Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       KADİRŞİNASLIK en kutsal duygulardan biri. Ama nedense pek hatırlanmaz. Hele hele hayattayken birilerini, yaptıkları için takdir etmek alışılagelmiş bir durum değil. Genelde yazmaktan, okumaktan çok konuşmayı seven, eleştiren bir toplumuz...
İşte böyle düşüncelerle gittiğim Düzce'de olağanüstü sıcak bir ortamla karşılaştım. Henüz birinci yaşını kutlayan aylık haber dergisi Flaş, 1995'te habere giderken elim bir trafik kazasında yaşamını yitiren yerel televizyon muhabiri Ruhiye Üner'in anısına bir yarışma açmış, ayrıca bir de panel düzenlemişti. Ruhiye'yi sevenler hep oradaydı. Bakanlar, milletvekilleri, öğrenciler, yerel yöneticiler, öğretmenler, esnaf ve sendikacılar, bir sevgi ve hoşgörü sembolü haline gelen Ruhiye'yi konuşuyorlardı.
"Televizyon ve gençlik" konulu yarışma ve panel onun adına düzenlenmişti. Ayrıca bir de yerel bazda araştırma yapılmış. Her şey öylesine dolu dolu ve samimiydi ki, büyük kentlerde yitirilen duyguları, çok geçmişte kalmışçasına yeniden hatırlatıyordu.
Konuklara sunulan tüm yiyecekler, Ruhiye'yi sevenler tarafından hazırlanmıştı. Görev alan, yarışma ve panelin organizasyonunu yapanlar, ödülleri verenler hep Ruhiye'nin anısını yaşatmak isteyen dostlarıydı.
Ruhiye, yaşamında hep insanların birbirlerini, ilçesini, ülkesini sevmesi için çaba sarfetmiş. Yaptığı haberlerde ve programlarda sevgi sözcüğünü hiç dilinden düşürmemiş.
Bir başka Düzceli Milli Eğitim eski bakanlarından Avni Akyol'un yaşamı da "Sevgi" üzerine kurulu. Her ne kadar Ramazan'ın gelişini gökyüzüne saatlerce kurşun yağdırarak kutlasalar da, Düzcelilerin kalbinde sevgi, hoşgörü ve kadirşinaslığın anlamı bir başka...
Televizyon ve gençlik konulu yarışmadan ilginç sonuçlar çıkmış. İşte birkaçı:
* Gençlerin yüzde 87'si televizyonun gençler üzerinde olumsuz etki bıraktığı görüşünde.
* En fazla spor programları ve talk - show izliyorlar.
* Reklamlar, yaşam tarzlarını ve tüketimlerini etkiliyor.
* Yayınların içeriğinden hiç memnun değiller.
Panelde de benzeri görüşler tartışıldı. Başta TV'ler olmak üzere medyaya fazlasıyla yüklenildi. Benzer konularda en fazla şikayeti olanlardan biri olarak gazete ve TV'leri savunmak da bana kaldı.
Tamam, biz yayıncıların pek çok hatası var, ama izleyici olarak sizler masum musunuz? Kemal Sunal, Rambo, Küçük - Büyük İbo filmlerini, programlarını 20. gösterimlerinde bile raiting sıralamasında birinci yapan, daha fazla tabak -çanak veren gazetelerin peşinde koşturan sizler değil misiniz, dedim.
Bugüne kadar şikayet ve yanlış dediklerinizi teşvik etmenin ötesinde ne yaptınız, diye sordum. Tartışma uzadıkça uzadı. Sonuç: Hepimiz suçluyuz. Beklenti: Herkesin çok daha fazla duyarlı olması...
Düzce'deki benzeri bir sıcak ortamı da cuma akşamı Büyük Kulüp'te Jülide Ateş, Coşkun Aral, Nebil Özgentürk ve Seda Güler'le birlikte Çiftehavuzlar Lions Kulübü'nün düzenlediği ve bizi ödüllendirdikleri gecede yaşadık. Lionslar da, sevgi ve hizmet aşkıyla dopdolular. Onlar da medyadan rahatsızlıklarını uzun uzadıya dile getirdiler.
Gecenin en çarpıcı konuşmasını Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk yaptı. "Bugüne kadar kaldırımla, çevreyle, kanalizasyonla uğraştık. Ama en değerli varlığımız çocuk ve gençlerimizi, onların geleceğini unuttuk. Bundan böyle en önemli hizmet alanımız, eğitim olacaktır"...
Keşke, diğer başkanlar da bu gerçeği görebilse...




Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr