ANADOLU liseleri, kolejler, üniversite ikinci basamak... Önümüzdeki günlerde peşpeşe sınavlar var. Öğrenciler de, aileler de yorgun, tedirgin, heyecanlı... "Olsa, bitse de kurtulsak" noktasına geldiler.
Birkaç saatlik sınavlarla insanların yaşamına yön verilmesi ne kadar saçma. Ama başka çaresi de yok. İlk ve orta öğretimde ortak bir standart oluşturulmadığı sürece, bu saçma sapan sınav yarışı devam edecek...
Geçen gün bir toplantıda rektörler anlattı. En iyi üniversitelerin, en iyi öğrencileri bile bulundukları bölümlerden pek memnun değilmiş. "O halde onca yarış niye?" sorusuna aldığım yanıt ise, çok daha liginçti:
Öğrenciler, ilgi alanlarına yönelik, severek yapacakları mesleklerden daha çok; popüler, iyi kazanç getiren mesleklere yöneliyorlar. Sonuçta da çok iyi üniversitelerin çok iyi fakültelerini kazansalar bile mutsuz oluyorlar. Pek çoğu bir - iki yıl sonra "zararın neresinden dönsem kardır" deyip bölüm değiştiriyor.
ODTÜ'de her fakültede rehberlik ve psikolojik danışma merkezleri açılmış. Gelip gideni de epey fazlaymış.
Rektörlerin ortak kanısı: Gençler üniversite, fakülte ve meslek seçimi konusunda yeterince bilgilendirilmiyor. Mutsuzlukların ve kaybolan yılların kökeninde yatan en önemli etken bu...
Tercihler, üniversite giriş sınavlarının en önemli aşaması. Ama bu konuda ne liseler, ne ÖSYM, ne de öğrenci ve anne babalar gereken duyarlılığı gösteriyor.
Sonuçta olan gençlere oluyor. Kendi inisiyatifinden çok, ailesinin isteğiyle meslek liselerine girenlerin sonraki pişmanlıkları gibi, cazibesine kapılıp yanlış fakülte seçenlerin doğruyu bulma arayışları da yıllarca sürüyor. Bazen bir ömür alıyor...
Okul ve meslek seçimi aşamasındaki tüm öğrencilere ve ailelerine bu konuyu her türlü etkiden uzak bir kez daha düşünmelerini öneriyoruz. Yanlış seçilen bir okulun ya da mesleğin mutsuzlukların kaynağı olduğunu, hayatta başarılı olanların hep sevdikleri işi yapanlar arasından çıktığını bir kez daha hatırlatmak istiyorum...
Kolej ücretleri, iki milyar sınırını aştı. Ortalama bir milyar civarında. Ama yine de büyük rakam. Bu konuda hatalar zinciri devam ediyor. Devlet üzerindeki eğitim yükünü hafifletmek için özel okulları teşvik edeceğine yok etmek için elinden geleni yapıyor. Karşısına parasız kolejler açıp haksız rekabet ortamı yarattığı yetmiyor gibi bir de katmerli vergiler alıyor. Milyonlarca doların, trilyonlarca liranın havada uçtuğu futbol sektöründen vergi almıyor, borçlarını affediyor, ama iş eğitime gelince aslan kesiliyor...
Eğitim sektörü, bir kazanç kapısı olarak görüldüğü için de özel okulların payı bir türlü yüzde 1.5'in üzerine çıkmıyor.
Eğitimdeki doğruları, yanlışları ne zaman göreceğiz? Futbola, futbolcuya gösterdiğimiz özeni, sağladığımız teşviki, eğitime, öğretmene, öğrenciye, veliye ne zaman çok görmeyeceğiz?..
Gelin de ümitsizliğe kapılmayın. Tıpkı diğerlerinde olduğu gibi şaşaalı CHP kurultayında da yine "eğitim"in adı yoktu...
Yazara E-Posta: A.Guclu@milliyet.com.tr