Artvin’den Zonguldak’a kadar tüm Karadeniz şehirleri arasında tarihin her döneminde Trabzon en önemli merkez olarak karşımıza çıkar.
Yılın her mevsimi türlü türlü renklerle seyreylediğimiz Karadeniz Bölgesi’nin kadim şehri Trabzon’a merhaba bir kez daha! M.Ö. 7’nci yüzyılda Milet kökenli kolonistler tarafından kurulan şehrin ismi “Trapezus”, masa anlamına gelir. 1204 Latin istilasında Konstantinapolis’ten kaçan Bizans prensleri Trabzon’da Komnenos Krallığı’nı kurar. Yüzyıllar sonra Fatih Sultan Mehmet (1461) Trabzon’u Osmanlı sınırlarına katınca, sancak şehri olarak şehzadenin görev yeri olur. Cumhuriyet dönemimizde de şehir, bu merkezi konum değerini muhafaza etmektedir.
Atatürk Köşkü
Şehir, sahilden çamlığa kadar bir yamaca inşa edilmiştir. Eş deyişle aşağıdan (sahilden) yukarıya (çamlığa)… Şayet Trabzon’u tanımak isterseniz yukarıdan aşağıya doğru gezmeyi tercih edin. Şehrin en yukarısında Atatürk Köşkü bulunur. Konstantin Kabayanidis adlı Trabzon doğumlu bir banker/armatör tarafından 1890 yılında yaptırılan Köşk, günümüzde de tüm görkemiyle müze olarak ziyaret edilir.
Şehrin yukarı bölgelerinde Kızlar Manastırı ve Boztepe dinlenmenize yardım eder. İyice aşağıya doğru yöneldiğinizde ise halen bize dünden bir şeyleri anlatmak için çırpınan şehir surları belirir. Dar vadi içerisinde Zağnos Paşa Köprüsü bizi tarihi Ortahisar Mahallesi’ne ulaştırır. Aynı bölgede Yavuz Sultan Selim’in annesi Gülbahar Hatun’un cami ve türbesi sizlerden rahmet duası bekler.
Ahmaklar Kulübü burada
Dünyada sadece Trabzon şehrinde Ahmaklar Kulübü kurulmuştur. 1916-18 Rus işgali sırasında halka moral vermek amacıyla kurulduğu anlaşılan kulübün üyeleri, ürettikleri fıkralara kendilerini yerleştirip kendileriyle alay ediyorlardı. Bu kulübün binası Zağnos Paşa Köprüsü ile bitişiktir. (Keşke, bu kulüp yeniden kurulmuş olduğu dönemdeki niteliği ile devam ettirilebilse.)
Tabakhane Köprüsü’nü de geçip şehrin Uzun Çarşı ve Taksim Meydanı’na doğru ilerlediğinizde Kanuni Sultan Süleyman’ın doğduğu mahalleden geçtiğinizi; fetih öncesi katedral, fetih sonrasında Ulu Cami olan dinî mimariyi tanıdığınızı kabul ederek, sizi Banker Kostaki Teophylaktos tarafından konut olarak yaptırılan ve satın alındıktan sonra bir dönem ünlü Nemlizadeler ailesinin konağı olan şimdiki Trabzon Müzesi’nde yeniden dinlenmeye davet ediyorum.
Son durak Ayasofya
Yukarıdan başlayıp aşağıya doğru yönelen gezinizdeki son önemli durak elbette Ayasofya olacaktır. Anadolu’nun dört görkemli kutsal bilge yapısından biridir. Özellikle Cenevizli gemicilerin binanın dış duvarlarına çakılarıyla çizdikleri gemi grafittiler oldukça özgün miraslar olarak değerlendirilmelidir.
Şehrin Maraş Caddesi’nde bulunan Şehir Müzesi’ni mutlaka tanımak gereklidir. Elbette Uzun Çarşı’daki beton helva dükkânından dondurma ile birlikte helva yemek bir anlamda hamsi sonrası hamsiye vefa niteliğindedir. Karadeniz’in her yerinde hamsi balıktır; ama Trabzon’da hamsiye balık demek ayıptır!
Sahile indiğimize göre şimdi sıra Yomra, Arsin, Araklı, Sürmene (El yapımı bıçak merkezidir) ve Of’a varın. Şimdi sıra aşağıdan (sahilden) yukarıya çıkma zamanı. Mevsim mutlaka ya ilkbahar veya sonbahar olmalıdır. Karadeniz’e yaz mevsimi gitmemelisiniz; yazık olur zamanınıza hem de Karadeniz gezinize!
Of ile birlikte ayrılın sahilden. Ofis Deresi rehber olacak size. Derenin sağı ve solu çay bahçeleri. Gökyüzü mavi, onun gelinleri bulutlar bembeyaz ve dağlar alabildiğine yeşil yeşil.
Çaykara; bilge kasabadır ya sonrası? Karester Yaylası’nın altında sere serpe uzanan Uzungöl size merhaba der tüm sıcaklığıyla. Şayet bir doğa filozofu ile tanışmak isterseniz hemen Dursun Ali İnan Etnografya Müzesi’ne gidin. Benden de bir selam söyleyin çağımızın Tales’i Dursun Amca’ya! Can Mehmet İnan, lira (kemençe) çalsın size. Söz babadan oğla nasıl da ses olarak geçmiş şahitlik edin; dağların dağ, insanların insan gibi olduğu Uzungöl’de.