Abbas GÜÇLÜ
GENÇLERİN daha iyi bir gelecek için, daha iyi bir eğitimden başka bir seçenekleri yok. Ama onlar ısrarla bu konuyu gündemlerine almıyor.
Yasakların kalkması için gerekirse
"ölümü bile göze alan" sevgili öğrenciler, keşke daha iyi eğitim için de bu kadar kararlı olabilseler.
Türban ve sakal yasağı siyasi istismardan başka bir şey değil. Maramara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde 5 yıldır derse giriyorum. Sınıfımızda her yıl birkaç tane türbanlı öğrenci vardı. Ne benim, ne de diğer hocaların bu konuda en ufak bir uyarısı olmadı. Diğer üniversitelerde de istisnalar dışında, rahatsızlık yoktu. Ne zaman ki, siyasiler, türbana el attı. Ortalık bir anda karıştı.
Anlayacağınız siyasilerin ve öğrencilere
"sonuna kadar arkanızdayız" diye gaz verenlerin bu konudaki samimiyetlerine inanmak kolay değil. Eğer onlar, gençleri ve geleceklerini biraz olsun düşünüyor olsalardı, eylemler dışındaki zamanlarda da gençlerle ilgilenirlerdi.
2000'e iki yıldan daha az bir süre kaldı. İyi, hem de çok iyi yetişmeyen bir gencin
Bilgi Çağı olarak isimlendirilen 2000'li yıllarda ayakta kalması çok güç.
Coğrafi sınırlardan çok, ekonomik sınırların şekillendirdiği günümüz dünyasında, gençlerimiz artık kendi aralarında değil, Avrupa'daki, Amerika'daki yaşıtlarıyla yarışmak zorundalar. Çok uluslu bir şirketin iş başvurusu için Alman, Fransız, İtalyan mühendis, işletmeci ve doktorlarla yarışacaklar. Bu yüzden hem çok iyi bir akademik eğitim, hem de çok iyi bir yabancı dil eğitimi almaları gerekiyor. Bilgisayar kullanımı, dünyayı tanımaları, parlak bir stajerlik dönem gibi ekstaralar da hariç.
Sağcısı, solcusu, dincisi ve asıl büyük çoğunluk olan kaygızlar,
keşke daha iyi eğitim ve
daha iyi bir gelecek için de bir araya gelebilseler...
Gençleri siyasi amaçları doğrultusunda tepe tepe kullananlar, 30 yıldır koltuklarına yapışmışçasına oturuyorlar. Onların tek derdi koltuklarını kaybetmemek. Üniversitelerde bilimsel kalite düşmüş, tasarruf genelgeleri yüzünden uluslararası yayınlar izlenemez hale gelmiş, laboratuvarlara malzeme alacak para bulunamamış, yabancı dil öğretimi zaafa uğramış, açılan yeni fakültelerle, istimdam alanları birbirine zıtmış hiç umurlarında değil...
Ünivesitelerin gerçek sahibi, gençler ve bilimadamlarıdır. Eğer üniversitede sancı varsa, çözümü dışarda değil kendi içinde aranmalıdır. Siyasilerin ya da istimarcıların çözüm reçeteleri, bugüne kadar üniversiteye yarardan çok zarar verdi. Umarım bu kez, öğrencisi, öğretim elemanı ve yöneticisi el ele, gönül gönüle vermiş bir üniversite arayışı başlar ve 2000'li yıllara yakışır akademik ortam yaratılır...
Zaten başka seçenekleri de yok!
Yazara EmailA.Guclu@milliyet.com.tr