Hiçbir kurum, hiçbir yasa onlar kadar eleştirilmedi.
Kurulduğu ilk günden itibaren hemen her parti, iktidara geldiğimizde ortadan kaldıracağız dedi ama kendileri tarih oldu, o hâlâ dimdik ayakta.
Aradan tam 35 yıl geçti ve görünen o ki YÖK daha pek çok iktidar eskitir!..
Niye mi?
Çünkü iktidara gelen onu ortadan kaldırmak yerine arka bahçesi olarak kullanmak istiyor ve kullanıyor da!..
YÖK’ün ve YÖK Yasası’nın ortadan kaldırılması için anayasa değişikliği gerekiyor.
Bu da tek başına bir partinin yapacağı bir iş değil.
Arada bir yapılan anayasa değişikliklerinde ise herkes karşı olmasına rağmen hiçbir zaman gündeme gelmedi.
12 Eylül’ün izlerinin silinmek istediği referandumda bile.
Oysa 12 Eylül’ün en büyük eserlerinden biri de oydu!..
İşte bu yüzden, Anayasa tümden değişmeden ondan kurtulmak sanki mümkün değil!..
İnternet bağımlılığı
Hiç düşündünüz mü? Ya da hiç başınıza geldi mi? Elektrik, su kesintisi mi sizi daha fazla etkiler yoksa internet kesintisi mi?..
Yaşı 30’un altında olanlar, diğer kesintileri belki biraz makul karşılar ama internet ya da sosyal medya bağlantıları kesildiğinde eminim ki çılgına dönerler.
Zaten dönüyorlar da...
Bugüne kadar çok büyük icatlar oldu. Yaşamımızı altüst etti.
Elektrik, telefon, televizyon, uçak, ilaçlar ve daha niceleri ilk ortaya çıktığında, daha önemlisi olamaz dendi.
İnternetle birlikte hepsi ikinci plana düştü.
Niye?
Çünkü içerisinde ne ararsanız var!
Peki, internet kullanımına denetim getirilmeli mi?
Dünyanın neresine giderseniz gidin üzerinde en çok konuşulan konulardan biri de bu.
Bu denetimi kim yapmalı?
Devlet mi, aile mi, kullanıcıların kendileri mi yoksa hizmet sunanlar mı?
Denetimlerin ne kadarı özgürlük sınırlarını daraltıyor, ne kadarı özel hayata giriyor?
Özellikle de gelişme çağındaki çocuklara yönelik filtreler yani koruma kalkanları ilgiyi daha çok artırır mı, azaltır mı?
Bağımlılığa dönüşen kullanım alışkanlıkları ve kullanım süreleri nasıl kontrol altına alınır ya da hangi noktadan sonra kişilere zarar vermeye başlar?
Sanal dünyanın bir kuralı, bir hukuk düzeni olmalı mı, olmamalı mı?
Üzerinde tartışılacak o kadar çok konu var ki içinden çıkmak mümkün değil.
Büyük başın ağrısı da büyük olur örneğinde olduğu gibi insanlık tarihinin belki de en büyük icadı olan internetin dertleri de çok mu çok!
Ve bakalım internetin pabucunu hangi icat dama atacak?..
El yazısı lobisi
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, el yazısına karşı çıkanların lobi oluşturup kendilerini yıpratmaya çalıştıklarını söylemiş.
Enteresan.
Her şeyin lobisi olduğunu biliyorduk ama el yazısı lobisi olduğunu hiç duymamıştık.
Karşı çıkan öğrenciler, öğretmenler, veliler var ama bir art niyetlerinin olduğunu sanmıyoruz.
Bakan Bey nasıl ki bu yöndeki görüşlerini içtenlikle ortaya koyuyorsa, onlar da içlerinden geldiğince yaşadıkları sıkıntıları dile getiriyorlar.
Ve Bakan Bey’in açıklamalarından öğreniyoruz ki el yazısı nelere kadirmiş de haberimiz yokmuş:
“El yazısı ilk estetik eğitimidir, ilk kurala uyma eğitimidir. Yani her şeyin bir kuralı vardır, kafanıza göre yazı yazamazsınız, kafanıza göre karakter, A harfi, B harfi icat edemezsiniz, o kural neyse ona uymanız gerektiği duygusunu çocuklarımızda yerleştirebilirsek, o zaman insanlar kafasına göre o arabalarını park etmezler, kafasına göre inşaat yapmazlar, kafasına göre terazi tartmazlar, kafasına göre imalat yapmazlar. Yani her şeyin bir kuralı olduğunu, ona uymanın da vatandaşlık görevi olduğunu bu zorluk içinde insanlar öğrenirler, bir de estetiktir. Tamam çocuklarımız biraz zorlanıyorlar, ama lütfen öğretmenlerimizden bir kere daha rica ediyorum, bu konuda gerekli özeni göstermelerini bekliyorum. Ortaokulda da, lisede de çocuklarımızın güzel yazı yazmalarını ister matematik öğretmeni olalım, ister fen bilgisi, ister başka bir dersin öğretmeni olalım çocuklarımızın güzel yazılarını teşvik edelim, takdir edelim, arada yaptıkları yanlışları da uyaralım.”
Özetin özeti: Bakan Bey güzel yazı konusunda haklı ama ille de el yazısı şart mı?..