Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğitim ve gençlere yönelik neyi hayal ettiyse, MEB eline yüzüne bulaştırdı.
Bu konuda bugüne kadar onlarca proje sayabiliriz ama bugünkü konumuz “Beş Yılda Beş Bin Öğrenci Projesi”.
İşte o günlere dair bir haber: “Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2012 yılı sonuna kadar ‘Beş Yılda Beş Bin Öğrenci Projesi’ kapsamında lisansüstü eğitim için yurtdışına gönderilecek öğrencileri bilgilendirme toplantısı Milli Eğitim Bakanlığı Şura Salonu’nda 6 Ocak 2010 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla gerçekleşti.
Dualarla gittiler
Erdoğan, hali hazırda 1408 öğrencinin bu proje kapsamında yurtdışında burslu statüde lisansüstü öğrenim gördüğünün altını çizdi. Bugün atılan adımla da 2009 yılında seçilen 941 öğrenciyi yurtdışına uğurladıklarını belirten Erdoğan, çalışmaların devam ettiğini ve açığı kapatmak için 2010 yılında 1000-1500 öğrenci için duyuru yapma hazırlıklarının sürdürüldüğünü söyledi.
Başbakan Erdoğan; Gazi Mustafa Kemal bunu 1920’li yıllarda fark etmişti. Yurtdışına ilk öğrenci gönderme kararı bizzat Gazi Mustafa Kemal’in verdiği talimatla 1929 yılında çıkarılan kanunla verilmiştir. Yeni Türkiye’nin fabrikaları, demiryolları, karayolları, köprüleri işte o mühendislerin eliyle inşa edildi. Ama ondan sonra uzunca bir süre ara verildi.
Gazi Mustafa Kemal, ülkemizin dört bir yanını demir ağlarla örme talimatı verdi. Biz şimdi onu gerçekleştiriyoruz.
Cumhuriyetin 10. yılında o öğrencilerimizin imzası vardı. İnşallah, Cumhuriyetimizin 100. yılında da, 2023’te şimdi gönderdiğimiz öğrencilerin imzası olacak.
Bu ülkenin, bu milletin sizden büyük beklentileri var. Edindiğiniz tecrübeyi insanımıza kazandırmak için ahde vefa ile hareket edeceğinize inanıyorum. Millet olarak, ülke olarak sizlere inanıyoruz. Geleceğin Türkiye’si sizlerin gayretiyle gerçekleşecek. Allah yolunuzu açık etsin. Güle güle gidin, güle güle gelin. Hepinize bu kutlu yolunuzda başarılar diliyorum.”
Zorla döndürülüyorlar
Ve gelinen son durum:
“MEB bursu ile ‘5 Yılda 5000 Öğrenci Projesi’ dahilinde İngiltere’de doktora yapıyorum.
Bu bursa başvururken köyünden, memleketinden yeni çıkmış idealist, hevesli, genç bir insandım.
MEB Yükseköğretim Genel Müdürlüğü tarafından teşviklendirilip, bursun zorunlu görev karşılığı yani önemli olanın vatana hizmet olduğu, kimsenin bizim hayatımızı altüst etmek gibi bir niyetinin olmadığı söylenip, yüklü miktarlarda senetler imzalamamız sağlandı.
Nitekim 12 Ocak 2015’e kadar MEB uygulamayı bu şekilde götürdü.
Bu tarihten itibaren ise yeni bir tebliğle var olan uygulamanın sona erdiği ve derecesini ne sebeple olursa olsun alamayan öğrencilerin tazminata düşürüleceği söylendi.
Bu söyleme daha önce güvence verdikleri öğrenciler de dahil edildi.
Ben ve birçok öğrenciyi doktorayı bitirememe stresi aldı.
Zaten doktora yoğun ve stresli bir süreç iken, bir de bitiremezsek 400-500 bin liralık bir parayı nasıl geri öderiz diye düşünmeye başladık.
Burada herkes doktorasını bitirmeye çabalamaktadır zaten, kimse başarısız olup geri dönmek istemez, zira ailemizin, ülkemizin bizden beklentileri var, kaldı ki en büyük beklenti kendimiz için. Fakat hayatta hiçbir şey garanti değildir.
Eğitim de bir ticaret anlaşması değildir. Çeşitli sebeplerden (danışman ile olan anlaşmazlıktan, çalışılan konunun zorluğundan, sınavdaki durumdan...) doktora eğitimi tamamlanamayabilir.
Bu durumda var olan uygulama öğrencinin master derecesiyle araştırma görevlisi olarak atanıp, zorunlu görevini yerine getirmesiydi. Şimdi ise tazminata düşürülmesi kararı alındı.
Bu karar yolun yarısında kuralların değiştirilmesi anlamına geliyor.
Resmi olarak elimizde böyle bir belge bulunmasa da bu duruma düşen öğrencilerin atandığı gerçek durum örnekleri var.
Bu paranın nasıl ödeneceği konusunda ise acımasız tavırlar alınıyor.
‘Hayatımız karardı’
Bir MEB çalışanı, ‘Ödeyemezseniz icra takibi başlar’ diye bir açıklamada bulundu.
MEB’in neden birden böyle bir tavır takındığını anlamakta zorlanıyoruz. Eğer öğrencileri zorlamak, denetlemek istiyorlarsa, her 6 ayda okuldan ve öğrenciden ilerleme raporu istenebilir ya da devam belgesi, pasaport fotokopileri gibi.
Ben bir çiftçi çocuğuyum ve maddi imkânsızlıklarla okumaya çalışan hevesli bir insanım, bu burs benim gibi insanlar için devletimizin sunmuş olduğu harika bir fırsat. Fakat bir ticaret anlaşmasına dönüştü.
Baştan uygulama böyle olsaydı, bu bursu kabul etmezdim zira böyle bir miktarı hayatım boyunca hiç görmedim.
Ya bitmezse stresiyle verimliliğim düştü ve çok büyük stres altına girdim.
Bu doktora ölüm kalım durumu haline geldi benim için, bu korkuyla yaşamak ve doktora yapmak çok zor.
Akademik başarı baskı ve korkuyla elde edilemez, bu ne başarı getirir ne de ülkeye bir fayda.
Büyük ideallerle girdiğimiz bu yol hayatımızın sonu olmasın. İdeallerimiz ve başarılı olma isteğimiz sonumuzu getirmesin. Buraya kadar geldik, çabamız bundan sonra da başarılı olmak ama ya engel çıkar olmazsa hayatımız biter diye düşünmek istemiyoruz. Lütfen sesimize kulak verin.
Bu burs size ananızın ak sütü kadar helal diye gönderdi bizi Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan, şimdi ise hayatımızı karartma aşamasına getirildi. Bu bir burs değildir, yüksek faizli kredi haline geldi.
Birçok öğrenci psikolojik baskı altına girdi, öğrencilerin ağızlarında intihar sözcükleri dolanıyor. Ülkenin geleceği olan genç akademisyenlerin bu duruma düşürülmesi gerçekten içler acısı. Biz devlete güvenerek çıktık bu yola ama yarı yolda bırakıldık.”
Özetin özeti: Bu konuya devam edeceğiz...