Diğer dersler bir yana, yabancı dil eğitimi konusunda çok başarılı olduğumuzu kimse söyleyemez.
Siyasi çekişmeler nedeniyle, kendini kanıtlamış modellerimiz vardı, onları da yok ettik.
Önce 8 yıllık kesintisiz temel eğitim deyip hazırlık sınıflarını kaldırdık, sonra da 4+4+4 adına Anadolu liselerinde yabancı dille eğitime son verdik!
5+1+3+3 sistemi hem kesintisiz 8 yıllık temel eğimden hem de 4+4+4’ten çok daha başarılıydı ama hâlâ bunu göremedik!
İmam hatip liselerinin orta bölümleri gibi Anadolu liseleri ile yabancı okulların orta bölümleri de yeniden açılmalıdır!
Yapılan yanlışı görmek için o dönemde, o okullardan mezun olanların dil seviyeleri ile bugünkü mezunları kıyaslamak yeter de artar!
Sınavla öğrenci alan okullar dışındaki diğer öğretim kurumlarında ise yabancı dil hep sorundu, sorun olmaya da devam ediyor.
Neden mi? Gelin ömrünü bu işe adayan bir lisenin İngilizce öğretmenleri zümre başkanı S.U.’yu dinleyelim:
Kitaplar çok kötü!
“Milli Eğitim Bakanlığı’nda yabancı dil öğretimiyle doğrudan ilgilenen bir birim ya da başkanlık yoktur. Bu nedenle İngilizce öğretmenlerini ciddiye alacak, onlara cevap verecek kimse de yok. Tek çare toplumda farkındalık yaratmak. İngilizce öğretmenleri iyidir ama okutmak zorunda oldukları kitaplar işlerini iyi yapmalarını engellemekte.
MEB’in okullara dağıttığı İngilizce ders kitapları İngilizce öğretmenlerini engelliyor mu?
Türkiye’de yabancı dil eğitimi geliştirilmek istenirse eğer, öncelikli olarak ele alınması gereken konu İngilizce ders kitabı meselesidir. Öğretmenlerin en çok yakındığı ve mutsuz olduğu konu bu. Gerçekten de İngilizce öğretmeninin hayali iyi bir ders kitabı okutmaktır.
Bakanlığımızın okullara dağıttığı İngilizce ders kitapları biz İngilizce öğretmenlerinin ‘iyi’ kitap nitelendirmesine uymamakta. Bu kitaplar etkili ve sağlıklı bir öğrenme ortamı yaratmak açısından gerekli içerikten yoksun. Ders kitaplarımız öğretmenin işini kolaylaştırmaktan ziyade zorlaştırmakta.
Bizler Bakanlığın ders kitaplarını niçin bu formatta hazırlattığını anlayamıyoruz. Bu kitapların yazılma mantığı sanki dil öğretiminde geçerliliği olmayan bir teoriye dayanıyor. Bizim ‘iyi’ ders kitabı diye nitelendirdiğimiz kitaplar tüm dünyada kabul gören ve kullanılan dış kaynaklı yayınlardır. Bunlara yüzlerce örnek verebilir ve iyi bir İngilizce ders kitabının nasıl olması gerektiğini söyleyebiliriz. Kısacası, elimizde bir dünya örnek varken Bakanlığın verdiği kitapları yeterli bulmuyoruz. Kitapları bu iyi örneklere göre hazırlatmalı ve bu sürece öğretmenleri dâhil etmeliyiz.
Ders kitaplarımızın içerik sorunu nedir?
Bu kitaplarda bilgi yok. Gramer bilgisi yok, kelime bilgisi yok. Öğretmen bu konularda çalışma yaptırmak için kitaptan ayrılmak zorunda ve ünitelerde belli bir düzen olmadığından genellikle bunu ne zaman yapması gerektiğini bilmiyor. Ders kitabı öğretmen için rehber konumunda olmalı.
Ders kitabı öğrenci için başvuru kaynağı olmalı. Öğrenci kitapta tek başına da çalışıp öğrenebileceği bir şeyler bulmalı.
Bu kitaplar ders kitabı değil, etkinlik kitabı gibi. Ama etkinlikler de kazanımlara ulaşma konusunda etkili değil profesyonelce hazırlanmış değil. Dolayısıyla kitabın içini doldurmak sürekli olarak öğretmene kalıyor. Öğretmenlerimiz yine okuma, yazma, dinleme etkinlikleri için başka kaynaklara yöneliyor.
İyi bir ders kitabımızın olmayışının yarattığı sakıncalar neler?
Öğretmenler başka kaynaklara yönelmek zorunda kalıyor. Her bir öğretmen bireysel olarak çeşitli kaynaklardan edindiği materyalleri kullanıyor ya da kendi ders materyallerini üretiyor. Durum böyle olunca, zümrelerde uygulama birliği bozuluyor. Bir öğretmen müfredatın o ünite için gerektirdiği kazanımlar yerine farklı kazanımlar üzerinde durabiliyor. Ya da bir öğretmen şu veya bu konuya gereğinden fazla zaman harcayabiliyor. Kısacası öğretmenlerin ders işleyişleri birbirinden farklılık gösteriyor. Öğretmenler iş birliğinden uzaklaşıp bireysel çalışıyor. Böyle olunca ortak sınavların hazırlanmasında da sorunlar yaşanıyor.
Yeterli nitelikte bir ders kitabımız olursa değişen ne olur?
Öğretmenlerimiz değerli vakitlerini ve enerjilerini materyal aramakla harcamaz. Öğretmenimiz ister mesleğinin ilk yılında, ister 30. yılında olsun dersi aynı şekilde işler. İşi şansa bırakmamış olursunuz. Herkesten süper öğretmen olmasını bekleyemezsiniz. Ders işlenişinde belli bir düzen olur, her öğretmen bu düzeni takip eder. Uygulamada farklılıklar yaşanmaz, bireysellik azalır, iş birliği artar...”
Özetin özeti: Yabancı dil çok önemli! Sınav yarışı biraz da bu yüzden! Peki, onu ve diğer eğitim sorunlarını ne zaman ciddiye alacağız?..