Anadolu toprağı her bakımdan verimlidir; antik çağlardan bu yana tarım olsun, zanaat, sanat olsun bu coğrafyada yeşerir ve kök salar. Edebi eserler veren bilgeler de bu coğrafyada yetişir: “Bilgi azaptır” diyen hemşehrimiz Ezop da öyle.
Kimilerine göre Eskişehirli, kimilerine göre Kütahyalı; kimine göre ise antik ismi “Kzikos” olan Edremit Körfezi’ndeki şehirde doğar. Muhtemelen M.Ö. 7’nci yüzyılda yaşadığı düşünülen Ezop, kahramanlarını hayvanlar âleminden seçen ilk masal “fabl” yazarıdır. “İçinde ders ya da öğüt bulunan öykü” olarak tanımlanan fabl, Ezop’un düşüncesinden Anadolu coğrafyasında ortaya çıkar. Hayatının çoğunu köle olarak geçiren Ezop, efendisi tarafından azat edildikten sonra seyahatlere çıkar ve birtakım işlerde çalışır. Hatta bir ara avukatlık dahi yapar. Günün birinde müvekkiliyle mahkemede geçen bir olay, kendi çağındaki siyasi kişiliklerin durumu hakkında insanların zihniyetlerini vermesi açısından önem taşır.
Ezop, mahkeme salonunda, “Tilki ile Kirpi” masalını anlatmaya başlar: “Bir tilkinin başı pirelerle derde girer. Oradan geçen bir kirpi, tilkiye pirelerden kurtulması için yardım etmek ister. Ancak tilki bu yardıma karşı çıkar. Tilki, kirpiye dönerek, ‘Bu pireler doydu, artık daha fazla kan ememezler. Eğer onları kovalarsam yerlerine yeni aç pireler gelir’ der.” Ezop masalı anlattıktan sonra mahkeme heyetine dönerek, “Eğer siz de müvekkilimi cezalandırırsanız onun yerine onun kadar zengin olmayan birisi gelir ve sizi daha beter soyar” görüşünü ortaya atar.
Hemşehrimiz Ezop
Ezop’un fabllarını M.S. 3’üncü yüzyılda Demotrios derler. Ezop, insanlığın ortak malı olan bilgeliği, eşdeyişle tüm insani olgun değerleri masallarıyla ortaya koyan son derece önemli bir hemşehrimizdir. Günümüz Anadoluları, Ezop’a hak ettiği itibarı vermelidir. Neticede o, bir edebiyat türünün yaratıcısıdır. Ne yazık ki, Fransız La Fontaine’i herkes fabllarıyla tanır, ancak kimse bilmez ki bu La Fontaine, fabl yazmayı bizim Ezop’tan öğrenmiştir! Herkese hak ettiği değeri vermek zorundayız; hele hele bu güzel sanatlarda üstün eserler vermiş bir sanatçıysa...
Bilgi azaptır
Hemşehrimiz bilge, komik, hiciv ustası olan Ezop’un Anadolu’nun hangi şehrinde doğduğunu tam olarak bilemiyoruz, ancak antik çağın en önemli kehanet merkezi olan Delfi’de öldürüldüğü kesindir. Ezop, diğer hemşerileri gibi Anadolu’dan çıkar çıkmaz başı dere girmiş bir bilgedir. Anadolu’da yaşadığı yıllarda köle olmasına rağmen bilgeliği sayesinde efendisi onu azat eder, ancak o özgürlüğünü elde eder etmez yaşı ilerlemesine rağmen seyahate çıkar. Ünlü Delfi Tapınağı’na geldiğinde, burasının bilgelik merkezi değil, bir ucube kehanet merkezi olduğuna şahit olur. Bilgeliğinin başına dert olacağını hemen kestirir. Muhtemelen Delfi’de söylediğinden emin olduğumuz şu sözü manidardır: “Bilgi azaptır.”
Ezop’tan bir fabl:
Hangi hayvan daha çok yavru doğurur? Hayvanlar arasında büyük bir tartışma çıkaran bu detay üzerine ormanda bir heyet kurulur ve soruşturma başlatılır. Hayvanların bazıları iki yavru, bazıları ise böbürlene böbürlene her yıl bir düzine yavru doğurduklarını söyler. Heyet, nihayet aslanı ziyaret eder. Heyet başkanı, “Bu yıl kaç yavru doğurdunuz?” diye sorar. Dişi aslan, kesin bir ifadeyle cevap verir: “Sadece bir tane, ama benim yavrum aslan!” Ezop; bu fablla insanlara şunu kıssadan hisse eder: “Nitelik ve kalite sayıdan çok daha önemlidir.”
Ezop’tan özlü sözler: “Sürekli ve yavaş giden yarışı kazanır.” “Doğrunun iki yüzü vardır. Birini kabullenmeden önce iki taraftan da bakmış olmak her zaman daha iyidir.”