Bir mitin hayal ürünü söylencelerine “mitos”, gerçeğe dayalı köken bilgisine de “logos” adı verilir. Bir mit, yazıya geçirildiği an adı edebiyat olur. Mitlerinden yoksun toplumların edebiyat ve sanat dünyaları gelişemez
İnsan zekâsının bilimsel sorulara verdiği bilim dışı karşılıklar evresine mitolojinin bir tanımı olarak bakılabilir. Mitler, insan düşüncesinin (düş gücünün), toplumsal bilinç dışının ürünleri olarak on binlerce yılın toplumsal deneyim, duygu, korku, endişe ve tüm kabullenişlerini ifade eden anlatılardır. İnsan öteki dünya inancını keşfettiği anda ilk mitini yaratır.
Mitlerin kökenlerindeki tema, karşıtlıklar üzerine kuruludur. Mit bir çeşit dünya düzeninin yansımasıdır. Doğa ile kültür arasındaki en üst seviyedeki çatışmalar belirgindir: Çiğ-pişmiş, evcil-vahşi, hasta-ilaç, zekâ-güç gibi…
Mitler ayinseldir; canlı birer organizma gibidirler. Her bir söylencenin birçok değişik anlatısı vardır.
Mitosların varlığı
Toplumlar kendi gereksinmelerine göre bu değişiklikleri yapar. Zaten bir mit, yazıya geçirildiği an ölür ve artık adı edebiyat olur. Mitler bünyelerinde kimi zaman “logos”u da gizler. Bir mitin hayal ürünü olan söylencelerine “mitos” denir; gerçeğe dayalı köken bilgisine de “logos” adı verilir. Her ikisinin en iyi ifade şekli ise “epos” olarak isim bulur.
Mitler yaratılışla ilgilidir. Herhangi bir şeyin nasıl varlık bulduğunu anlatırlar. Herhangi bir toplumda mitosların varlığı iki yoldan açıklanabilir. İlki; oraya yayılma yoluyla gelmiş olmasıdır; diğeri düş gücünün öteki toplumlardan bağımsız çalışmasının ürünü olarak mitosların oluşması yollarıdır. Tufan mitoslarının binlerce yıl aralıklarla benzerlik göstermesi, buna iyi bir örnektir. Veya yaşlı çift Filemon ve Baukis ile Hazreti İbrahim ve eşi Sare söylencelerinin arasındaki benzerlik gibi…
Filemon ve Hz. İbrahim
Mitoloji bu ya! Yaşlı ve fakir Filemon ile eşi Baukis’in evine bir gün tanrılar insan kılığında gelirler. Hayatları boyunca birbirlerine olan sevgi ve saygılarından başka hiçbir hazineye sahip olmayan bu çift, misafirlerine binbir türlü nezaket gösterir. Hatta evlerinde olan birkaç parça kuru etin tamamını ikram ederek, bu yabancıları rahat ettirmek isterler. Sahip oldukları tek kazın birdenbire içeriye girerek, misafirlerden birisinin ayaklarına kapandığını gören çift, bu gelenlerin tanrı olduklarına kanaat getirerek korkuya kapılırlar. Evet, gelenler tanrıdır; hatta kazın secde ettiği Zeus’tur. Tanrılar bu misafirlikten son derece memnun kalır. Ve Zeus, yaşlı çifte, “Dileyin benden en dilersiniz” diye sorar. Filemon ve sevgili eşi, birbirlerine her zamanki gibi sevgiyle bakarak aynı anda, gözlerinde damla damla yaşlarla, “birlikte ölmek” istediklerini söyler. Hiçbir zaman, biri diğerinden önce ölürse yalnız kalmak istememektedir. Zeus, onların kalan ömürlerini mutlu geçirmelerini sağlar ve günün birinde yine birbirlerine her zamanki gibi sevgiyle bakarlarken, Filemon bir çınar ağacına eşi ise bir Ihlamur ağacına dönüşmeye başlar. Aynı gövdede iki ayrı ağaç haline gelerek sonsuza kadar birliktedirler artık; sevgilerini sadece yaşayarak değil mutlu olarak sergiledikleri için…
Hazreti İbrahim ile eşi Sare de bir gün evlerindeyken, kapılarında insan kılığına bürünmüş üç melek belirir. Hazreti İbrahim ile eşi, evlerinde ne varsa misafirlerine ikram eder. Tüm cömertlikleri ve elbette güler yüzleriyle… Keza insanın en cömert hali güler yüzlülüğüdür. Hazreti İbrahim’in nimetlerin sahibinin Yaradan olduğunu dile getirmesi, kendisinin sadece onları ikram eden bir kul olduğunu belirtmesi, melekler nezdinde Hazreti İbrahim’i Yaradan’a dost kılar. Nihayetinde Sare ile Hz İbrahim’in tek arzuları olan oğulları (İshak) dünyaya gelecektir.