Ankara Üniversitesi İnkılâp Tarihi Enstitüsü öncülüğünde bu yıl 5’incisi gerçekleşen Sakarya Meydan Muharebesi ve Haymana Sempozyumu’nda yine bir tarih şöleni yaşandı.
Bu yıl uluslararası boyuta taşınan sempozyumda, Haymana’nın milli mücadeledeki konumunun yanı sıra, 15. Yüzyıl sonrası Osmanlı’daki yeri ve önemi de ele alındı.
Peki, Haymana’nın dolayısıyla Ankara’nın kaç bin yıllık bir geçmişi var ki, 5 yılda daha yarısına bile gelinemedi?
Tarihin içine girildikçe çıkılamayan bir derya kuyusu olduğuna dün bir kez daha tanıklık ettik.
Haymana’nın tarihi derinliğini araştırmak, bir sonraki sempozyuma kaldı ama Milat’tan 2 bin yıl öncesine kadar uzandığı, özellikle vurgulandı...
Konu Ankara ve Ankara’nın başkent oluşu değildi ama satır aralarında söylenenler enteresandı.
Mustafa Kemal, Ankara’yı Başkent olarak seçerken, bu en az 3 bin yıllık, stratejik önemini, konumunu ve kültürel birikimini göz önünde bulundurdu denildi...
Neden Haymana?
Haymana, Ordularımızın Viyana’da başlayan geri çekilişinin son bulduğu noktadır.
Sakarya Meydan Muharebesi’nde en çetin savaşların yaşandığı bölgedir.
1921 Haymana’sına baktığımızda Genelkurmay Karargâhı Haymana’ya taşınmış, başta Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa, İnönü ve dönemin bütün komutanları oradadır.
Ülkenin en büyük sahra hastanesi, en büyük fırınları yine Haymana’da kurulur...
Haymana, Osmanlı döneminde de, ondan öncesinde de Anadolu’nun en büyük tahıl ambarıdır.
İşte Sakarya Meydan Muharebesi’nde geri çekilmenin Haymana’ya kadar uzanması biraz da bu yüzdendir. Çünkü o günün koşullarında cepheye cephane göndermek ne kadar önemliyse, ekmek göndermek de o kadar önemlidir.
Ordularımız Haymana’da konuşlanarak, en azından açlık sorununu çözerken, karargâhından iyice uzaklaşan Yunan Ordusu’nun en büyük sıkıntısı lojistik destek olmuş...
Halil İnalcık’ın vefatından sonra, yaşayan en önemli Osmanlı Tarihçisi olduğu birkaç kez vurgulanan Hocaların Hocası Prof. Dr. Özer Ergenç, savaşlarda bölgelerin mahalli yapısı çok önemli ve Mustafa Kemal bunu çok iyi biliyordu, çok iyi kullandı örneğini verdi...
Haymana, binlerce yıllık tarihi boyunca, sadece Yörüklerin değil, Orta Asya’dan Balkan’lara, kutsal topraklardan Avrupa’ya, içinde bulunduğu dönemin, tüm medeniyetlerinin ilgi odağı olmuş.
Peki, Haymana ve Ankara çevresini önemli kılan, İstanbul ve Bursa’dan sonra Payitaht’ın üçüncü büyük kenti haline getiren, sadece ürettiği buğday ve Ankara Keçisi’nden üretilen tiftik mi? Bu da konuşuldu.
Örneğin Haymana’nın bugün çok önemli bir kaplıca merkezi haline gelmesine olanak sağlayan şifalı sıcak suyunun hiç önemi yok mu?
Elbette olmuş ama asıl öncelik tarım ve hayvancılıkmış!..
Neler konuşuldu?
Dün başlayan ve günde üç, dört oturum halinde devam eden sempozyumda ele alınan konular ve sunumlardan bazıları şöyle:
- Osmanlı döneminde Haymana
- Milli Mücadelede Haymana
- Cumhuriyet Dönemi’nde Haymana
- Öncesi ve sonrasıyla Sakarya Meydan Muharebesi
- Yabancı tarihçiler gözlüyle Milli Mücadele
- Haymanalıların gözüyle Haymana...
Tarihi bilmiyoruz!
Okullarda o kadar çok gereksiz ders var ki, bilgi hamallığı yapmanın ötesine geçemiyoruz.
Oysa milletleri millet yapan tarihlerdir ve biz maalesef bunun çok uzağındayız.
Keşke başta Haymana olmak üzere her biri ayrı bir destan yazan tüm kentlerimize, kendi yakın tarihlerini, milli mücadeleyi ve 15 Temmuz’u anlatan dersler konulsa da, bu ülkenin hangi koşullarda kurulduğunu, atalarımızın nasıl mücadele verdikleri ve neden hâlâ uyanık olmamız gerektiği tüm ayrıntıları ile anlatılsa...
Ankara Üniversitesi, Haymana Kaymakamlığı ve Haymana Belediyesi, yakın tarihimize ışık tutma açısından çok önemli bir hizmeti kararlılıkla sürdürüyor. Emeği geçen herkesi kutluyoruz...
Özetin özeti: Ulus bilincimizi tazelemek ve diri tutmak istiyorsak işe yakın tarihimizden başlamakta sonsuz yarar var!..