"Balkanlardan gelen soğuk hava dalgası.” Bu cümle kış aylarında en çok duyduğumuz cümlelerden biridir.
Geçtiğimiz hafta Türkiye en sıcak gününü yaşarken ben birkaç gün Bosna Hersek’teydim. Balkanlardan gelen soğuk hava dalgasını ilk defa yaz aylarında da daha uçak inerken sert rüzgârda hissetmiş oldum. Yıllarca uçak seyahati yaptım böyle sallanan inişi ilk defa yaşadım. İnince de İstanbul 40 derecenin üstündeyken bizi gündüz 17 derece gece ise üşüten bir hava karşıladı.
Evet her gittiğinizde size yeni şeyler öğreten ve dönmekte zorlandığınız yerlerden biridir Saraybosna.
Boşnaklara yönelik soykırım tarihin acı sayfalarında yerini almış, unutulmaması ve unutturulmaması gereken yerdir Bosna Hersek. Dünya, bu ayıbı hiçbir zaman kapatamayacak.
Balkanlar patlamaya hazır
Balkanlarda birçok batılı ülkenin farklı çıkarları vardır. Bu nedenlede ara ara kaşınır ve karıştırılır Balkanlar.
Bir dönem Ortadoğu bir dönem Afrika bir dönem Balkanlar. Vekalet savaşlarının yaşandığı bölgelerdir.
Bosna Hersek’in yönetimi üçlü devlet başkanlığı konseyinden oluşuyor. Sırp, Boşnak ve Hırvat üye belirli sürelerle konsey başkanlığı yapıyor. Siyasi yapı karışık ve her an krizlerin çıkmasına uygun bir yapı.
Ülkenin siyasi yapısı, 1995 yılında imzalanan Dayton Barış Anlaşması’na göre oluşturulmuş. Ayrıca ülkede kantonlarda başbakanlar var. Bu karmaşık yapıda 100’ün üstünde bakan var. Yani barış anlaşmasıyla bölünmüşlük daha da artmış.
Dayton anlaşmasından Boşnakların memnun olmadığı görülüyor.
Saraybosna’da aldığım izlenim ise Balkanlar patlamaya hazır.
Başçarşı ve köfte
Bosna, hem kültür olarak hem de etnik gruplar olarak farklı yapıya sahip. Bu hem yönetimde hem de gündelik yaşamda dikkati çekiyor. Osmanlı mimarisinin hâkim olduğu 16. yüzyıldan kalma Başçarşı’da birbirine çok yakın olarak cami, kilise ve sinagog bulmak mümkün.
Ayrıca çarşının bir bölümü Osmanlı eserleriyle bir bölümü de Avusturya-Macaristan mimarisiyle dikkati çekiyor. İki kültür farkı binaların bitişi ve başlayışıyla hemen farkediliyor.
Başçarşı’da esnaf ile Türkçe konuşarak anlaşmanız mümkün. Dükkanlarda Türkçe yazılar da görebilirsiniz. Tabi Türk çayını da her zaman bulabilirsiniz.
Bu gittiğimde Arap ülkelerin gelenlerin de fazlalığı dikkatimi çekti. Ve tabi Arapça yazıların fazlalığı.
Başçarşı’da sizi köfte kokusu karşılar. Bosna’nın köftesi ve böreği en çok tercih edilen yiyecekler arasında.
Türk dizileri ve Türkçe eğitimi
Bosna’da okullarda seçmeli dil olarak Türkçe’ye büyük ilgi varmış. Bu hem ilköğretim düzeyinde hem de üniversitelerde varmış.
Üniversitede Türk dili bölümünün mezunları da ilköğretim okullarında istihdam edildiği için ilgi fazlaymış.
Bosna’da dikkatimizi çekenlerden biri de televizyonlardaki Türk dizileri. Bu da Türkçe öğrenmeyi artırmış.
Geçmişte, Saraybosna’da Sokullu Mehmet Paşa’nın torunu milletvekili olduğu dönemde, Boşnak yoğunluklu kantonlarda Türkçe’nin 3. dil olmasını da sağlamış.
Dükkânlarına Türkçe tabela asan esnaftan bazıları Türkçe konuşuyor. Hem Türk kahvesi hem Boşnak kahvesi Saraybosna’da çok ilgi çekiyor.
Sırpların acımasız soykırımını yaşamış Saraybosna’da çatışmaların izlerine birçok yerde rastlamak mümkün. Sokaklarda dolaşırken bombalanan ve kurşun delikleri açılan binalar göze çarpıyor.
Dünya tarihini değiştiren Latin Köprüsü, Saraybosna’da hâlâ ayakta. Köprüde 1. Dünya Savaşı’nın çıkmasını sağlayan suikast gerçekleşmişti. Sırp Govrila Princip, Avusturya Macaristan prensi Arşidik Franz Ferdinand ve eşini bu köprü üstünde öldürmüştü.
Köprünün hemen yanındaki bina ise müze haline getirilmiş. Dış duvarlarına hem suikastçı Princip hem de ölen Avusturya Prensi’nin fotoğrafları konulmuş.
Köprünün ortasında durup savaşları düşünüyorsunuz. Ukrayna-Rusya savaşı nereye gider diyorsunuz. En iyisi savaşların hiç olmaması. Yani büyükler geçmişten alması gereken dersleri almalı ve genç kuşaklar olumsuzluklarını yaşamamalı...