Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       1998, benim için "Türkiye'yi ve dünyayı gezip görme yılı" oldu. Yurtiçi ve yurtdışında on binlerce kilometre yol katettim. Bugüne kadar görmediğim onlarca ülke ve kenti tanıma keyfi yaşadım.
ABD, Kanada, İsrail, İngiltere, İsveç ve Hollanda ile başlayan dünya turunun ardından, bütün yaz haftanın iki üç gününü Milliyet olarak Güneydoğu'da geçirdik. O güzel yöremizi, güzel insanlarımızı çok daha yakından tanıma sevincini, onurunu yaşadık. Ardından, hep kalbimizde olmalarına karşın, bir bir dolaşamadığım Karadeniz turları başladı. Zonguldak, Trabzon, Giresun derken bu hafta sonu da Ordu'daydım.
Pek çok kent için "o kenti tanımak için yaşamak gerekir" denir. İşte Ordu da böyle kentlerden biri.
Sevecen insanları, sahil boyunca birbiri üzerine sıralanmış kutu kutu evleri ve doyumsuz yeşiliyle insanın ömrüne ömür katan kentlerden biri.
Karadeniz'in kişi başına düşen gelir açısından bakıldığında en yoksul kenti. Okuma - yazma oranı açısından da durumu pek parlak değil. Sanayisi hemen hemen yok gibi. Sadece fındığa dayalı bir ekonomisi var. Anlayacağınız, kağıt üzerindeki verilere göre, Türkiye'nin en geri kalmış yörelerinden biri. Ama kenti gezip gördüğünüzde o sıcacık insanlarıyla saatlerce sohbet ettiğinizde, Türkiye'nin çok az yöresinde görebileceğiniz mekanlara ve soluyabileceğiniz sosyo - kültürel bir atmosfere sahip olduğuna şahitlik edersiniz.
Her yerde insanlar yaşadıkları kentle övünmez. Hele Türkiye geneline bakıldığında, memnuniyetten çok hep sorun dinlersiniz. Ama, Ordu'da öylesine bir sevgi ortamı var ki; anlatmak zor. Onca sorunlarına rağmen kentlerini çok ama çok seviyorlar. Hele hele Giresun ile kıyaslandığında. Bir de devlet onları biraz daha çok sevse, her şey eminim çok daha güzel olacak.
"Cumhuriyet Eğitimi Nasıl Olmalıdır?" konulu bir konferans nedeniyle ORSEV'in konuğu oldum. ORSEV, 1991'de bir grup sanatsever aydının kurduğu ve geçen zaman içerisinde attığı her adımla kente damgasını vuran bir dernek...
Aydınları da, dernekleri de kartondan değil. Sürekli proje üretiyorlar. Birçok kentte, kenti anlatan bir kitapçık bile bulamazken, ORSEV'in Ordu ile ilgili 7 kitabını ve onlarca broşürünü görünce, hazine bulmuş gibi oldum.
Görebildiğim tek eksikleri; yaratıcı yönlerinin köreltilmiş olması. Trabzon - Giresun ve Samsun arasında sıkışıp kalmışlar. Bütün hayallerini Ankara'ya dayalı kurmuşlar. Ankara da vaadin ötesine geçemeyince, ekonomik sıkıntılar içerisinde kıvranıp durmuşlar. Ama görünen o ki; fazla değil, 2000'in hemen başında bir Gaziantep, Çorum, Karaman, Denizli gibi patlarlarsa hiç şaşırmayalım.
4 - 5 Aralık'ta gerçekleşecek Ekonomik ve Toplumsal Gelişim Sempozyumu'nun ana konusu; "2000'in Eşiğinde Ordu." Eminim, ortaya pak çok somut öneri çıkacak ve çok kısa sürede de hayata geçecek...
Konferansa ilgi yoğundu. İzmir gibi yarısı boş sıralardan sonra, ayakta bile yer bulunmayan salonlar, eğitim ve gelecek adına insanı umutlandırıyor.
Gençleri kendilerinden emin. Tartışmayı seviyorlar ve daha iyi bir gelecek arayışı içindeler...
Yolu sapa olmasa, sık sık gidilesi kentlerden biri...




Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr