Sami Abi (Kohen) Milliyet’in çınarlarından biriydi.
Kurulduğu ilk günden bugüne Milliyet’te dış politika yazıyordu. 90’ını çoktan devirmişti ama hâlâ ilk günlerin heyecanı içerisindeydi!
O da bize veda etti. Diğer pek çok abimiz gibi onu da özlemle anacağız.
Ondaki gazetecilik heyecanı, ondaki zarafet, ondaki objektif bakış açısı, ondaki muhalif ruh, ondaki titizlik, ondaki çalışkanlık, ondaki dik duruş, ondaki kurumsal aidiyet, ondaki dostluk, ondaki Milliyet sevdası hepimize örnekti.
Geleneksel gazete içi değerlendirme toplantılarında en muhalifimiz hep oydu. “Sen konuşmazsan, ben konuşmazsam, kim konuşacak?” der, hep moral verirdi. Değerlerimize sahip çıkma konusunda bayrağı bizlere devretmişti ama hep yanımızdaydı.
Pandemi nedeniyle çok sık olmasa da arada bir eski günleri yâd ederdik. Kendisini çok arayacağız.
Ruhu şad olsun...
Eğitimin OECD’si
Eğitimde, Cumhuriyet tarihi boyunca kendi içimizde çok yol kat ettiğimiz kesin. Peki, kafamızı kumdan çıkarıp dünya geneline baktığımızda durum ne?
Ankara’ya göre her şey mükemmel, peki ya OECD’nin ve TED’in kıyaslamalı raporuna göre?
OECD’nin yayımladığı “Bir Bakışta Eğitim 2021 Raporu”nda yer alan veriler ve Türk Eğitim Derneği’nin düşünce kuruluşu TEDMEM’in bu veriler çerçevesinde yaptığı kıyaslama ve değerlendirmeler, adeta bir fotoğraf gibi.
Ne bir abartı var ne de çarpıtma. Ne varsa onu gösteriyor.
Genel tablo fazlasıyla sıkıntılı.
Pozitif yönlerimiz yok mu elbette var; örneğin öğretmen cinsiyet dağılımında çok dengeliyiz, yükseköğretime erişim konusunda ise OECD ülkeleri içerisinde en iyisiyiz ama mezunlara iş bulmada sınıfta kaldık.
Eğitim süreçlerinin çıktıları; eğitime erişim; eğitime ayrılan finansal kaynak ile öğretmenler; öğrenme ortamları ve okullar olmak üzere dört başlık altında sunulan rapordan işte sadece birkaç satır başı:
Türkiye’de 25-34 yaş aralığındaki genç yetişkinlerin yüzde 41’i ortaöğretim mezunu bile değil.
OECD genelinde, 18-24 yaş aralığındaki genç nüfusun yüzde 47’si eğitimden ayrılmakta. Türkiye ise yüzde 62’lik oranla 18-24 yaş aralığındaki genç nüfusun eğitimden ayrılma düzeyinin en yüksek olduğu ülkeler arasında.
Türkiye, yükseköğretim mezunu nüfusunun istihdam oranının en düşük olduğu iki OECD ülkesinden biri. Ayrıca kadın ve erkeklerin istihdam oranları arasındaki farkın kadınların aleyhine en yüksek olduğu ülkeler arasında.
Türkiye OECD genelinde yükseköğretimin bireysel maliyetin en düşük olduğu ülkeler arasında yer alıyor. Buna karşılık Türkiye’de yükseköğretimin getirisi oldukça yüksek.
Türkiye 3-5 yaş aralığında erken çocukluk eğitimine katılım oranının en düşük olduğu OECD ülkesi.
15-19 yaş aralığında en düşük okullaşma oranına sahip OECD ülkelerinden biri.
25-29 yaş aralığında en yüksek eğitime katılım oranına sahip ülke Türkiye olurken, düşük gelir düzeyine sahip ülkelerden gelen uluslararası öğrenci oranının da en yüksek olduğu OECD ülkesi olarak dikkat çekmekte.
Öğrenci başına yapılan eğitim kurumları harcamasında ilkokuldan yükseköğretime kadar olan kademeler (K-12) için OECD ülkeleri arasında en az harcama yapan ikinci ülke.
Türkiye, OECD ülkeleri arasında ilköğretim kademesinde zorunlu öğretim süresi en az olan 4. ülke.
Tabloda sıkıntılar var ama hiçbiri çözülemeyecek sorunlar değil. Popülizmi bırakıp, sorunları çözüme odaklanırsak arkası gelecektir…
Fikri olana 200 bin TL
Fikir ve girişimcilik, dünya genelinde en fazla karşılığı olan değerlerden. Yeter ki düşünün, yeter ki üretin, gerisi kendiliğinden geliyor.
TÜBİTAK’ın bu yönde gençleri destekliyor olması takdire şayan.
Kalkınmanın lokomotifi olan böylesi proje örneklerinin çok daha artması gerekir.
Diploma odaklı eğitimden üretim odaklı eğitime geçer ve hele bir de bunu sürdürülebilir ve katma değeri yüksek ürünlere dönüştürürsek, gelecek için hiç endişe etmemize gerek kalmaz.
Peki, bu o kadar zor mu? Kesinlikle hayır.
TÜBİTAK’ın gerçekleştirdiği bu projenin yüzlerce örneği olmalı ve devlet özel demeden hemen her sektör, kendisini geliştirecek projelere yeşil ışık yakmalı ve sonuna kadar desteklemeli.
Güney Kore’yi ziyaret ettiğimde neredeyse her mahallede, her türlü fikri ve üretimi destekleyen benzeri kurumlar vardı ve sonuçtan çok memnunlardı.
En önemli fark, onlarda fikri olan herkes başvurabiliyordu, bizde yine diploma odaklı olmuş!
Başvurular,25 Ekim’de sona eriyormuş, haberiniz olsun!
Özetin özeti: Yapacak çok iş var ama moral ve motivasyona ihtiyacımız var. Buna bir önce kavuşmalıyız.