Kıpkırmızı zambaklar, güller diyarı Phaselis’te Antik Çağ’ın kokularının izini sürelim.
Antik Çağ’da Pamfilya ve Likya bölgelerinin arasında bulunsa da daha çok Likya izlerini taşıyan Phaselis siyasi, iktisadi ve kültürel anlamda geniş etkiler uyandıran bir şehirdir. Burada darp edilen sikkelerin üzerindeki balık motifi önem taşır; bir de kırmızı zambaklar ve güllerden elde edilen kokularıyla çok ünlüdür. Bu ününden ötürü Akdeniz Uygarlıkları Araştırma Enstitüsü’nce eski ihtişamına kavuşturulması amacıyla çalışmalara başlanan Phaselis’in yalnızca arkeolojik yapısı değil, fauna ve florası da incelenecek. Phaselis’teki parfüm üretimi, parfüm yapımında hangi bitkilerin kullanıldığı da belirlenerek, Antik Çağ’ın kokuları günümüze taşınacak.
İlkin Mısır, akabinde Mezopotamya kültürlerinde görülen parfüm, Romalıların “Küçük Asya” dedikleri Anadolu’nun pek çok bölgesinde bitkilerden elde edilerek gerek ölülerin bedenlerinde gerekse hayatta olanların gündelik yaşamlarında kullanılırdı. Hoş ve hoş olmayan (kötü koku) diye gruplandırıldığında; hoş kokuların tanrısallığın alameti olarak görülmesi dikkat çekicidir. Hoş kokular, mitolojik İda Dağı’nın nymphalarından Oinone adlı bir su perisine indirgenir.
Sözüm ona, Oinone, Troya şehrinin genç prensi Paris’e âşık olur. Uzun süre Ege’nin kırlarında, ormanlarında Paris ile yaşanan aşk, gökten düşen ve üzerinde en güzele verilecek olan elma yüzünden sona erer. Paris elmayı kendisine en güzel kadını getireceğini vadeden Afrodit’e verip sonra da Helena ile aşk yaşamaya başlayınca, su perisi ile olan aşkı sonlanır. Oinone’ye doğadaki ot ve bitkilerden hem şifalı merhemler yapmayı hem de güzel kokular elde etmeyi öğreten Afrodit’dir. Oinone, bu sır dolu bilgiyi, Paris ile paylaşır. Bu sırrı kolayca öğrenen Çoban Paris, eski sevgilisinden edindiği bilgiyi, yeni aşkı Helena’ya da öğretir. Troya Savaşı’ndan sonra Helena, ülkesi Sparta’ya götürülünce hem şifalı merhemler hem de güzel kokular elde etmeyi tüm Helenli kadınlara öğretir. Bu mit bize, parfümün, eş deyişle güzel kokulu ürünlerin Anadolu’dan Hellas’a aktarıldığını göstermesi açısından önemlidir. Başka bir ifadeyle parfümün kökeni Doğu dünyasıdır; günümüzde ise Batı, parfüm sektöründe öne geçmiştir.
Antik Çağ Anadolu’sunda defne, süsen, gül, mersin, ardıç, zambak, nilüfer, kakule, lavanta ve nane başta olmak üzere birçok bitkiden güzel kokulu yağ ve sıvı elde edilirdi. Anadolu’nun antik şehirleri arasında en önemli parfüm merkezlerinin başında Phaselis adlı liman şehrimiz gelir. Lekythos, aryballos ve lydion adı verilen parfüm şişelerinden türlü türlü kokular, şehrin ekonomisine de katkı sağlardı.
Balık kokusuna karşı
Phaselis, mitsel anlatılara göre, Kylabras adlı birine ait bir boş bölge iken, Lakias ve arkadaşları tarafından alınmak istenir. Kurutulmuş balıklar karşılığında deniz kenarındaki bölge alınır ve Phaselis şehri kurulmaya başlanır. Şehirde darp edilen sikkeler üzerinde balık motifi olmasının sebebi de bu anlatıya dayanır. Hatta balık bir kült haline gelir ve Antik Çağ’da tanrı(ça)lara balık kurban veren tek şehir olarak karşımıza çıkar. Kimilerinin söylediği gibi cimriliklerinden dolayı değil, zamanla kült hayvanı olmasından dolayıdır. Bir anlamda Agartasis adlı balık tanrıçanın Anadolu’daki kült yolculuğu, Akdeniz sahilinde Phaselis’te başka türlü bir anlatıyla karşımıza çıkmaktadır. Üç limanından balık ticareti yapan şehir, elbette hoş olmayan kokulara sahipti ve güzel koku elde etme ihtiyacı, Phaselis’in, Anadolu’nun parfüm merkezi haline gelmesinin yolunu açar. Yüzyıllar sonra Avrupalıların pislikten bıkıp usanıp (Fransa’da) parfüme yeni bir ivme katmaları gibi...
Ruhtan saçılan kokular
Pers İmparatoru Kambyses, Persepolis’ten başlayan Kral Yolu’nun sonu olan Sard (Sardes, Manisa’nın Salihli ilçesi) şehrine zaman zaman “Güneş sofrası” adı verilen hediye sepeti gönderirdi. Bu güneş sofrasının içinde altın bir gerdanlık, kırmızı bir giyecek, mermer kavanoz içinde bir koku ve bir küp hurma şarabı bulunurdu. Hz. İsa’nın doğduğu mağarayı bulan Gasbar, Baltazar ve Melikiyur adlı üç kâhin, ellerinde altın, tüstü ve mür (parfüm) hediyeleri ile Hz. İsa’yı karşılamışlardı.
Doğadaki bitkilerden elde dilen kokuları sürünen bedeninden koku yayar; insan kendi doğasını tanıması sonucunda ise “insanıkâmil” adlı koku saçar. Bedene sürülen kokudan insanlar hoşlanır, ruhtan saçılan kokudan ise insanlar birbirlerini hatırlar. Koku ile hayır bilenlere aşk olsun. Phaselis adlı koku şehrimizden gül ve kırmızı zambaklı parfümler elde ederek Anadolu’ya vefa ödeyebilme çabasına her kim girerse o da aşk ile kalsın. Likya, Pamfilya ve Psidya bölgelerimizde bulunan yüzlerce bitkiden birçok parfüm elde edilebilir. Hikâyelerimiz çok, ancak onlardan bihaber olanlar daha çok. Güneşin bahçesi Anadolu, elbette güneşin sofrasını oluşturan ürünlerden mahrum kalmamalı.