Ali Eyüboğlu

Ali Eyüboğlu

aeyuboglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dizi ve filmlerde senaryo gereği canlandırdıkları karakterler yüzünden oyunculara tepki gösterenlerimiz vardı, ama “Kurtlar Vadisi”nin Çakır’ı öldürüldüğünde yaşananların hepsi ‘ilk’ti… Oktay Kaynarca’nın oynadığı Çakır’ın ölümünden sonra gıyabi cenaze namazı kılandan taziye ilanı verene kadar senaryo karakterine gerçek insan muamelesi yapanlar da oldu bu ülkede…

Oktay Kaynarca, bu olaydan gerekli dersi almış olmalı ki, oyuncu o tarihten bu yana hiçbir dizide ölmüyor! Kaynarca, altı sezon süren “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz”dan sonra bu kez “Ben Bu Cihana Sığmazam” dizisinde ‘kötüler’e acımıyor. Oktay Kaynarca ile “Cezayir Türk”e hayat verdiği BBCS dizisinin setinde buluştuk ve keyifli bir Pazar sohbeti yaptık. 

Haberin Devamı

‘Her sene bir senaryo ve kitap yazmak istiyorum’

- Dizi, tiyatro, sinema oyuncusu, yapımcı, senarist, seslendirme sanatçısı, söz yazarı ve sunucu…. Oktay Kaynarca’nın 1989’dan bu yana yaptığı işler bunlar. Zamanla hangileri öne çıktı, hangilerini ihmal ettin ya da içinde ukde kaldı?

Vay… Zor soruymuş… Aslında yola çıkışımız konservatuvarda eğitimini aldıktan sonra tiyatro oyunculuğu yapmaktı. O yıllarda bu kadar çok televizyon veya diğer işleri yapacak mecralar yoktu. O yüzden tek hedefimiz iyi bir tiyatrocu olmaktı. Okulla birlikte dünya o kadar hızlı değişmeye ve gelişmeye başladı ki az önce saydığın işler hayatımıza bir anda girmeye başladı. Biz de onlarla o süreç içerisinde haşır neşir olduk ve o işleri yapacak hâle geldik. Soruna dönecek olursak, ‘Hangisi?’ dersen bana, son zamanlarda fazlaca dillendirdiğim, oturup sonuna kadar senaryo yazmak istiyorum. Her sene bir film yazmak istiyorum. Her sene bir kitap yazmak istiyorum. Romanlar yazmak istiyorum. Çünkü o kadar çok şey birikmiş ki içimde… Bunların hepsini mümkün olduğunca yaptığımız işlerin senaryosuna dökmeye çalışıyoruz. Mümkün olduğunca benim veya başkalarının hayatından, gözlemlerimden yaptığım işlerin içerisine serpiştirmeye çalışıyorum ama bunların hepsini bir bütün oluşturacak şekilde kitaplar ve senaryolar yazmanın özlemindeyim.

- Ne engelliyor seni?

Haberin Devamı

Hayatın temposu… Sonuçta televizyona bir iş yetiştiriyoruz yapımcı olarak, oyuncu olarak… Bunlar seni yapmak istediğin işlerin dışında tutuyor. O kadar hızlı bir tempoda çalışıyoruz ki… 145 dakikayı beş günde çekiyoruz. Bu durumda nasıl vakit kalabilir bize? Eş yok, dost yok, arkadaş yok, neredeyse sevgili yok, özel hayat yok, uyku yok…Başrol oyunculuğu yapan arkadaşlarım ne dediğimi anlıyorlardır. Sosyal hayat diye bir şey yok yani. 

“İSİM BULMAK EN ZOR İŞ”

- Hayatın kitap veya film olsa adı ne olurdu?

 Bilmem… Onu yazana bırakırdım ben… O bütün bunları inceleyip nasıl başlık çıkarırdı bilmiyorum. O yaratıcılık da onun olsun Ali Abi…

- Kendin yazsaydın adını ne koyardın?

 Benim var öyle bir projem… Benim değil de bizim ailenin kocaman bir hikâyesi var, ona da hazırlanıyoruz… Gerçek bir hikaye. Adı ne olurdu? Valla bilemedim. Bunu düşünmem lazım. İsim bulmak en zor şeydir bir proje için, kitap için, her şey için… İsim o kadar zordur ki, dizinin her şeyi biter bir o kalır.

- O yüzden galiba son iki dizinin isimleri baş harfleriyle kodlanacak kadar uzun. “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz” sosyal medyada EDHO, “Ben Bu Cihana Sığmazam” BBCS olarak yazılıyor.

Haberin Devamı

Evet bizim dizilerin isimleri uzun olduğu için baş harfleriyle kodluyoruz artık. 

- 28 dizi, 15 film….

 Olmuş mu o kadar…

- Internetten aldığım rakamlar bunlar…

 Vay be…

- Bunların içerisinde sende iz bırakanlar hangileri?

Ben hepsini tek tek hafızamda tutuyor ve değer veriyorum. Hepsi benim için çok önemli. Hepsinden çok şey öğrendim, iyisinden de kötüsünden de… İçlerinden insanların en çok dikkatini çeken tabii ki “Kurtlar Vadisi” ama ondan önce çok sevdiklerimden biri “Yedi Tepe İstanbul”, iyi bir işti. “Adanalı” özellikle yapmak istediğim ters köşe bir işti. “Nuri” de öyle. Üstümdeki her şeyi atıp, ben sadece bu tür işler yapmıyorum, komedi oynamayı da seviyorum demek adına yaptığım bir işti. Sonra “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz” ve tabii ki “Ben Bu Cihana Sığmazam.”

‘Her sene bir senaryo ve kitap yazmak istiyorum’

10 İSMİN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI...

Kadir İnanır?

İyi bir adam, ama yüzüne de söyledim kendini Kadir İnanır sanıyor.

Osman Sınav?

İyi bir yönetmen, iyi bir sinemacı.

Necati Şaşmaz?

Rol arkadaşım.

Zara?

Çok sevdiğim bir dostum.

Ozan Akbaba?

Çok sevdiğim kardeşim.

Deniz Çakır?

Çok iyi bir oyuncu, çok iyi bir insan.

Özgü Namal?

Deli  dolu ama iyi bir kızdır.

Yunus Emre Yıldırımer?

Mülayim bir çocuktur.

Ebru Özkan?

Çok değerli bir kadın.

Pelin Akil?

İyi bir anne ve disiplinli bir oyuncu. 

“DİZİLERDE BİR İLÇE NÜFUSU KADAR İNSAN ÖLDÜRMÜŞÜMDÜR”

- Oynadığın karakterler mi seni etkiler yoksa o karakterlerin hepsinde senden bir şeyler mi var?

 İkisi de olabilir. Bazı rollerin sırtına biner gidersiniz, bazı rolleri de sırtlar gidersiniz. İkisinin karışımı bence başarıyı ortaya çıkarıyor. Tanıyan bir senaristin yazarken seni aklından geçiriyor olması büyük bir avantajdır. Ama sen hiç akıllarında yokken yazdıkları bir senaryoyu önüne koyduklarında onu yorumunla başka bir yere taşırsan bu da senaristin arayıp bulamadığı bir şeydir. Sizin bir yerlere taşıdığınız karakterin peşine senarist de takılır ve böyle iyi gidiyor diye sana göre yazmaya başlar.

- Şimdiye kadar oynadığın dizilerde rol gereği kaç kişiyi öldürdün?

 Vallahi saymadım, ama geçen ben de bunu çok merak ettim… Çok fazla Ali Abi… Bir ilçenin nüfusu kadar olabilir…

- Vakitsizlikten yakınan Oktay Kaynarca, hangi ara tiyatro yapacak?

Bu yaz çok heveslendim sevgili Birol Güven’le… Affetsin beni, çok da çalıştırdım onu. Bir yerde gördü, “Bütün yazımı yedin,” dedi, haklı da… Güzel bir şey yazdı, çalışıyorduk fakat bu sezonun bu kadar ağır ve yoğun olacağını tahmin edemedim.

- Bu diziden oyuncu olarak mı daha çok para kazanıyorsun, yapımcı olarak mı?

 Oyuncu olarak. Bazen oyunculuk ücretinden bile vazgeçmek zorunda kalıyorum. İtiraf ediyorum; yapımcı herkesin parasını zamanında ödüyor, benim ödemiyor.

- Şiir veya şarkı sözü yazmaya da mı zamanın olmuyor?

 Öyle oturup da şiir yazayım denmiyor. Şiir yazman için ya onu iş edinmen lazım ya da aşık olman lazım.

- Yok mu?

 Aralarda yazıyorum işte…

“5 ARABAM, 1000 TESPİHİM VAR”

- Hobilerin neler?

 Arabalar… Tespihleri severim, saat severim…

- Kaç tespihin var?

 1000’e yakın vardır.

- Kaç saatin var?

 Sekiz tane ama hepsi önemli marka.

- Kaç araban var?

 Antikaları sayarsak 5 tane var.

- Antika ne?

 Bir-iki eski arabam var, biri Jaguar, diğeri Cadillac 80 model… 70 model çok güzel bir Cadillac daha vardı bende, onu verdim. 74 vardı onu da verdim. Zaman zaman el değiştiriyor arabalar. 

‘OKTAY KAYNARCA SAÇ EKİMİ’ DİYENLERİN HEPSİ SAHTEKAR

- “İnternette Oktay Kaynarca saç ekimi” diye ilan verenler var. Onlarla bir alakan var mı?

 Onların hepsi sahtekar, hiçbirine inanmasın insanlar. Evet bir saç ekimi yaptırdım ama bunu yapan firma asla böyle bir reklam peşine düşmez. Zaten yaptığımız anlaşma gereği de yapamaz. Sonuçta bedava yaptırdığımız bir şey değil, parasını verip yaptırdım. İsmimi kullanarak reklam yapan kim varsa hepsi sahtekardır. 

‘OKTAY ABİ İYİ Kİ SETTE’  DUYGUSU

- Oktay Kaynarca’nın birkaç bölüm sonra kalkan dizisi yok, birkaç sezon sürüyor oynadığın işler. Nasıl oldu bu?

Çok enteresan bir istatistik söyleyeceğim sana… “Kurtlar Vadisi”nden öncekiler de dahil olmak üzere oynadığım işlerin hepsinin ilk bölümleri reyting listelerinde birinci oldu. Sonrasında o dizilerin sıralamada yerleri değişti ama ilk bölümleri hep birinci çıktı.  Hepsi de uzun ömürlü işler oldu. Bu galiba tecrübeyle de ilgili bir şey Ali Abi. Sonuçta senaryoyu sadece hevesli bir oyuncu olarak okumuyoruz, senarist olarak da okuyoruz, yapımcı olarak da okuyoruz. Yönetmen olarak da okuyoruz. Sadece senaryo ile bitmediğini de biliyoruz. Senaryoyu destekleyen en önemli şeyin yapım ve oyuncu kadrosunun da farkındayız. Bunların hepsi çok önemli… Eğer bir tanesi aksarsa, olmaz… Bunların hepsinin bir araya gelmesi önemli ama hep söylerim; aslolan kitaptır, senaryodur, fikirdir. Elinizde sağlam bir senaryo varsa gerisini toparlamak artık yapımcının işidir. Sete çıktıktan sonra en önemli aşama ise ekip ruhu oluşturmaktır, o da benim işim.

- Nasıl oluşturuyorsun sette ekip ruhunu?

 Sete girdiğim andan itibaren arkadaşlarımın üzerindeki etkimin tamamen “Oktay Abi iyi ki sette” duygusu olarak geliştirmeye önem verdim. Sadece işimi yapmaya gelmedim, o sette o çocuklarla dirsek temasında iyi bir iş yapmak peşindeyim.

- ‘EDHO’da Ozan Akbaba ile Yunus Emre Yıldırımer’in kafalarını tokuşturuyordun.

Evet… Burada da öyle… Bütün çocuklara bir şekilde dokunurum, sarmaş dolaşız. İnsanlarda birbirini sevme duygusunu oluşturmak, ‘yaşasın sete gidiyorum’ duygusunu oluşturmak çok önemli. Çünkü bir işin set arkası setin önüne yansır. Ekrana baktığınızda görürsünüz bunu, o işin set arkası iyi dersiniz.

- Bu dizide yapımcısın ama ‘EDHO’da sadece oyuncu olmana rağmen yapıyordun bunu...

Orada da aynı ruhla çalışıyordum. Yapımcılar Raci Şaşmaz ve Bahadır Özdener’in sete bir kere bile geldiğini hatırlamıyorum. Sadece sohbete gelir dönerlerdi ama bilirlerdi ki ben setteysem herhangi bir dert, sıkıntı olmayacak. O set benden sorulur. Çünkü ben bir başrol oyuncusunun sete nasıl girip çıkarsa bütün setin de öyle davranacağına inanırım. 

- “Kuzey Rüzgârı” dizisinde birlikte oynadığın Kadir İnanır’dan mı aldın o rüzgârı?

Kadir Abi’yle alakalı bir şey değil, öncesinden oluşturduğum, ailemden de gelen bir özellik. Kadir Abi sete ağırlığını koyar ama biraz korkutmayı seven bir adamdır. Kendisinden çekinilmesini sever. Ben, benden çekinilmesini sevmiyorum. Ben insanların beni sevmesini seviyorum. Kadir Abi tabii ki sevilen bir adamdır biz de severiz kendisini ama o otorite benim sevdiğim bir şey değil. İnsanların çekinerek benim yanıma gelmesini istemem. Kadir Abi’nin yanına insanlar çekinerek giderler.