Doğu ile Batı’nın ilk savaşının yaşandığı Anadolu’da Apollon, doğal olarak doğduğu topraklarda savaşanların yanında yer alır
Ünlü Anadolulu coğrafyacı Strabon’un çizdiği sınırlarda Likya, günümüzde Fethiye ve civarıdır. Likyalı denilince akla önce gurur, bağımsızlık ve kahramanlık gelir. Anadolu’nun bu gururlu halkı, komşu Pamfilya (Antalya bölgesi), Pisidya (Göller Bölgesi), Karya (Muğla) şehir ve bölge devletlerinden farklı bir dil konuşurdu. Batı Anadolu ve Akdeniz’in en Anadolulu halkı Likyalılardı. Halkının karakteri ve lisanının farklılığı, bir anlamda inançlarını da çeşitli ve zengin kılıyordu.
Likya, “Ana tanrıça” geleneğini koruyan bir bütünlük arz ederdi. Ana tanrıçanın adı, Likya bölgesinde “Leto” olarak bilinir. Civar bölgelerde olduğu gibi (Lidya, Karya, Pisidya, Galatya) Likya’da da Yunan dini inanışı etkisini gösterir. Tüm bu bölgelerin mitolojilerine bakıldığında, mitolojiyi oluşturan kahramanların tamamının Yunan kökenli olduğu görülür.
Doğu-Batı mücadelesi
Likya Ana tanrıçası Leto, Olympos tanrısı Zeus ile tanışıncaya kadar Anadolulu bir kimlikle tanınır. Zeus ile olan beraberliğinden doğan ikizleri Apollon ve Artemis’ten sonra, Likya dini inanışı Yunanlaşmaya başlar. Apollon ve Artemis, Tanrıça Leto tarafından Anadolu kıyılarında dünyaya getirilir; iki genç tanrı ve tanrıça da Anadoluludur. Tanrıça Leto’nun en önemli tapınağı büyük bir Likya kenti olan Letoon’da bulunmaktadır.
Likya’nın bu büyük tanrı ailesinin fertleri, Yunan mitoloji ve dininde önemli bir yer tutar. Bu nedenle, ışık tanrısı Apollon’u yakından tanımalıyız. Güneş ve ışık tanrısı Apollon, Olympos tanrısı Zeus ile Tanrıça Leto’nun oğludur. Zeus’un müzmin eşi Hera, Leto’nun Zeus’tan hamile kaldığını anlayınca kıyametleri koparır. Leto, Zeus’un yardımıyla kızı Artemis’i Delos’ta, oğlu Apollon’u ise Patara’da dünyaya getirir. Her iki çocuk da Anadoluludur. Çok sonraları Apollon kültürü Yunanistan’da popüler olunca, Yunanlar bu Anadolu ışık tanrısını kendilerine mal etmeye çalışır. Hâlbuki Apollon, Yunanistan’a çok sonraları taşınır. Bunu kanıtlayan en iyi örnek Truva Savaşları’dır. Tarihin bu ilk ve en önemli savaşında tanrıları da görürüz. Bu savaş, gerçekte, Doğu ile Batı’nın ilk mücadelesidir. Savaş o denli uzun ve çetin geçer ki, dönemin insanı bu savaşa tanrı ve tanrıçaların da katılmasını uygun görür. Bu savaşta Apollon, Troyalıların tarafında yerini alır.
Apollon’un arkadaşları
Apollon, Anadolu’da başka hiçbir tanrıya nasip olmayan üne ve tapınaklara sahiptir. Müziğin ve güzel sanatların tanrısı Apollon, “lir” ustasıdır; bu yedi telli çalgıyı Apollon hiç elinden düşürmez. Apollon, dansın ve mistisizmin de tanrısıdır. Güneş tanrısı olduğundan, hiçbir şey ve hiç kimse onun gözünden kaçmaz. Apollon’un en iyi arkadaşları “Belleğin/Hatıranın (Mnemosyne’nin 9 kızı) kızları” olarak bilinen Musalardı (esin perileri). Apollon’un en önemli tapınakları, Yunanistan’daki Delphi ve Delos ile Anadolu’da bulunan Patara ve Didim’de onun adına inşa edilenlerdir. Apollon, başta defne, yunus, karga, şahin olmak üzere birçok bitki ve hayvanla birlikte anılır; heykellerinde daima genç ve sakalsız gösterilir; lir, ok ve yay ise hep onun yanında bulunur.