Sufi dairesi içerisine girebilmiş bir insan için insanı insan yapan şey ağzından çıkan sözdür; ancak insanı insan-ı kamil yapan da arkasından söylenen sözlerdir.
Sembolizm kimi zaman açıklarken gizler kimi zaman da gizlerken açıklar. Tarihsel süreç içerisinde her toplum kendi sembol dilini inanç dairesinde yaratmıştır. Aynı topluluk içerisinde olan insanlar bazen mücadale ettikleri diğer toplumlara karşı bazen de kendi iç gruplaşmalarının doğurduğu sebeplerle renk, sayı ve türlü geometrik şekilleri sembolize etmişler ve bu semboller aracılığı ile de sessiz bir dil, anlatı geliştirmişlerdir.
Sembolizm özellikle siyasi ve askeri olarak baskı altında uzun süre kalmış toplumlar arasında görülür. Bulunduğu coğrafyada güç dengesini elinde tutan toplumlar böyle bir dile doğal olarak ihtiyaç duymamışlardır. Ancak egemenliklerinin göstergesi olarak geliştirdikleri sembolleri bayrak, sancak ve armalarda bitkisel, hayvansal ve geometrik formlarda ifade etmişlerdir.
Birleştirici ve evrensel
Aklın ürünü olan felsefenin mistik tüm öğretilerinde sembol dili en gizemli örneklerini vermiştir. Dinlerin katı kurallarıyla ve dinsel kadrolar içerisinde doğan dini sanat ürünleri tıpkı kullanılan dil gibi korkutucu örnekler vermişken; mistik sembol dili, buna aykırı olarak birleştirici olduğu kadar evrensel mesaj verebilmiştir.
Sembolizmin dili semavi dinlerde basittir; mistiklerde gizemli ve karmaşıktır; sufilerde ise hiçbir şeydir. Keza bir şey ne kadar basite indirgenirse o kadar anlaşılabilir olur. Eğitim seviyesi düşük çoğunluğa inançsal bir bilgiyi anlatabilmenin en kısa yolu, anlatılmak isteneni söz ve semboller vasıtasıyla basite indirgemektir. Bir şeyi mümkün olduğu kadar basite indirgeyenler bilirler ki, mümkün olduğundan daha basite indirgemeye çalışmak şirkten ibarettir.
Çokluğun yerini teklik alır
Mistikler her şeyde mutlak varlığın izlerini görürler. Onlar anlatmak istediklerini sembol dilinin muazzam alanının tüm olanaklarını kullanarak takipçilerine anlatır, aktarırlar. Ancak sembol dilini araştırma konusu yapanlar unutmamalıdır ki, anlamlı olan her şeyi döneminin koşulları, inançları, tekniği ile birlikte irdeleyerek anlamlandırmak gereklidir. Her bilgi zamana, mekana ve makama göre değişme gösterir. Buna bağlı olarak da sembolize edilen sır veya mesaja yüklenen yeni bir olgu, o sembolün ifade dilini ya geliştirir ya da kısmen değiştirir. Ancak mutlaka her zaman ve mekana cevap verecek şekle getirilir.
Sufilerde durum biraz daha farklıdır. Sufi için şekil hiçbir şeydir; lakin hiçbir şey de şekilsiz değildir. Sufi dairesi içerisine girebilmiş bir insan için insanı insan yapan şey ağzından çıkan sözdür; ancak insanı insan-ı kamil yapan da arkasından söylenen sözlerdir. Eş deyişle söylediği gibi yaşayan insanlar için şeklin hiçbir kıymeti yoktur. Bilgiler yaşanarak aktive edilir ve bu süreç içerisinde de çokluğun yerini teklik alır. Karmaşıklık yerini basitliğe bırakır. Mistiklerin sembol dili her şeye bir şey yüklerken, sufinin sembol dilinde her şeydeki bir şey geride bırakılmıştır, hiçliğe yani varlıktaki yokluğa yol alınmıştır. Cahil bulamadığından dolayı birçok şeyi değersizleştirir ve hiç diye ondan uzaklaşır; ehil ise her şey vasıtasıyla bir şey olan onunla buluştuğundan dolayı varlığını onun varlığı karşısında hiç sayarak her şey makamına yükselir.
İsim, sıfat ve makam düşkünleri bunlar için can atarlarken, sufi meşrebliler de bu makamlara bulaşmamak için can verirler... Öyle ya şekil kimine göre her şeydi, kimine göre de hiçbir şey....