Bilim, felsefe, kültürel geniş yelpaze ve buna doğrudan bağlı olan sanatsal zarafet ve estetikle donatılmış genç nesiller sayesinde Anadolu görkemli günlerine oldukça renkli bir şekilde yeniden kavuşacaktır.
Üzerinde yaşadığımız bu dişil karakterli Anadolu coğrafyasının görkemli kültürel miraslarına “merhaba” diyebilmek ve ilahi yüksekliğine de “ aşk” ile bakabilmek için 2019 yılını başlangıç olarak alalım. Geçmişte defalarca olduğu gibi yeryüzünün kültür, sanat ve bilimsel üreticiliklerinde önder kara parçası olan kadim yurdumuzu yeniden şaha kaldırabilelim.
Cemal Süreya’nın ifadesiyle “Beyaz, uykusuz ve uzakta” olan Kars şehrinden Anadolu’nun bütününe merhaba’nın derinliğinin aşk’ın da yüksekliğinin selamını bütün yolcular adına gönderiyoruz.
Değerli olan bir şeyi daha değerlendirmek için çağdaş bir akıl ve özgürleşmiş ruhu harekete geçirmek gereklidir. Geçmişe bakarken parmakla işaret ettiğimiz değerlerimizle gurur duymaktan öte günümüze aktardığımız özgün eser ve düşünceler sayesinde parmakla işaret edilen yolcular olmalıyız. Bunun yolu doğrudan doğruya bütünsel olarak özgürleştikten sonra Anadolu’da karşımıza çıkan her şeyi anlayarak anlamlandırmak çabası olmalıdır. Şayet bir gün (ki temennimiz 2019 yılıdır) Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Anadolu’nun merkezi her şehrinde “Anadolu kültür akademileri” adı altında eğitim kurumları açılır ise burada kültür, sanat, bilim, felsefeyle iyiden iyiye donatılmış gençlerimiz sayesinde ilk adım atılmış olacaktır.
Dünle bağ kurabilmek
Bir dönem köy enstitülerinin üstlenmiş olduğu görevi günümüzde Anadolu kültür akademileri geleceğe taşıyacaktır. Anadolu güneşi yeniden bu cennet bahçesini aydınlatabilir, Anadolu’nun gök kubbesindeki aydınlık feneri olan ‘Selene’si de yeniden gecelerin karanlıklarını aydınlığa çevirebilir.
Her Anadolulu genç insan Latinceyi ve Osmanlıcayı iyi derecede bilmek ve çalışmalarında kullanmak durumunda olmalıdır ki dünle bağ kurabilsin. Bununla birlikte tüm dünyada geçerli olan İngilizceyi de beraberinde öğrenmelidir. Ve böylece Anadolu’nun doğusunu ve batısını Osmanlıca ve Latince görgüsüyle ancak İngilizce aracılığıyla tüm dünyaya aktarabilsin. Anadolu kültür akademileri hem ilahiyat fakültesi hem filoloji fakültesi olacağı gibi aynı zamanda konservatuar niteliğinde de olmalıdır. Düşünün ki bir genç dinin özü olan yaradansal birliği anlamış ve bunu yaşamına yansıtabilmiş olsun; bununla eş zamanlı olarak Anadolu’nun doğusu ve batısında yaşayan herkesle konuşabilir durumda lisanlara hakim ve zaman zaman ihtiyaç duyacağı tek başınalığının gizemli sesi olan en az bir enstrümana virtüöz düzeyinde arkadaş olsun.
Bilim, felsefe, kültürel geniş yelpaze ve buna doğrudan bağlı olan sanatsal zarafet ve estetikle donatılmış genç nesiller sayesinde Anadolu görkemli günlerine oldukça renkli bir şekilde yeniden kavuşacaktır.
Can aşık yunus:
“Biz gelmedik dava için
Biz geldik sevgi için
Dostun evi gönüllerdir
Biz gönüller yapmaya geldik” demiştir. Lakin Yunus’un bu evrensel mesajını aktarmak ayrıdır bu sözü yaşamak ise bambaşka bir erdemdir. Klasik eğitim kurumlarında sadece söz ve söz sahibinin ismi tekrar edilir. Oysaki Anadolu kültür akademilerinde eğitilen canlar bu sözlerle pişirileceklerdir. Duyan unutur, gören hatırlar lakin sadece yaşayan bilir.
Din ve bilime dair her şeyi çağdaş özgür düşünceyle bir şeye indirgemek için eğitim kurumlarından artık mezun insanlar vermeyelim; Anadolu kültür akademilerinden eğitimli insanlar yetiştirelim...