Merhaba dostlar; bir sonbahar günü yolunuz Ege Bölgesi’ne düşmeli. Ege Denizi’nin Anadolu kıyısındaki şehri (antik ismiyle Simirna) İzmir’den sabahın erken saatlerinde yola çıkmalısınız. İzmir’den başlayan bu gezide kalbinizde İzmirli can dost Homeros olmalı çünkü insan zekasının bilimsel sorulara vermiş olduğu bilimdışı karşılıklar evresini kavramsal olarak dolduran mitoloji düşünce yapısının babası Homeros’un şehrinden mitolojinin mitolojik (mitolojiye konu olan) ve mitojenik (mitolojiyi yapan) dünyasına doğru yol alacaksınız.
Bilim ve felsefenin M.Ö. 6. yüzyıldaki merkezi İonya bölgesinin 12 önemli şehrinden biri olan İzmir’in hemen yanı başındaki Foça’ya vardığınızda Homeros size Siren kızlarını tüm görkem ve kulakları çınlatan tiz sesleriyle anlatacaktır. Frigya bölgesinden, özgürlük ve demokrasi adına verdikleri mücadeleler sonrası kopup gelen Frigler tarafından kurulan Foça, mitolojinin hayal ürünü söz, “mitos” olan düşünce dünyasına “Siren” deniz kızlarını kazandıracaktır. Sirenler hayal ürünü varlıklar olmakla birlikte dünya dillerinde ortak paydada ambulans, itfaiye, polis araçlarında kullanılan ses olarak kabul görecektir.
Demokrasi göçü
Mitolojinin gerçeğe dayalı sözü olan logos yönünde ise Foça’dan ayrılan bir grup; Ege Denizi’ni başlarında özgürlük ve demokrasinin sembolleri olan ve Frigya’dan beri taşıdıkları şapkalarıyla geçerek günümüz Fransa’sında olan Marsilya şehrini kurarlar. Böylece Anadolu’nun orta yerinden başlayan demokrasi göçü ilkin Foça’da mola verir, akabinde ise Avrupa’ya taşınır. Bu göçün en önemli sembolü olan Frig külahı (şapkası) yüzyıllar sonra Fransız Devrimi’nde devrimcilerin, özgürlük savaşçılarının sembolü olacak ve adına günümüzde bile “Frig külahı” denecektir.
Simirna’dan (İzmir) İç Ege’ye doğru yol aldığınızda sizi ilkin Tralles (Aydın) karşılar. Buradan geçerken genç İsador adlı mimara geçmişe öykünerek, geleceğe yönelerek “merhaba” deyiverin çünkü bu mimar yeryüzününde genişliğin ritmik düzenlemesi olan simetrinin en güzel eseri olan Ayasofya’nın yapıldıktan 20 yıl sonra çöken ve günümüzde halen ayakta duran kubbesini ikinci kez yapan mimardır. Bütünsel anlamda sanatın sentezinin ilk önemli örneği olan Ayasofya’ya Trallesli İsador’dan merhaba.
Bu sonbahar günü Aydın’ı geçer geçmez Sultanhisar (Nysa) adlı kasabaya geldiğinizde tanrı ve tanrıçalar yaratmış olan Anadolu’nun şarap ve eğlence tanrısı Dionisos (Baküs); mitolojinin kendi düşünce yapısında asma ağaçları aracılığıyla, bağ bozumu mevsiminde sizi satirleriyle antik dünya dönemindeki gibi tüm görkemiyle karşılar. Tiyatro sanatının trajedi ve komedi türlerinin kaynağı Dionisos kültü Anadolu’da en görkemli tapınağını elbette yine Ege’nin Teos (Seferihisar) şehrinde vermiştir. Antik çağın antikacılar şehri Teos’a rotamızda olmamasına rağmen merhaba.
Heykel yapım yeri
Simirna, Tralles ve Nysa’yı geride bırakıp ilerlediğinizde karşınıza Afrodit’in kült merkezi olmasının yanı sıra Helenistik dönem Anadolu’sunun en meşhur heykel yapım yeri olan Afrodisyas çıkar. Ortasında dev havuzu olan agorayı (pazar yeri), pazar satıcılarının şakayla karışık kavga seslerini geride bırakıp hemen 30 bin kişilik stadyuma vardığınızda ise araba yarışçılarının seslerini, atların kişnemelerini duymakta hiç zorluk çekmeyeceksiniz.
İzmir’den başlayan bu güzel mitoloji günü Hierapolis’te sonlanmalıdır. Bir başka ifadeyle “Anadolu’nun telli duvaklı gelini” olan Pamukkale’de. Dostlar şayet zamanında vardıysanız travertenlerin yanı başına, “güneşin ülkesi Anadolu’dan” güneşe bu sonbahar akşamında bizden de “merhaba” deyin. n