Ali Canip Olgunlu

Ali Canip Olgunlu

alicanipolgunlu@gmail.com

Tüm Yazıları

Yarısı Anadolu, yarısı aşk üzerine birkaç şiir ve düşünce notlarından merhaba... Denizin yüreği, güneşin bahçesi ve altıncı kıta Akdeniz uygarlığının merkezi; Anadolu coğrafyası üzerinde kimi zaman karadaki denizde bulduğu her noktada derinlere dalan bir dalgıç gibi, kimi zaman da denizdeki karanın doruklarında bulduklarının heyacanı ile önüne çıkan herhangi bir Olimpos Dağı’na yükselen Pegasus gibi Anadolu kültürel mirasını tanıma yolunda özgürleşmeye çalışan yolcunun yoluna dökülenlere kulak verelim.

Haberin Devamı

Kültür, “Neden?” sorusuna verilen cevapların toplamı olduğundan sanatsal tüm göstergelerde kültürel köken bilgisine mümkün mertebe ulaşılmalıdır. Bir şeyin varlık nedeni ile o şeyin göstergesi arasındaki ilişki tüm zamanlar boyunca takip edildiğinde gerçeğin gerçekliğine inen her şeye söz denir. Ve söz ne denli gerçeklikleri taşıyorsa, onun zaruri yansıması olan sanat eseri de o denli değerlenir.

Bilgenin endişesi

Köken bilgisine erişebilme çabasında karadaki denizlere dalan dalgıç her fırsatta sözlerine kulaklar arar. Söze müşteri dinlemesini ve anlamasını bilen, her sözcü sözlerini aktarırken ona, sözlere can vermelidir. Sözün can bulması onun müzikalitesi ile doğru orantılıdır. Eş deyişle bilgi ile lirik ifadenin birlikteliği ancak öğretir, ilgi uyandırır ve dinletir. Öte yandan sözcü sözü her kulağa göre ayrı tonlarda aktarmalıdır.

Keza önemli olanın anlatmak değil, anlaşılabilir olmak olduğunu bilmek bilgenin vasıflarındandır. Bir şeyi anlayabilmek için derinlere dalan dalgıç bilge akabinde anlatabilmek için çıktığı yüksekliklerde bu endişeyi beraberinde taşır.

Bildiğini anlayan ve anladığını dönüştüren herkes özgürleşme yolundadır. Bilgi dönüştürülemediği takdirde yükten başka bir şey değildir. Hissettirmeyen hiçbir bilginin de bilgi olmadığını iyi bilen bilge bir yolcunun yoluna dökülenler...

Mavi derinlik

Hiç neden demeden

Her yer ve zamanda vardır bir sebebi diyen sevgili güneydeki Şahmeran ülkesindendi;

Deme bu böyle yerindedir o öyle diyerek derinlerden Kaf Dağı’na yükselirken

Haberin Devamı

Özgürlük benim karakterimdir diyen çocuğu bulan yolcu Artemis şehrindeydi

Neyim varsa benim değil senindir diyen dostu Kapadokya’da gördü;

Dostun evi gönüllerdir biz gönüller yapmaya geldik diyen; can bostancısının yanından

***

Ben ve sen

Bunca yoldan sonra ben sen yerine ben dersem benden utanırım

Sen her sen dediğinde de senden uzaklaşırım

Bendeki senlik ateşteki arındırıcılık

Sendeki benlik ateşteki yakıcılık

Denizdeki karanın toprağı hayy’dan gelişin tecelli yeri

Hava; hu’ya yükselirken kavuşma hafifliği

***

Sis

Serin, sessiz ve derin

Çınar, selvi ve aşk gibi

Ne zaman nerede hiç belli değil

Şiir gibi

Ellerimin sesi, hislerimin açık defteri, kalemimin izi...

***

Yolcu

Yol boyunca yolcuyla tanışanlar yolcuya nereden gelip nereye gidiyorsun diye sorarlar

Yolcuyla buluşan; birbirlerine birbirlerini hatırlatırlar

Nihayetinde

Birbirlerini unutanlar tanışırlar

Hatırlayanlar buluşurlar...

***

Aşk

Aşk; adı külliyatı

Rengi kırmızı

Yeri post makamı makamsızlık

Dermanı derdidir; aşk’a aşık olan aşığın

Dili bülbül vatanı gülistan elbet

Haberin Devamı

Yolculuğu hayy’dan hu’ya

Menzili bir dereden diğerine, bir tepeden ötekine

Anadolu’nun derinliklerinden yaradanın yüksekliklerine

***

Haziran

Ellerim daha yorgun, saçım sakalım daha da beyaz bu haziran

Neden mi? Belli ki kırkım çıkmış cancağızım

Hayy de çocuk!!!

Mavi giyme zamanı; toprakla işimize ara verelim havalara yönelerek yükümüzden kurtulalım...