Cehennem Kapısı’nın esrarının aydınlatıldığı Pamukkale’deki Hierapolis antik şehrinde gün batımını travertenlerin yanı başından izleyin veya Apollon’u uğurlayın ertesi güne kadar
Anadolu’nun “telli duvaklı gelini” Pamukkale (Hierapolis), son yapılan kazılarda, yer altı tanrısı Hades’e giden kapının ortaya çıkarılmasıyla gündemimizde. Bergama Kralı II. Eumenes tarafından karısı Hiera adına inşa edilen antik şehir kralın sevgili eşinin adıyla bilinir. Eş deyişle “Hiera’nın şehri” anlamına gelir şehrin adı. Konumuz herhangi bir antikite dönemi yerleşkesi üzerineyse her zaman ısrarla belirtmek isterim ki, Antik Çağ’da kent yoktur, “polis” adı verilen yatay yerleşkeler vardır ve bunların tam olarak karşılığı şehirdir. Yazılı ve görsel basın, dahası konuyla alakalı alakasız artık herkes, antik kent ifadesini kullanmasın; antik şehir en doğru çeviri ve tanımlamadır. II. Eumenes, Bergama Krallığı’nın en başarılı krallarından olmanın yanı sıra Helenistik kültürün önemli bir âdetini de karısı adına bir şehir kurarak sürdürmüştür. Tıpkı Selevkos Euphrates gibi.
En önemli kehanet merkezlerinden
Günümüzde antik şehrin kalıntılarından daha çok, travertenleriyle yerli ve yabancı ziyaretçilerin ilgisini çeken şehir, yaklaşık iki bin yıl önce Anadolu’nun ve dolayısıyla dünyanın en önemli kehanet merkezlerinden biriydi. Bilici ve özbeöz bir Anadolu tanrısı olan Apollon’a adanan şehir, gerek Helenistik gerekse de Roma döneminden kalma çok önemli kalıntılarla önemli bir ziyaret yeridir ve olmalıdır. Başta Roma İmparatoru Septimius Severus’un mali desteğiyle sahnesi yenilenen tiyatrosu olmak üzere hamamları, anıtsal şehir giriş takları (kapıları), tapınakları, nekropol olarak adlandırılan mezarlığı ve Hristiyanlık döneminde, burada öldürülerek şehit edilen Hz. İsa’nın havarilerinden Aziz Philippus Martyrionu’nun defnedildiği alan olmak üzere son derece görkemli ve önemli alanları bu şehirde görmek mümkündür.
Apollon Tapınağı’nın hemen yakınında bulunan ve bir dönem “cin deliği” olarak adlandırılan alan, kazı ekibi tarafından kısmen açıldı. “Cehennem Kapısı” olarak adlandırılan bu yer altı odasında bulunan zehirli bir gazdan dolayı Antik Çağ inanç dünyası içerisinde bulunan insanlar için ölüler ülkesinin tanrısı Hades’e giden yol, bu kapının ardında sayılıyordu.
Şifalı sulardan hastalıklara çare
Hierapolis antik şehri, bir kehanet merkezi olmanın yanında termal sularıyla önemli bir sağlık merkeziydi. Şehri ziyaret edenlerin iki temel nedeni vardı. Birincisi gelecekten haber ulaştıran Apollon rahiplerine danışmak, diğeri ise Apollon’un oğlu sağlık tanrısı adına hizmet veren şifalı sulardan hastalıklarına çare bulmak. Bu anlamda şehir bir ticaret ve liman şehri değil, kutsallığıyla ön plandaydı. Tıpkı Bergama’daki sağlık evine gidip orada şifa bulmak isteyen hastalar gibi, pek çok hasta tedavi olmak için yılın her mevsimi Hierapolis’e gelirdi. Elbette ölümcül hastalıklarına tedavi imkânı bulamayıp bu şehirde hayatını kaybedenler vasiyetleri gereği bu kutsal şehirde defnedilmek isterlerdi. Böylece mezarlık alanı, şehrin doğal nüfusuyla bir paralellik göstermez. Anadolu’daki antik şehirler arasında, mezarlık alanı en büyük ve mezar tipleri açısından da en fazla mezarın bulunduğu şehir Hierapolis’tir. Ev tipi, tümülüs tipi, fallus tipi, lahit tipi gibi yüzlerce mezara sahip şehrin nekropolü ölüler ülkesine açılan kapının hemen yanı başındaydı.
Şayet Anadolu’nun Denizli şehri yakınlarına yolunuz düşer de Laodikya, Colesia ve Hierapolis adlı şehirler birbirlerine çok yakındır ve ziyaret edilmelidir. Güneş tanrı Apollon’un bir gün sonra yeniden Anadolu’ya gelene kadarki ayrılışını, yani gün batımını travertenlerin yanı başından izleyin veya bana göre Apollon’u uğurlayın ertesi güne kadar…