AKADEMİK çevrelerde günlerdir tartışılan YÖK Disiplin Yönetmeliği'yle ilgili kaygıların ne kadar haklı olduğu somut bir örnekle bir kez daha ortaya çıktı.
En iyi kanun ve yönetmeliklerin bile art niyetli yöneticilerin elinde kabusa dönüştüğünü hemen herkes bilir. Hele bir de kanun ve yönetmelikler, elastiki olur ve baskı aracı olarak kullanılırsa gerisini siz düşünün.
YÖK Disiplin Yönetmeliği'nin en fazla eleştirilen yönü buydu. YÖK, kendisini adli organların yerine koymakla kalmamış, rektörleri de hem savcı, hem de hakim yetkisiyle donatmıştı. İstediğine istediği suçu yakıştırıp, istediği cezaları verebiliyorlar. Özellikle de Anadolu üniversitelerinde, hasbel kader o makamlara oturmuş rektör ve dekanlar, tam anlamıyla ali kıran, baş kesen konumundalar. Onları denetlemesi gereken YÖK ise birkaç konu dışında tam anlamıyla kış uykusunda.
Bugün size anlatacağımız olay, Disiplin Yönetmeliği'nin nasıl sindirme aracı olarak kullanılabileceğine ilişkin somut bir örnek. Bakalım YÖK Başkanı Gürüz bu konuda ne diyecek?...
Yrd. Meltem Dikmen Caniklioğlu, halen Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Genel Kamu Hukuku Anabilim Dalı öğretim üyesi. Daha önce 6 yıl yargıçlık ve iki yıl kadar da Atatürk Üniversitesi Erzincan Hukuk Fakültesi'nde hocalık yaptı.
Mastır ve doktorasını İstanbul Üniversitesi'nde tamamladı. Mesleki yayınları var. Başarılı bir yargıcken içindeki öğretim aşkı nedeniyle öğretim üyeliğine soyundu. İlk görev yeri de Yıldırım Akbulut'un Başbakanlığı döneminde memleketi Erzincan'a açılan Hukuk Fakültesi oldu. O günlerde bu fakülteye hukukçu bir dekan bulunamadığı için uzun süre ziraataci bir profesör dekanlık yapmıştı. Ondan sonraki dönemlerde ise değişik kadrolaşmalara sahne oldu.
6 yıl yargıçlığın ardından, Türkiye'nin en köklü fakültesinde doktora yapan biri için taşra üniversitesinde dönen dolaplar, fazlasıyla rahatsız edici gelir. Aldığı eğitim ve yargıçlık terbiyesi gereği çirkinliklere karşı sürekli tavır alır. Dekana, rektöre olup bitenleri resmi yazıyla duyurur. Hatta onları eleştirir.
Bu durum, pek tabi yöneticileri rahatsız etmeye başlar. Sürekli olarak bir açığını bulsak da, canına okusak arayışları başlar. İşte tam o günlerde Türkiye'yi 8 yıllık kesintisiz eğitim heyacanı sarar. Yasa çıkmış, hemen herkes göreve çağrılmıştır. Meltem Hoca'nın da elinden dersleri alınıp kızağa çekildiği için oldukça boş zamanı vardır. 8 yıla nasıl katkıda bulunabilirim diye kafa yorarken, evinin hemen karşısındaki ilköğretim okulunda İngilizce dersleri boş geçmektedir. Teklif gelir, hiçbir ücret almaksızın derslere girmeye başlar. İşte o andan itibaren canına okumak isteyenler için fırsat doğar. Ellerinde kapı gibi YÖK'ün meşhur disiplin yönetmeliği vardır ve Meltem Hoca onu çiğnemiştir. Suçu fakülteden izin almaksızın bir başka kurumda çalışmaktır. Bu suçun karşılığı ise yönetmeliğe göre fakülteden atılmaktır. Ama yöneticileri insaflı davarınır ve iki yıl süreyle kademe ilerlemesinin durdurulmasına karar verirler. İtirazları ise hep reddedilir ve sonunda kendisini İzmir'e zor atar.
Fazla yoruma gerek yok. Karar sizin!...
Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr