Batıl inançlarımızdan biri olan tahtaya vurma eylemiyle tanrılar tanrısı Zeus arasında nasıl bir ilişki var? Bu sorunun cevabı mitolojide bakın nasıl veriliyor?
Doğaüstü sebep-sonuç mantığı içeren tutum, davranış ve bunlara bağlı olarak geliştirilen inançsal beklentilere batıl inanç denir. Başımıza gelebilecek kötü şeyleri kendimiz ve yakınlarımızdan uzak tutmak için yapılan bir eylem olan “tahtaya vurma” köken itibarıyla dikkate değer.
Üçüncü kuşak Helen tanrılarının lideri Zeus, bu unvan ve iktidarını babası Kronos’u tahtından indirerek elde eder. Kronos ve diğer ikincil yaratıklarla yaptığı uzun savaşı onlara aralıksız fırlattığı şimşekleri vasıtasıyla kazanmıştır. Her ne sebep olursa olsun kızdığı zaman insanlara ve diğer tanrılara şimşeklerini gönderir.
Gazap ve korku
Helen kültür dünyasının kurucusu olan Zeus’tan korkan insanoğlu onun yine kendilerine sinirlendiğini yeryüzüne düşen şimşeklerden yola çıkarak anlıyordu. Eş deyişle, doğal bir olayın gerçek sebebini bilmedikleri için bilim dışı karşılık veriyorlardı. Zeus önceki dönemlerde tufan göndererek atalarını sel sularıyla boğmuştu. Bu felaketi sürekli bilinçlerinde taşıyan insanlar Zeus’un gazabından her zaman korkuyorlardı.
Şimşekler genel olarak ağaçlara düşer. Bunun bilimsel nedenini bilmeyen insanlar içinde bulundukları inanç dairesi gereği bu olaya bilim dışı bir karşılık bulmakta hiç gecikmemişlerdir. Zeus şayet insanlardan memnun değilse, bu memnuniyetsizliğini ağaçlara şimşek göndererek ifade ediyordu. Gök gürlemeleri Zeus’ un bağırıp çağırmaları olarak algılanır; akabinde ağaçlara düşen şimşekler Zeus’un ikazları ve mesajları olarak anlamlandırılırdı.
Her yıldırım düşmesinden sonra insanlar Zeus’a hizmet edememenin verdiği suçluluk duygusuyla saklandıkları yerden çıkarak yıldırım düşmüş ağaca koşarlardı. Yanmış, kavrulmuş bu ağaç parçalarına birkaç defa vurmak suretiyle Zeus’a yönelerek gerekli mesajı aldıklarını dile getirirlerdi. Elbette bu eylem sırasında küçük parmaklarını
Kartal, Zeus’un şimşeklerinin sembolüdür. Nitekim antik dönem insanları başta tapınaklar olmak üzere inşa ettikleri yapıların harçlarına kartal kemikleri koyarlardı. Böylece binaları yıldırımlardan korumuş oluyorlardı.
Meşe ağacı ve Ayasofya
Meşe ağacı da Zeus’un şimşekleriyle bağlantılı olarak sembollerinden biridir. Meşe ağacının diğer ağaçlara nazaran daha çok şimşekleri üzerine çektiği bilinir. Yapı elemanı olarak dayanıklı bir malzeme olan bu ağacı kullanarak binalarını onun gazabından koruyorlardı.
Çok tanrılı dönemden Hıristiyan dinine geçişte eski inanca ait birçok ritüel ve inanç yeni dine sızmıştır. Bu bağlamda meşenin Ayasofya’nın kapılarının yapımında kullanılmış olması da bize göre bilinçaltının yeni dine özgü bilince taşınmasıdır. Çok tanrılı dinlerin görkemli tapınakları tanrıların evi olarak görülürdü.
Ayasofya’nın da Hz. İsa’nın sarayı olarak gösterildiğini hatırlamalıyız. Tanrılar tanrısı Zeus’un meşe ağacı, yeni dinin tanrısı İsa’nın sarayı olan Ayasofya’nın kapılarına malzeme olmuştur. İsa da parmaklarıyla tanrısal haberle insanları kutsar.
Doğrulanmışı olasıdan, olasıyı olabilirden ve olabiliri de hayal ürünü olan şeylerden ayrıştırmak son derece güç olmakla birlikte keyiflidir de.
İyi bayramlar dilerim..