Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       YÖK'ün disiplin yönetmeliğinde yaptığı son değişiklikler, akademik çevrelerin son günlerde en çok konuştuğu konu oldu. Ne Çakıcı kasetleri, ne Korkmaz Yiğit'in Ankara'da yarattığı deprem, ne de Apo'nun yakalanışı hocaları bu kadar derinden etkilemedi...
Gün geçmiyor ki bu konuda bir toplantı düzenlenmesin. Ortalık toz duman. İşte manzara: YÖK'ün artık alışkanlık haline gelen "ben yaptım oldu" dayatması, öğretim elemanları dernek ve sendikalarının YÖK'ün her yaptığına kayıtsız şartsız karşı çıkışları, siyasilerin üniversiteleri daha da karıştıran yaklaşımları ve gelişmeleri her zaman olduğu gibi uzaktan izlemekle yetinen sessiz çoğunluk...
Tarafların görüşlerini ayrı ayrı dinlediğinizde kendi açılarından haklı gözüküyor gibiler. Ama muhalefet şerhi koyanların yaklaşımları da, demokrasi ve hukuk devleti çerçevesinde değerlendirildiğinde bir o kadar haklı izlenimi veriyor.
YÖK Başkanı Kemal Gürüz, kopartılan fırtınanın abartılı olduğuna inanıyor. "Bizim yaptığımız 1981'den bu yana uygulanan 55 maddelik disiplin yönetmeliğinin sadece üç maddesini değiştirmek. Yoksa yeni getirdiğimiz bir şey yok. Bu üç madde: cumhuriyetin temel ilkelerine aykırı davarananları, başkalarının eserlerini kendi eseriymiş gibi gösterenleri ve dersleri engeleyenleri meslekten atmayı öngörüyor. Yanlış olan bizim yaptığımız değil, rejimi yıkmaya çalışan irticacı ve PKK'cılar ile bilim sahtekarlığı yapanları üniversitede tutmaktır. Getirdiğimiz yeni hükümler zaten Anayasa'ya ve devlet memurları yasasına da uygunluk sağlıyor..."
Öğretim elemanları örgütleri ise YÖK'ün söz konusu değişiklikle diktacı bir tutum sergilediğini ve öğretim üyelerinin geleceğini YÖK'ün iki dudağının arasına sıkıştırdığını iddia ediyorlar.
Onlara göre YÖK 15 maddelik "Üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezasını gerektiren fiil ve haller"den birini gerekçe gösterek, öğretim üyelerini kolayca işten atabilir. Atmakla da kalmayıp, akademik unvanını da elinden alıp ömür boyu kamu hizmetlerinden mahrum bırakabilir...
YÖK Başkanı bu eleştirilere "Türkiye bir hukuk devleti, YÖK de dahil kimse keyfi davranamaz" cevabını veriyor. Öğretim elemanlarının temsilcileri ise, bugüne kadarki uygulamaları ile YÖK'ün bu konuda güven vermediğini savunuyorlar. Haksız da değiller. YÖK'ün mazisinde öyle karanlık noktalar var ki, saymakla bitmez...
Hocaların itiraz ettiği bir başka nokta ise bir yandan Anayasa değişikliği ile öğretim üyelerine siyasi partilere üye olma olanağı sağlanırken, öte yandan siyasi ve ideolojik gerekçelerin dozu kaçırılarak hocaların kapı önüne konulabileceği ihtimali.
Dernek ve sendikalar, şimdi yürütmeyi durdurmak için yasal yollara başvuruyor. Son kararı Danıştay, üst mahkemeler ya da yeni bir yasal düzenlemeyle TBMM verecek. YÖK'ün bu konudaki güvencesi, daha önce benzeri bir davada verilen karar. Aynen şöyle: Üniversite öğretim elemanlarının disiplin işlemlerinin yönetmelikle düzenlenmesinin Anayasa'ya aykırı olduğu iddiası yerinde görülmemiştir. (Danıştay 8. Daire. Karar NO:1994/154).
Ve son açıklama Türkiye Kamu - Sen'den: YÖK üniversiteyi bitiriyor...
Peki siz sevgili üniversiteler, üzerinizde böylesine fırtınalar koparılırken siz neredesiniz? Neler düşünüyorsunuz?..




Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr