Oğuz Alper Öktem, ekonomi alanında dünyanın en önde gelen üniversitelerinden Chicago’dan kabul aldı. Ama bir türlü sevinemiyor. Çünkü 53 bin dolarlık öğrenim ücretini karşılamaları mümkün değil.
Baba küçük esnaf, anne ev hanımı ve kendisi gibi başarılı bir kardeşi daha var.
Koç Lisesi’nde burslu okuyor.
Peki kazandığı üniversite burs vermiyor mu? Vermiyor! Çünkü, küresel ekonomik kriz, başta Harvard olmak üzere tüm ABD üniversitelerini derinden etkiledi. En büyük darbeyi de burslar yedi.
Chicago, ABD Başkanı Obama’nın da hocalık yaptığı, kampusunda oturduğu ve bir parçası olmaktan gurur duyduğu bir üniversite. Yakın çevresi de yine Chicago’dan. Özellikle yüksek lisansta Harvard’la birlikte bir numara. Dünyanın en çok Nobel ödülü alan üniversiteleri arasında yer alıyor.
Alper’in uzun vadeli hedefleri arasında politika olduğu için Obama destekli Chicago daha farklı bir anlam taşıyor. Ama önce güçlü bir ekonomik destek bulması gerekiyor. Nasılı konusunda her türlü öneriye açık. Uzun vadeli bir borçlanma da olabilir, mezuniyet sonrasında çalışma da. Ama onun asıl istediği, kendisini özgür hissettirecek bir başarı bursu.
Devlet ve vakıflar, maalesef bu konuda çok yetersiz. Ya da çıtaları ve beklentileri çok farklı.
Dünyanın en iyi üniversiteleri sıralamasında ilk 5’e girenlere keşke hiç sorgusuz, sualsiz burs verilse. Bunu birçok ülke yapıyor. Çünkü en parlak beyinlerini başkalarına kaptırmak istemiyorlar.
Aslında bu konuda bankalar da sıfır faizle öğrenim bursu verebilir. Devlet bu konuda kurallar koyabilir. Birçok ülkede böylesi uygulamalar var. Ama nedense böylesine önemli bir sosyal sorumluluk projesi, ne devletin ne de bankaların umurunda.
Alper ile sohbet ederken daldan dala atlıyoruz. “Neden ekonomi?” diye sordum. Cevabı ilginçti:
İleride ülke yönetimine talip olmak istiyorum. Bunun için kendimi en iyi şekilde donatmak istiyorum. Hâkim ideoloji kapitalizm. İşte onun şifrelerini öğrenmek için ekonomi ve ABD. Bir siyasetçi olarak her şeyden önce eğitim ve birikimimle dünya standartlarını yakalamak istiyorum...
Peki kendilerinin hiç mi birikimi yok? Eğer bir burs ya da kredi bulamazsa eğitimi yarıda mı kalacak?
“İstanbul’da bir evimiz vardı satışa çıkardık. Ama bir yıllık masrafı ancak karşılar.”
Ya sonrası? İşte onu asıl üzen ve yeni arayışlar içerisine sokan da bu.
Yasal mevzuata göre, eğitim adına yapılan her türlü harcama vergiden düşülebiliyor. Yani bir şirket şimdi çıkıp Alper’e burs verse ya da okul yaptırsa, bir taşla iki kuş vurmuş oluyor. Hem o matrahı vergiden muaf oluyor. Hem de hayırların en güzelini gerçekleştirmenin onurunu yaşıyor.
Şimdi, Alper’in çok rahat telaffuz edemediğini, onun adına ben söylemek istiyorum. Eğer koşullarınız elveriyorsa, lütfen ona yardımcı olun. Yapacağınız bu katkı, ülkemizin geleceği için en güçlü yatırımlardan biri olacaktır.
Ve o 4 yıllık üniversiteyi 3 yılda bitirecek kadar da kararlı!..
Onlar bizim gururumuz
Ülkelerin zenginliği artık iyi yetişmiş insan gücüyle ölçülüyor. Genç nüfusa sahibiz. İyi de onların ne kadarı dünya birinci liginde eğitim görüyor?
Başbakan Erdoğan, üniversite rektörlerine, neden ilk 500’e giremiyorsunuz diye hep yükleniyordu. Sonra devran dönüp YÖK’e ve rektörlüklere kendisine yakın isimler gelince, onlardan en büyük isteği, ilk 100’e girmeleri oldu. Bu konuda hükümet olarak arkanızdayız, para, yasa, manevi destek ne istiyorsanız hazırız dedi.
Başbakan’ın bu isteğini, üniversitelerin kısa vadede yerine getirmeleri çok zor. Ama Alper gibi yüzlerce öğrencimiz, hemen her yıl, bunu başarıyor.
Yakında yurtdışı üniversitelerden kabuller tümüyle gelmiş olur. Robert’ten, Koç’tan, Galatasaray’dan, İstanbul Erkek’ten, İnanç’tan ve diğer liselerdeki öğrencilerimize, öylesine önemli üniversitelerden kabuller gelecek ki, gururların en büyüğünü yaşayacağız.
Bırakın ilk 100’ü, ilk 10’daki üniversitelere giren yüzlerce gencimiz olacak. Yakında onları gazete ve TV’lerde görürsünüz...
Özetin özeti: Geleceğimize sahip çıkalım! Onları başkalarına kaptırmayalım.