Ali Canip Olgunlu

Ali Canip Olgunlu

alicanipolgunlu@gmail.com

Tüm Yazıları

Nevruz adı verilen bahar bayramının kadim Türk milletinin nezdinde çok büyük bir önemi ve saygınlığı vardır

Nevruz’un Türk millî bayramı olması Ergenekon Destanı’nın içeriği ile yakından ilintilidir. Abu-l Gazi’nin (Ebülgazi Bahadır Han) Türk Şeceresi’nde (Şecerei Terâkime) bu bayramın kaynağı özetle şöyle verilir: Göktürkler bir savaş neticesinde tamamen yok edilirler. Sadece İl-Han oğlu Kıyan ile yeğeni Tukuş kurtulur. Bu iki çocuk çok zor ve çetin bir yolculuktan sonra dar bir boğazı geçip geniş bir vadiye inerler ve bolluğundan, bereketinden dolayı buraya “Ergenekon” adını verirler. 400 yıl Ergenekon’da kalırlar. Burada çoğaldıktan sonra ovaya sığmaz olurlar ve çıkmak isterler. Ergenekon’a girdikleri dar boğazdan bu kalabalıkla çıkmak mümkün olmadığından çareler ararlar. Ve Ergenekon’un demirle yüklü dağını ateşler yakarak eritip Ergenekon’dan çıkarlar. Ergenekon’dan çıktıkları tarih 14 Mart’tır ve Türkler buradan demiri eriterek çıktıkları için her yıl 14 Mart’ta Kağan tarafından demir dövülerek bu çıkış kutlanır. Türkler her yıl yaptıkları bu anma törenine 14 Mart’ta ateş yakarak başlarlar ve ateş bir hafta boyunca sürer. Yedi günlük kutlama süresinin ardından gelen 21 Mart’ı Ergenekon’dan çıkış kutlamalarının bayram günü ilan ederler.

Haberin Devamı

Divan şiirinde nevruz

“Nev-bahar oldu güneş kıldı hamel burcun mahal.

Bür-i büryan ile cam-ı cem iç gülzare gel.”

Şair Nev’î, bu beyitte, “Güneşin Hamel (Koç) burcunda yer alışıyla ilkbaharın geldiğini bildirip kebap yiyerek şarap içerek insanların gül bahçelerinde eğlenmeye davet ediyor.” Tabii burada şarap ve kebap mazmunları kullanılarak, ilahi aşkla gönlü kebap gibi yanmış bir insan tasvir edildiği ve öyle olmaya davet edildiği de ikinci bir anlamdır. Şair, burada Peygamber’imizin doğuşunun veya kutsal bir zamanın nevruz gibi yeniden doğuş anlamına geldiğini de ifade etmiş olabilir ki, bunu tam olarak anlayabilmek için önceki beyitlere de bakmak gerekir, ama konumuza bakan yönüyle, görüldüğü üzere nevruz kavramı divan şairlerinin de gündemlerinde olmuştur hep.

Haberin Devamı

Geleneksel Türk el sanatlarında “nevruz çiçeği” ismi verilen motifler kullanılmıştır. Her yıl karların erimesiyle kar çiçeği filizlerini verir. Bir anlamda kar çiçeği artık baharın gelişinin müjdeleyicisidir. Ve bu nedenle Anadolu insanı, “kar çiçeğine” nevruz çiçeği adını yakıştırmıştır.

Nevruz bayramlarında sofraya konmak için özel yetiştirilen ve adına “nevruz gülü” denilen güller konulurdu. Günümüz Azerbaycan ve diğer Türk cumhuriyetlerinde millî ve resmî bir bayram olarak kutlanan nevruzda gül ile birlikte sofrada hazır bulundurulan diğer çiçek yasemindir.

Osmanlı devlet erkânı nevruzda birbirlerine hediye verirler ve buna “nevruziyelik” denirdi. Padişah, Nevruz Bayramı’nda şehzadelerine, sadrazam ve vezirlerine özel nevruziyelik adı altında değerli hediyeler dağıtırdı.

Mesir macunu ve nevruz

Kanuni Sultan Süleyman devrinde Kanuni’nin annesi Hafsa Sultan’ı yakalandığı bir hastalıktan Merkez Efendi kurtarır. Merkez Efendi’nin, Manisa’da ilkbahar ayının hemen başlarında ova ve dağlardan topladığı çiçek ve bitkilerin karışımından elde ettiği macun sayesinde Hafsa Hatun iyileşir. Ve bu tarihten sonra tabiattan gelen bu şifadan ötürü, Merkez Efendi’nin macununun (mesir macunu) karılarak, her yıl 21 Mart’ta kutlanan Nevruz Bayramı’nda dağıtılması gelenek haline gelir. Osmanlı dönemindeki kişi ve ailelerin lakap ve adlarında nevruz sıkça kullanılır. Şöyle ki; Nevruzoğlu Yuhannes, Arapkirli Nevruzoğlu, Saki Nevruz, Nevruz Kaptan, Nevruzoğlu Artin vb.

Haberin Devamı

İlk çağ Türklerinin tarihi ve edebi ürünü olan Ergenekon Destanı’na dayandırılmış olan Nevruz Bayramı geleneği adeta Türklerin tüm tarihi ile özdeşleşmiştir. O denli ki, Orta Asya ve Anadolu’da kurulmuş 18 Türk devletinin hepsinde Nevruz Bayramı’nın millî bir kimliği vardır. Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, 21 Mart 1922 yılında Ankara Keçiören’de Nevruz Bayramı’nı geleneksel şenlik havasında kutlamıştır.

Tam bu noktada arzu edilen şey; diğer Türk cumhuriyetlerinde olduğu gibi nevruzun Türkiye’de de millî ve resmî bir bayram olarak yeniden kutlanılmasıdır.