanıyorsun? Bu şarkıda ne istiyorsun?” dedi. İsteğimi söyledim ve girişini yazdık, şarkı çıkınca da çok sevildi.
Kardeşin artık “Süpürge yap, bir şarkı mırıldan da bakalım” demiyor mu?
Süleyman’ın kulağı çok iyi. Yeni süpürge şarkım “Canım Acıyor”, Süleyman, şarkı için “Çok güzel” dedi. Artık onların yeni hüzün şarkısı o…
“İstanbul’a alışmam üç yılımı aldı”
İstanbul’a ilk ne zaman geldiniz?
2011’in Aralık ayında. İzmir’de yaşıyordum.Sokakta yürüyemediğim oldu ilk geldiğimde. Taksim o kadar büyük gelmişti ki, biraz ürkmüştüm. İzmir’de ve Aydın’da yaşadığım süreçte sürekli kamp, trekking yapan bir tiptim. Ege’de büyüyen bir çocuk için İstanbul iş merkezleri ve kafelerin olduğu şehir şehir kokan bir kent. Alışmam üç yılımı aldı.
“Şebnem Ferah fanıydım”
Gençlik yıllarınızdaki idolünüz şarkıcılar kimlerdi?
18 yaşımdan beri Ella Fitzgerald ve Nina Simone dinlerim. Lise bitene kadar hep Şebnem Ferah’ın back vokali olmak istedim. Evde kasetleri vardı. Hatta doğum günümde kardeşimin bana “Can Kırıkları”nın kasetini aldığını bilirim. Bir konseri olacaksa orada olacaklardan biriyim. Tanışmayı da çok istiyorum. Çok seviyorum Şebnem’i. seboist.net sitesinde Şebocular olarak birleşiyorduk, o kadar fandım.
Vapurda tanıştığı şan hocası kaderini değiştirdi
Gemide müzik yaptığınız dönemde kartını bırakıp, Melek Mosso olmanıza büyük katkı sağlayan insan kimdi?
Uğur Yılmaz. Şan hocam ve şu anki en iyi arkadaşlarımdan biri. Bir gün vapurda çalıyoruz. Adamın biri önümüze kart attı. Ertesi gün aynı vapurda, aynı şekilde denk geldik. “Aramadın” dedi. Aradım, buluştuk. “Çok güzel bir sesin var, ama başını kaldırıyorsun, şöyle hataların var, seni çalıştırmak istiyorum,” dedi. Elimdeki birer liraları gösterip “Şurada gidip 3.5 liraya bir tavuk dürüm, ayran yiyip eve gideceğim. Para veremem,” dedim. “Para falan istemiyorum. Sen 1.5 yıla kalmaz ünlü olursun o zaman ödeşiriz,” dedi. O günden sonra bedava ders ya, haftanın dört günü Uğur’daydım.
Özay Şendir
2025’te olacaklara dair…
29 Aralık 2024
Abbas Güçlü
“İTÜ aradığı Yıldızı buldu”
29 Aralık 2024
Zeynep Aktaş
Faizde düşüş trendi yatırımda rotayı değiştiriyor
29 Aralık 2024
Ali Eyüboğlu
Dijital kanalların seyirciyle bağı yok
29 Aralık 2024
Güldener Sonumut
Avrupa’da söylemle eylemin 50 tonu ve 2025
29 Aralık 2024