Dini, sivil ve ticari binalarda sık sık kullanılan kubbeler, mimarinin karadaki yelkenlileridir. Şehir mimarisinin en belirgin yapı örtüsü olan kubbelerin idealist örneklerini de Anadolu mimarisi vermiştir.
Toplumların pratik alışkanlıklarına adet adı verilir ve adetler köy gibi küçük ölçekli yerleşkelerde, uzun zaman dilimi içindeki kültürel hafızanın ürünleridir. Dağlık bölge koşullarında yaşamlarını sürdüren toplumlarda adetlerle töre iç içe geçmiştir ve bu durum toplumun akilleri tarafından kanun hükmü haline getirilmiştir.
Köyden kasaba ve şehre
Bu tip toplumlarda mimari belli bir üslup geliştiremez. Kültürel olgunlaşmaya oldukça uzak olmalarından dolayı bunun göstergesi olan sanat eserleri meydana getirilemez. Bu durum göçebe toplumlar için de geçerlidir. Sürekli yer değiştiren bu tip topluluklar dini, sivil ve askeri herhangi bir mimari mekan veya merkeze ihtiyaç duymazlar.
Toplumların sosyokültürel yapılarında bir diğer grup yarı göçebelerdir. Bu tip yapının en karakteristik örneği Türklerdir. Adetler ile sosyokültürel hayatlarını büyük ölçüde sürdüren bir köy insanı yarı göçebe yapısı gereği kasaba yaşantısına öykünür. Kasabaya geçişle birlikte adetlerini de beraberinde taşır; tıpkı çeşitli köylerden adetlerini taşıyan diğer köylüler gibi. Bu buluşma zamanla adetlerin ortak kabulüne yol açar. Böylece hangi adetin inandırıcılığı kasabanın geneli tarafından benimsenirse artık buna “gelenek” adı verilir.
Kasabayı oluşturan köylüler artık köylerine uzaktır ancak bir sonraki hedefleri olan şehre öykünerek oraya daha yakındır. Sanat, edebiyat, mimari sosyokültürel hayatın varlık nedenleri olmakla birlikte bunların göstergeleri olan eserler şehirlerde görülür. Kasabalı olduktan sonra köy geçmişinin üzerini örtmeye çalışmakala birlikte şehre doğru hızla gitmeye çalışan yarı göçebe zihniyet küçük ölçekli yelkenlilerle, “kubbeler”le tanışır.
Edebiyatın yelkenlileri edebi değerdeki ürünlerdir, tıpkı kubbelerin mimarlığın yelkenlileri olduğu gibi. Kültür şehirlerde olgunlaşır. Kırsaldakilerin bir araya gelirken beraberlerinde getirdikleri adetler kasabalarda gelenekleri oluşturur ve kasabalardan şehirlere gelenlerin beraberlerinde getirdikleri bu toplumsal kabullenişler de kültürü meydana getirir.
Selimiye Camii ve Ayasofya
Milli unsurları kültür belirginleştirir. Kubbeler şehirlerin temel göstergeleridir. Her kubbeyi hem tepeden seyretmek hem de içerisinde kaybolmak belirgin bir his meydana getirir. Şayet sudan çıkmak istemeyen bir balık gibi içerisinden çıkmak istemeyeceğiniz kubbe arıyorsanız, Selimiye Camii’nden ve Ayasofya’dan başka bir adresi dünyada hiç kimse gösteremez. Selimiye’nin mimarının uygularken sahip olduğu özgürlükle yarattığı kubbeden Ayasofya’nın mimarının düşünürken yarattığı kubbeye “merhaba”.
Kentler soğuk yerleşkelerdir. Dikine yükselen yapılar insanın insanla bağını koparır; tıpkı tabiatla bağlarını kopardıkları gibi.
Kubbe Anadolu’nun mimari üslup sembolüdür. Kubbeleri kişileştiririz. Kubbeler sıcak, samimi, sempatik, görkemli, zarif, birleştirici yapılardır. Anadolu’da her kubbe olan köy köy gibi, kasaba kasaba gibi, şehirler de şehir gibi kalmalı. Kentleşmemeliyiz. Gökdelenlerle kentleşip birbirimizle bağlarımızı koparmayalım. Kubbelerle köylü, kasabalı, şehirli kalarak sıcaklığımızı muhafaza edelim. Köyler, kasabalar ve şehirler kentleşmemelidir.