Anadolu’nun her yerinden tüm Anadolu ve dünyaya merhaba deriz; ancak Konya mevzubahis olunca, “Aşk ile kalın” demeliyiz.
Neolotik dönemden başlayan serüvenini günümüze kadar taşıyabilmiş en önemli şehir Konya’dan aşk ile selam olsun! İnsanoğlunun uygarlık tarihine ilkin mülkiyet anlayışıyla katkı sunmasının yanı sıra ana tanrıça formunda, bakışların Anadolu’ya çevrilmesini sağlayan Çatalhöyük ile Konya’nın takvimsel tarihi başlar.
Zamanın içinde gençleşen ve zamana ayak uydurduğu için genç kalabilen Konya, Anadolu uygarlıklar tarihinde her dönem merkezi konumunu muhafaza edebilmiştir. Erken Hristiyanlık sürecinde Aziz Paul ve yol arkadaşı Aziz Barnabas, günümüz Konya’sına çok yakın mesafede bulunan Listra ve Klistra adlı yerlerde verdikleri vaazlarla Konya’nın arkaik merkezi konumunu önemseyerek kullanmışlardır.
Anadolu’nun bir Türk yurdu olmasıyla başlayan süreçte ise Konya başkentlik seviyesine ulaşarak dinî, sivil, askerî ve ticari mimari eserlerle donatılmasına başlanmıştır. Anadolu’da ve dünyada çok az şehir vardır hem dini hem askeri hem de ticari özellikleri en üst seviyede yaşayabilmiş olsun. En görkemli yılları Anadolu Selçuklu Devleti’ne başkentlik ettiği yıllardır. Bu sürecin zirve noktası Sultan Alaattin Keykubat’ın hükümdarlık yıllarıdır. Gerek ilmi gerekse ekonomik olarak Konya merkezli Selçuklular, önemli bir güç odağı olarak karşımıza çıkar. Şehir surları, Alaattin Cami, İnce Minareli Medrese, Karatay Medresesi, Sahip Ata Hangâhı, Çinili Medrese başta olmak üzere birçok eser günümüzde de görülmeye değer durumdadır.
Kültür-sanat ve inanç turizmi
İlim ve irfan yuvası olarak özellikle 13’üncü yüzyılda değil sadece Anadolu’yu, tüm dünyayı aydınlatan şehir Konya’dır diyebiliriz. İbni Arabi, Sadrettin Konevî, Şemsi Tebrizi, Hazreti Mevlana, Ahi Evran, Nasrettin Hoca başta olmak üzere hem ilim hem de sahip oldukları ilmi yaşayarak aktarma ehliyetinde oldukları için irfan sahibi kişiliklerle şenlenmiştir Konya şehri.
İnsanoğlunun yerleşik hayata geçtiği Neolotik dönemden günümüze Konya bir tahıl ambarıdır. Son yıllarda çağdaş şekilde organize edilmiş kooperatif çalışmalarıyla gurur duyabileceğimiz ürün çeşitliliğiyle ülke ekonomisine katkı sağlar. Başta üniversiteleri olmak üzere ticari imkanlarıyla her yıl onlarca kongre ve toplantıya ev sahipliği eder. Bununla birlikte mistik müzik festivalleri, Hz. Mevlana’yı anma törenleri, Konya’nın kültür-sanat ve inanç turizmini dünya çapında etkin kılar.
En az merkezi kadar kasabalarının da barındırdığı kültürel miras eserleriyle Konya bir ziyaretçi için görkemli bir mirasa sahiptir. Beyşehir Gölü, Kubat Abat Sarayı, Eşrefoğlu Camii, Eflatun Pınar Çeşmesi, Ereğli Hitit Anıtı, bunlardan sadece birkaç örnektir. Öte yandan Konya merkeze birkaç dakikalık mesafede bulunan Sille yerleşkesi, yine erken Hristiyanlık döneminin en önemli kiliselerinden birine sahiptir. Azize Helena Kilisesi, Anadolu’nun ve dünyanın ilk kilisesi olma özelliğini taşır.
Anadolu aydınlanmasının simgesi
Şehir merkezindeki Atatürk Anıtı ve kaidesi de modern Türkiye Cumhuriyeti’nden, tüm dünyaya görkemli bir sesleniştir. Sarayburnu’ndan sonra yapılan ikinci Atatürk Anıtı’nın kaidesi olarak, 1917 yılında yapımı Dünya Savaşı yüzünden bitirilemeyen Mimar Muzaffer Bey’in Ziraat Abidesi’nin tamamlanmış hali kullanılır. Bu kaidenin üstünde, Ankara’daki Zafer Anıtı’nın da heykeltıraşı olan Heinrich Krippel tarafından yapılan anıt yükselir. Beyaz mermer kaide ve bronz Atatürk heykelinden oluşan anıtta, mareşal üniformasıyla ayakta duran Atatürk, sağ ayağı önde ve sol eli kılıcının kabzasında, sağ eli öne uzanmış ayaklarının dibinde yükselen bir demet buğday başağına dokunur şekilde tasvir edilir. Buradaki başak millî kalkınmayı ve Anadolu aydınlanmasını simgeler.