TÜRKİYE'de yaşayanların en büyük hayallerinden biri de kendileri ya da çocuklarının yabancı dil öğrenmesidir. Çocuklara çocukluklarını, gençlere gençliklerini unutturan sınavlar hep bu yüzdendir.
Üniversitelerin Türkçeyi bırakıp İngilizce eğitime yönelmeleri, Anadolu liseleri ve kolejlerden sonra süper liselerin açılması, neredeyse her köşe başında bir yabancı dil kursunun öğrenime başlaması, Filipinli dadılar, ilköğretim okulu birinci sınıfa kadar inen yabancı dil dersleri, gazetelerin traj sorunu yaşadıkça verdikleri yabancı dil setleri, hep yabancı dil açlığını tatmine yönelik.
Pasta büyük olunca kavgası da büyük oluyor. Son yıllarda bu konudaki en büyük pazar kavgası üniversitelerle yabancı dil kursları arasında geçiyor. YÖK ve Maliye Bakanlığı her ne kadar, devletin binasını, ışığını, hocasını kullanıp özel kurs açmanın yasak olduğunu ısrarla duyursa da, üniversiteler bildiklerinden şaşmıyor. Bugüne kadar, onlar yabancı dil kursu açıyor, dershaneler mahkemeye veriyordu. Şimdi devreye Milli Eğitim Bakanlığı da girdi. Bakanlık yayımladığı genelgelerle, üniversitelerin sadece ve sadece kendi personeli ve öğrencileri için kurs açabilceğine dikkati çekmekle kalmıyor, ilçe kaymakamlarını da uyararak 625 sayı özel öğretim kanununa aykırı olarak açılan üniversite dil kurslarının takibe alınmalarını ve cezalandırılmalarını istiyor.
Sonuç: Herkes yine bildiğini okuyor.
Özel dil kurslarının şikayetçi olduğu bir başka kesim ise yine haksız rekabetle karşı karşıya olduklarını iddia ettikleri British Council, Amerikan Kültür Mekezi benzeri kurumlar. Fatura ve vergi vermediklerini öne sürdükleri bu kurumların da kendilerini ticari olarak baltaladıklarını öne sürüyorlar.
Dilcilerin şikayetçi oldukları bir başka konu ise yurtdışından getirilen öğretmenlere çalışma izni verilmesi konusunda çıkartılan zorluklar...
Özetin özeti: Hemen hereks bir şekilde dil öğrenmek istiyor. Bu konuda büyük bir pasta var. Pay kapmak için herkes birbirini yiyiyor. Haksız rekabetten, hukuk dışı uygulamalara kadar hemen her yol deneniyor. Olup bitenleri yıllardır yakından bilen devlet ise olayı sadece seyrediyor. Ha!.. Arada bir de genelge yayımlıyor.
Olan ise her zaman olduğu gibi hevesi kursağında kalan vatandaşa oluyor. Ne üniversiteyi bitirinceye kadar 10 yıldan fazla yabancı dil dersi okuyan iki lafı bir araya getirip konuşabiliyor, ne de milyonlarca lira harcayıp kursa devam edenler bu işin sonunu getirebiliyor.
Türkiye'nin pek çok konuda olduğu gibi ne sağlam bir eğitim politikası var. Ne de anadil öğretimi ve yabancı dil konusunda tutarlı bir programı...
Umarız yeni yıla girerken, yeni bir hükümet, yeni bir bakan arayışları sürerken bu konular da ucundan, kıyısından hatırlanır...
Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr