Ali Ağaoğlu

Ali Ağaoğlu

aliagaoglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Herkese koşulsuz beslenme, barınma ve eğitim harcamalarına yetecek gelirin aylık verilmesi olarak tanımlanan ‘Vatandaşlık Temel Geliri’ kavramını gelin yakından inceleyelim...

Gelir dağılımındaki bozulma özellikle küreselleşmenin başladığı 1980’lerden bu yana hızlanarak devam ediyor. Küreselleş-menin; mal, hizmet, sermaye ve emeğin serbest dolaşımıyla refah herkese yayılacağı vaadi geniş halk kitleleri için gerçekleşmedi. Mal, hizmet ve sermaye serbest dolaşırken emek/işgücü ne yazık ki serbest dolaşamadı.

Vize, çalışma izinleri gibi düzenlemelerle hareket kabiliyeti kısıtlanırken küresel markalar, şirketler rahatlıkla o ülkelere girebildi ve yaratılan gelir bu az sayıdaki şirketlerde ve de onların çok daha az sayıdaki sermayedarlarında toplandı.

Yüzde 1’lik zengin kesim dünyadaki toplam varlığın yarısından fazlasına sahip olup paylarını her geçen yıl artırırlarken, alttaki yüzde 20’lik fakir kesimin aldığı pay da her geçen yıl azalıyor.

Bu gelir dağılımı bozukluğunun arkasında küreselleşme kadar dijitalleşmenin, örgütlü işçi hareketlerinin azalması gibi unsurlar da yatıyor.
‘Robot yoğun’a doğru

Özellikle tekrar eden işlerin; emek yoğundan, robot yoğuna doğru kayması emeğe olan talebi azaltırken, çalışanların iş bulma kaygılarıyla daha düşük ücretlere razı olmaları nedeniyle de zengin ile fakirin arasındaki fark gittikçe açılıyor.

2008 küresel finans krizi ile başlayan parasal genişleme, 2020 koronavirüs kriziyle birlikte ekonomilere aşırı likidite verilmesiyle içinden çıkılması hayli zor bir durum haline geldi.

Bir gün doktora yaparsam “Normal patikasının üzerine çıkan büyümeler; (eğer toplumsal ya da teknolojik bir değişim yaşanmamışsa) ya gelecek nesillere ihraç edilen krizdir, ya da gelecek nesillerden çalınan refahtır!” başlığını tez konum yapacağım.

Son yaşanan iki parasal genişleme de benim bakış açımdan bu tez konusuna giriyor. Zira yaratılan parasal genişleme en alt kesimlere inemedi. Ağırlıklı olarak finans sektörü ve küreselleşmeden aşırı nemalanmış dev şirketlerde kaldı.

İlk kongresi yapıldı

Bu gelir dağılımı problemi gelecek nesillerin en büyük sorunu olacak. Son yıllarda sıkça tartışılan yeni bir kavramın buna çözüm olacağı öneriliyor: “Vatandaşlık Temel Geliri (VTG)” (Universal Basic Income). Koşulsuz, şartsız herkese beslenme, barınma ve eğitim harcamalarına yetecek kadar bir miktar gelirin aylık olarak verilmesi olarak tanımlanıyor.

Hafta sonu bu konu ile ilgili çalışmalar yürüten Vatandaşlık Temel Geliri Araştırma Geliştirme Kültür ve Yayma Derneği’nin Türkiye 1. Kongresi vardı. Türkiye’de farkındalık yaratma çabasıyla düzenlenen dijital kongrede konu; iş dünyası, çalışanlar, ekonomi ve birçok açıdan ele alındı. Bu yazı fikri de o kongreden sonra çıktı.

Altın / gümüş oranı ne durumda?

Yıllar önce altının ons fiyatının, gümüşün ons fiyatına bölünmesi ile ortaya çıkan orana “AGU Paritesi” adını vermiştim. 1999’dan bu yana çoklu hareket gördüğü bant 40 ile 80 arasıydı. Petrolün eksi fiyatla işlem görmeye, paniğin zirve yaptığı mart ortası AGU Paritesi 126.5’a kadar yükseldi.

Altının onsunun 1.500’lere düştüğü günlerde gümüş de 12’lere düşünce bu oran tarihi zirvesini gördü. Geçtiğimiz hafta gümüş, altına göre daha iyi bir performans gösterdi ve AGU paritesi 105’e kadar geriledi.

Performans farkı

Bu oranın yeniden 80 seviyelerine inmesi durumunda, önümüzdeki günlerde iki değerli metal arasındaki performans farkı gümüş lehine olacak demektir. Teknik olarak altının ons fiyatı nisandan sonra ikinci kez 1740’ların üzerine çıktı. Bu seviye aşılacak olur ise 1.800 doların test edilmesi olasılığı artacaktır.

Önceki hafta 50 günlük Basit Hareketli Ortalama’nın (BHO) üzerine çıkmayı başaran gümüş için 16.95’teki 200 günlük yeni direnç olmaya aday. Altının 1745’lerin üzerinde günlük kapanış yapması gümüşü de bu seviyenin üzerine atabilir. Eğer bu seviye geçilirse şubat ayında görülen 18.95 seviyeleri resmin içine girecektir.

İsviçreliler ‘tembel oluruz’ diye reddetti!

Devletler, sosyal sigortalar kurumları ve sosyal yardımlar ile düşük gelirli kesimleri desteklemeye çalışıyor. İsviçre halkı ‘bizi tembelleştirir’ diyerek 2016’da yapılan referandumla kişi başına 2500 İsviçre frangı Temel Gelir planını reddetmişti.

Gelişmiş ülkelerde temel geliriniz olduğunda çalışmak istediğiniz işi seçme özgürlüğünüz olacak. Az gelişmiş ve gelişen ülkelerde böylesi bir gelirin verilmesi ise, en azından daha sağlıklı bir toplum için adım olabilir.

Kaynağı ne olacak?

‘Vatandaşlık Temel Geliri’ (VTG) olduğunda insanlar tembelleşir mi? Hiç sanmıyorum, zira yüksek bir tutar verilmeyecek. Yine çalışmak zorunda kalacaklar. Ancak daha kısa sürelerle çalışılacak ve hatta istihdama daha da fazla katkısı olacaktır.

Daha iyi beslenen ve barınan bireyler devletler üzerinde sağlık, güvenlik maliyetlerini azaltacak, hatta terörün daha azalmasına katkı sağlayabilecek.

VTG’nin kaynağı ne olacak sorusu akla geliyor. Öncelikle bunun bir hak haline gelmesi vergilerin doğru harcanmasının denetimine katkı sağlayacaktır.

En alttaki bireye doğrudan verilecek bu gelir, ekonomilerin daha sağlıklı çalışmasını, daha fazla gelir ve dolayısıyla da daha fazla vergi toplanmasını da beraberinde getirecektir.

Devletin üzerindeki sağlık, güvenlik ve terör yüklerinin hafiflemesi ile sağlanacak tasarruf da kaynak olacaktır.

Ancak asıl kaynak yine daha adil bir vergilendirmeden geçiyor. Uluslararası kurumlar farklı ülkelerde mevzuat boşluklarından istifade ederek çok az vergi ödüyorlar. Küresel bir mutabakat sağlanıp, vergi cennetleri ortadan kaldırılmadan VTG’nin küresel olarak başarılı olması zor. Zira yeniden dağıtılacak gelirin önce ortaya konması, bir yere kaçamaması gerekiyor.

İşte 3 maddelik ‘reform’ önerim

‘Vatandaşlık Temel Geliri’ne (VTG) kaynak da olabilecek, uzun zamandan beri kafa patlattığım, ilk olarak Bakü’deki bir TEDx konuşmamda paylaştığım üç maddelik küresel bir önerim var:

1- Mirası ortadan kaldırın! Marx’ı çağrıştırsa da o kadar iddialı olamadım. Doğumdan başlayan bir fırsat eşitsizliğine neden olsa da; insanlık tarihi boyunca süregelmiş bu sosyal kurumu tamamen ortadan kaldırmak mümkün ol(a)mayacaktır. Bu nedenle ikinci maddeye geçelim.

2- Serveti sınırlayın! Bir insanın hayatı boyunca kullanabileceği bir tutarda anlaşalım. Diyelim ki 10 milyon dolar. Sanırım herkese hayatı boyunca ihtiyaç duyabileceği her şeyi satın almaya yeter. Ancak bunun da bir problemi var. Yaratıcılık ölebilir, insanlığın ilerlemesi durabilir. Bunun da çözümü üçüncü maddede.

3- Yaratıcı beyinlere ekstra servet izni verin! İnsanlık adına bir şeyler yapmış, devrim niteliğinde işlere adım atmış, diyelim Kovid-19 için aşı bulmuş birisine, tüm insanlık minnet duymayacak mı? Onlara blokzincir teknolojisi ile küresel bir oylama yapıp, hayatları boyunca kullanabilecekleri, öldüklerinde miras bırak(a)mayacakları 100 milyon dolara kadar izin verelim.

Fazlasını dağıtalım

Bunun üzerindeki kalanları da VTG olarak dağıtalım! Çok mu iyimser buldunuz beni, haklısınız. İnsanlığın tarih boyu asla tedavi edilemeyen en önemli ‘hastalıklarından’ biri olan “açgözlülük” hüküm sürdükçe bunun zor olduğunu ben de biliyorum. Benimki sizlere değil zaten, gelecek nesillere bir öneriydi...