HUKUK devleti olabilmenin bir koşulu da, keyfiyetin ortadan kalkmasıdır. Ben yaptım oldu mantığı ile ülke yönetmeye kalkmak, devlete olan güveni sarsmaktan öte hiçbir işe yaramıyor.
Anayasa'yı korumak için nasıl ki Anayasa Mahkemesi varsa, devletin itibarını korumak için de kesinlikle böyle bir organa gereksinim var. Bu artık hukukçulardan mı oluşur, yoksa sivil toplum örgütlerini de içine alacak şekilde karma bir heyetten mi oluşur, onu kurucular düşünsün. Ama kesin olan bir şey var ki, devletin itibarını sarsan her kim olursa, yaptığı yanına kar kalmamalı...
Yeni bir kurul derken, elbette RTÜK gibi yeni bir sansür kurulunu kasdetmiyoruz. Amaç kamuoyu adına devletin saygınlığının zedelenmesini önleyici tedbirlerin alınması ve göz göre göre devleti yıpratanların bir bir ifşa edilmesi olmalıdır.
Devletin saygınlığını zedeleyenlerin başında hiç kuşkusuz siyasetçiler ilk sırada yer alıyor. Ama bizim Milli Eğitim Bakanlığı da onlardan hiç geri kalmıyor. Gün geçmiyor ki aldığı bir karar, bir diğeriyle çelişmesin.
Yıllardır bunun çok örneklerini gördük. Çıkartıkları bir genelge daha okullara ulaşmadan, tam aksi yönde bir başka genelgenin çıkartıldığına çok şahit olduk.
Bir bakanın yaptığını, diğer bakanın sil baştan nasıl bozduğuna fazlasıyla tanıklık ettik.
Basamaklı kur ve kredili sınıf geçme sistemi, bu konuda yaşanan en büyük şaşkınlıkların başında geliyor...
Dün başvuruları başlayan yeni üniversiye giriş sistemi de, gençlerin, anne - babaların devlete olan güvenlerini sarsan "ben yaptım oldu" mantığının bir ürünü değil mi?..
Eğer devletin saygınlığına gölge düşürenlerin bir bir ilan edileceği bir kara liste yayımlanacak olsa Milli Eğitim bakanlarıyla birlikte, YÖK başkanları ve Talim Terbiye Kurulu üyeleri de eminim ilk sıralarda yer alırlar.
Öğretmen alımı yıllardır tam bir rezalete dönüştü. Kim öğretmen olacak, kim olamayacak belli değil. Bir bakıyorsunuz veterineri, ziraatçıyı sınıfa öğretmen diye sokuyorlar, bir bakıyorsunuz eğitim bilimlerinden mezun olanları öğretmen yapmıyorlar...
Üniversiteler para kazanmak için formasyon kursu açıp gelen herkesi alıyor. Ama atamaya gelince kırk dereden su getiriliyor. Anlayacağınız öğretmen atamaları konusunda tam bir başıbozukluk söz konusu...
YÖK'ün lisans eğitimini tamamlayanlara yönelik tezsiz mastır projesi de yıllardır ağızlarda sakız olmasına rağmen bir türlü uygulamaya geçemiyor. Madem öğretmen ihtiyacı var, madem nitelikli öğretmen aranıyor, madem dersler boş geçiyor, neden hala ciddi bir öğretmen alım politikası uygulanmıyor, anlamak mümkün değil...
Taner Alibeyoğlu yüzlerce örnekten biri. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Eğitim Bilimleri Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun. Normalde Rehberlik öğretmeni olması gerekiyor. 1996/97 mezunları dışındaki tüm mezunların ataması da yapılmış. Öncekilerin de, şimdikilerin de. Ama onların değil. Mantık aramayın, çünkü mantığı yok.
Yazara E-Posta: A.Guclu@milliyet.com.tr