Bursa’nın birçok mimari eserinde günlük hayatta kullanılan obje ve eşyada çini hep karşımıza çıkar. Çini ve ipek şehrinde; Uludağ soğuk su kaynağı, toprağın altı ise sıcak su deposudur.
Osmanlı’nın ilk payitahtı Bursa, UNESCO tarafından Kasım 2021’de Yaratıcı Şehirler Ağı’na dâhil edildi. Kültürel mirasına renk ve desen veren çinilerinin yanı sıra Osmanlı’dan bu yana ekonomisini şekillendiren ipek üretimi, Bursa’yı fark yaratan şehir olarak öne çıkarır. Geleneksel çini sanatı ile ipek üretimi, geçmişten bugüne Bursa’nın el sanatları, ekonomisi ve mimari süslemelerinde devamlılık gösterir. Bursa, gerek Bizans gerekse de Orhan Gazi’nin fethinden sonra Osmanlı dönemlerinde dinî, ticari ve siyasi kimliğiyle her daim ön planda olan bir merkezdir. Cumhuriyet döneminde de bu durum devam eder ve Bursa, günümüzde hem tarım hem sanayi hem de önemli bir turizm şehridir.
Bursa, Bizans döneminde Keşiş Dağı olarak adlandırılan Uludağ’ın (Herodot Tarihi’nde Olympos olarak geçer) eteklerine kurulmakla birlikte Gemlik, Gölköy, İznik, Mudanya, Trilye (Zeytinbağ) başta olmak üzere çevre yerleşimleriyle de önemli bir çekim merkezidir. Termal su kaynaklarının hem şehrin merkezinde hem de civar köy ve kasabalarında bolca bulunması, şehri özellikle termal turizm açısından da ayrıcalıklı kılar. Uludağ soğuk su kaynağı, toprağın altı ise sıcak su deposu... Su zengini şehirde; doğallıkla dinî, ticari, sivil mimari eserlerle boy ölçüşecek kadar sayıca ve işlevsel ölçekte başta hamam ve çeşmeler olmak üzere su mimarisi eserleri bulunur.
Tanpınar ve Bursa
Bursa, bütün uhrevi değerleri, doğal güzellikleri ve ticari zenginlikleri dolayısıyla ve elbette bunların iç içe görülmesinin verdiği coşkuyla edebiyatçılara ilham kaynağı olmuştur. Bursa denilince akla ünlü edebiyatçı Ahmet Hamdi Tanpınar ve onun “Bursa’da Zaman” adlı şiiri gelir. Birkaç dörtlükle Tanpınar’ın Bursa’sını Tanpınar’dan dinleyelim:
Bursa’da bir eski cami avlusu
Küçük şadırvanda şakırdayan su;
Orhan zamanından kalma bir duvar
Onunla bir yaşta ihtiyar çınar
Eliyor dört yana sakin bir günü.
Bir rüyadan arta kalmanın hüznü
İçinde gülüyor bana derinden.
Yüzlerce çeşmenin derinliğinden
Ovanın yeşil göğün mavisi
Ve mimarilerin en ilahisi.
Şehrin sembolü
Çini işçiliği denildiğinde Bursa’da elbette akla Yeşil Türbe gelir. Osmanlı’nın Fetret Devri’ne son veren Mehmet Çelebi, sağlığında kendisi için inşa ettirdiği türbenin mimarı Hacı Ivaz Paşa’dır. Bursa’nın sembolü olan bu anıtmezarın iç mekânının tamamı çinilerle kaplıdır. Ve bir mimari eserde tamamı çinilerle kaplı olan tek eser olarak karşımıza çıkar. 1421 yılında tamamlanan eserin orijinal çinilerinden çok azı günümüze ulaşmış olsa da orijinallerine benzer çinilerle bu özelliği muhafaza edilir. Bursa’nın birçok mimari eserinde günlük hayatta kullanılan obje ve eşyada çini hep karşımıza çıkar. Çini ve ipek şehridir Bursa.
19’uncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren sanayileşmeye başlayan ipekçilik ve bu sektörden elde edilen ürünler, özellikle adını ipek kozalaklarından alan Koza Han’dan, Asya ve Avrupa ülkelerine gönderilir. Başta elbise ve türlü örgü materyalleri olmanın yanında dokuma el sanatı olan halı ve kilimlerde de ipek kullanılır. 15’inci yüzyılın sonlarında binden fazla ipek dokuma tezgâhı bulunan şehir, 1837 yılında ipek fabrikasına kavuşur. 1910’lu yıllara gelindiğinde ise Bursa’da altmıştan fazla ipek çekim fabrikası olduğu bilinmektedir.
Çini, Bursa’da akla Yeşil Türbe’yi getirir, ipek de yolunuzu Koza Han’a düşürür. Ezan sesi duyunca gönlünüzün Ulucami’ye doğru yönelmesi gerekir. İpek ve çini haricinde, hat sanatı da elbette akla Bursa Ulucami’yi getirir. Âdeta bir hat eserleri müzesi olan Ulucami, iç mekânında sabit ve asma 191 adet hat sanatı eseri bulunur.
İstanbul’un Osmanlı tarafından başkent ilan edilmesi, hiçbir zaman ne Edirne’yi ne de Bursa’yı gözden ve gönülden Irak bırakmaz. Edirne Osmanlı’nın askerî, Bursa ise Osmanlı’nın her zaman manevi başkenti olmuştur.