Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       AKADEMİK unvanların ulufe gibi dağıtıldığını defalarca yazdık. Pek çok insana hiç hak etmedikleri halde doktor, doçent, profesör unvanı verilmesinin akademik saygınlığı azalttığını üzülerek izledik. Ama dün TBMM Milli Eğitim Komisyonu Başkanı, eski rektör Prof. Dr. Halil Cin'i dinleyince durumun çok daha vahim olduğu ortaya çıktı.
Prof. Cin, akademik unvanların adeta yağmalandığını, eş, dost, ahbap ilişkileri çerçevesinde dağıtıldığını, öteden beri var olan ideolojik kayırmalara şimdi bir de tarikat bağlantılarının eklendiğini yüreği sızlayarak anlattı.
Bütün bunlar olurken akademik saygınlığı koruması gereken kurumlar ne yapıyor? Örneğin YÖK, Üniversitelerarası Kurul, üniversite senatoları, Milli Eğitim Bakanlığı ve TBMM... Görebildiğimiz kadarıyla bu anlı şanlı kurumlar, akademik erozyonu sadece izlemekle yetiniyorlar.
TBMM Milli Eğitim Komisyonu Başkanı Prof. Cin'i üzen de bu. Peki o halde konuyu neden Meclis'e getirmiyorsunuz, sorusunu ise yakında, çok geniş bir şekilde getirmeyi düşünüyorum şeklinde cevaplandırdı, ama kesin bir sonuç alacağına kendisi de fazla inanıyor izlenimi bırakmadı.
Eski rektör, milletvekili, TBMM Milli Eğitim Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Halil Cin'e göre akademik unvanlar konusunda bakın ne rezaletler yaşanıyor:
* Akademik unvanlar çoğu kez adaylarca alınmıyor, jürilerce veriliyor.
* O kadar bilimsel objektiflikten uzaklar ki, Bizans oyunlarıyla akademik unvanlar dağıtılıyor.
* Adaylar geldikleri şehirlere, üniversitelere, kendilerine referans olan hocalarına göre değerlendiriliyor.
* İşin iyice suyu çıktı. Yozlaştı. Ehliyeti, liyakatı, bilgiyi dikkate alan yok. Akademik teammüller işlemez hale geldi.
* Jüriler sözde kurayla seçiliyor. Ama ne tesadüftür ki, isteyen istediği jüriyi seçebiliyor.
* YÖK'te çalışanların çoğu oturdukları yerde akademik unvanlarla donatıldılar. İçlerinde profesörlüğe kadar yükselenler var.
* Ankara'da oturup Anadolu üniversitelerinde görev yapıyormuş gibi pek çok insan hem akademik kariyer sahibi oldu, hem de maaş alıyor.
* Dil sınavlarını ÖSYM yapıyor. ÖSYM'ye güvenimiz sonsuz. Ama öyle duyumlar geliyor ki inanmak istemiyoruz.
* Doçentlik sınavları da Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) gibi merkezi sistemle yapılmalı. Bu sayede torpil büyük ölçüde ortadan kalkacaktır.
* Akademik unvanlar bir yandan böylesine kolay dağıtılırken, öte yandan bu unvanları gerçek anlamda hak eden çok sayıda bilim adamına hak ettikleri unvanlar verilmiyor.
* Öyle hocalar biliyorum ki, kendilerinden iyilere, bin türlü sorun çıkartarak hak ettikleri unvanları vermiyor...
Evet, ben de öyle değerli bilimadamları tanıyorum ki, artık profesörüm demekten, bazı insanlarla aynı akademik unvanı paylaşmaktan utanır hale geldiler.
Türkiye, üniversitelerimiz ve bilimadamlarımız bu kadarını da hak etmedi. Ama duyarsızlıkları devam ettiği sürece bu erezyon süreceğe benziyor.




Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr