4+4+4 yerine bugünün ve geleceğin ihtiyaçları doğrultusunda yeni bir yapılanmaya gitmek adeta zaruret haline geldi.
Bu noktada hep birlikte sesli düşünerek aklımızdan geçenleri paylaşmalıyız ki MEB de onları dikkate alarak yeni açılımlar getirsin.
Hiçbir öneri getirmeden sadece olanı biteni eleştirmek, çözüme değil, kaosa katkı sağlar ki bunu da hiçbirimiz istemeyiz.
Neden mi?
Ne ülkemizin ne de çocuklarımızın yararına da ondan!..
Yeniden bir yapılanmaya gidilirken okul öncesi eğitim mutlaka zorunlu eğitim kapsamına alınmalı.
Hatta bir değil iki yıl bile olabilir.
Temel eğitimin birinci basamağı olan ilkokul 5 ya da 6 yıl, ikinci basamağındaki ortaokul ise iki yıllık bir yönlendirme ve liseye hazırlık şeklinde olabilir.
Bu süreçte ilkokuldaki ilgi, yetenek ve akademik başarısına göre iki yıllık ortaokula yani yönlendirme sınıflarına ayrılan öğrenciler, ortaokul bitiminde ise meslek liselerine ya da fen ya da sosyal bilimler liselerine yönlendirilebilirler.
Peki Anadolu liseleri ne olacak?
Onlar çoktan miadını doldurdu ve kuruluş amaçlarının çok dışına çıktı.
Belki dördüncü bir lise türü olarak arafta kalan öğrenciler ve dallar için çok amaçlı liseler olarak düşünülebilirler.
Lise öğrenim süresi de üç yılı geçmemeli. 4 yıla çıkarılmasının lise eğitimine artı bir değer kattığını ifade edenle, sizleri bilmem ama ben henüz karşılaşmadım.
Bu noktada önemli olan ülkemizin ihtiyaçları, hedefleri, istihdam olanakları ve öğrencilerin hayalleriyle örtüşecek bir insan gücü planlamasının yapılmasıdır.
Bu doğrultuda, öğrencilerden yüzde kaçı meslek liselerine, yüzde kaçı üniversite odaklı akademik liselere yönlendirilecek?
Bu çok önemli bir ayrıntı ve kesinlikle bir plan, program çerçevesinde yapılmalıdır…
Hangi meslekler?
Ülkemizin gelecek hedefleri neler?
Örneğin önümüzdeki kısa, orta ve uzun vadeli projeksiyonlarda hangi sektörler öne çıkıyor?
Turizm ve tarım olmazsa olmazımız.
100 milyon turist hayalimizde ciddiysek kalifiye personel ihtiyacını karşılamamız gerekir. Örneğin otel personelinin yanı sıra su sporu ve eğlenceleri gibi animasyon ekiplerine de büyük ihtiyaç var.
Sağlık turizminde çok yol kat ettik, bu alanı daha da büyütebiliriz.
Yine aynı şekilde gümbür gümbür gelen kuraklık ve kıtlık nedeniyle aç kalmak istemiyorsak akıllı tarıma ve kendi tohumumuzu üretmeye yönelmek zorundayız.
Bilişim Çağı’nda bilişimi pas geçmek hataların en büyüğü olur ve böyle bir seçenek aklımızın ucundan dahi geçmemeli.
Yapay zekâ, mobil oyunlar, siber güvenlik, çip tasarımı ve hemen her alanda olmazsa olmazımız haline gelecek olan dijital uygulamalar gençlerimizin ilgisini fazlasıyla çekiyor ve desteklenmesi halinde mucizeler yaratmaları işten bile değil.
Savunma sanayinde müthiş bir ivme yakaladık ve bunu sonuna kadar götürmeliyiz.
Hizmet sektörü gibi yaşam kalitemizin olmazsa olmazı olan yetenek ve beceri gerektiren güncel meslekleri de küskünlerin değil, hayali o olanların uğraşı haline getirmeliyiz.
Tanımlanmış ve eğitimi yapılan meslek çeşitliliği hızla artırılmalı ama bu yapılırken ülke, bölge, kent ihtiyaçları asla göz ardı edilmemeli.
Başka ülkelerde pek olmayan ama bizde milyonlarca kişiye iş olanağı sağlayan mürebbiyelik, apartman görevlisi, temizlikçi, bakıcı, bahçıvan, güvenlik gibi sektörler disipline edilmeli, sigorta kapsamına alınmalı ve bu işleri yapanlara yetkinlik kazandırılmalıdır.
Yine en önemli lokomotif sektörlerimizden biri olan inşaatta da kalifiye eleman açığı ciddi anlamda ele alınmalı ve eline mala, pense, İngiliz anahtarı, kaynak makinası alan herkes “ustayım” diye ortalıkta dolaşmamalı.
Sanayinin hemen her alanında olduğu gibi, sosyal yaşamın her alanında da çok daha donanımlı ara insan gücünü ihtiyacımız var.
İşin en enteresan tarafı ise üniversite kapısında hüsrana uğrama yerine bu meslekleri canı gönülden yapmaya aday milyonlarca gencimiz varken, aileleri bunu istiyorken, mesleki teknik eğitimi yeterince ciddiye almıyor olmamamız.
Özetin özeti: Üreten, sorun çözen, yaşam kalitesini yükselten, istihdamı sorun olmaktan çıkartan dört dörtlük bir mesleki eğitim, sadece bugünü değil, geleceği de kurtarır...