10.11.2021 - 14:59 | Son Güncellenme:
Bazen aksilikler olmuyor değil ama şansın da yardımıyla üstesinden gelemeyeceğiniz pek de bir şey yok. Bazen yalnız, bazen öfkeli hissediyorsunuz ama hep bir yolunu bulmayı başarıyorsunuz. Hepimiz ya da çoğumuz gibi… Sonra bir gün minik yelkenlinizle okyanusa açılıyor ve okyanusun havasını içinize çekerken bir kaza geçiriyorsunuz. Hayatınızda olabilecek en tuhaf kaza… Tekneniz gökyüzüne çarpıyor!!! Hayat hiç beklemediğiniz bir anda size tüm aslındaların kapısını açıyor. Mutluluğunuzun rengi olan mavi yalnızlığınızın rengine dönüyor. Sadakatinizin rengi olan mavi isyanınıza dönüyor. Özgürlüğünüz sandığınız mavinin rengi esaretinize dönüyor. Ama bir an sonra size yeniden bu defa gerçek özgürlüğünüzün kapısını açıyor. Çünkü mavi böyle bir renk! Çünkü Truman Show belki de sinema tarihinin en eğlenceli gibi gözüken en acımasız filmi, en popüler gibi gözüken en derin filmi, en az iki saat seyirlik gibi gözükürken etkisi en uzun süren film… Tıpkı mavi gibi… Mavi size ne anlam ifade ediyor bilmiyorum ama sanırım hepimizdeki ilk karşılığı gökyüzünün ve denizin sonsuz özgürlüğü olsa gerek… Gökyüzünden yola çıkarak da inanç, tanrısal güçler, ruhsallık, kader gibi birçok duyguyu aktive ediyor. Ama onunla da kalmıyor; bunlarla bağlı olarak sadakat, huzur, tamamlanmışlık duygusu, huzur, uyum, birlik, güven, dürüstlük, özgürlük, ferahlık gibi duygularda bizi dolaştırıyor. Tıpkı Truman Show’da Jim Carrey’in canlandırdığı Truman’ın hissettikleri gibi. Ama… Ama’ya geçmeden önce Truman Show filmini seyretmeyen var mı? Varsa dikkat yazının bundan sonrası spoiler içerir. Ama varsa daha da dikkat, zira kesinlikle sinefillikten bir eksiksiniz. Ama iyi haber; hiçbir şey için geç değil, platformlar bu günler için var.
Mavi önemli bir oyuncu ve bazı filmler mavisiz asla aynı filmler değiller. Acıyı ve acı veren duygulardan özgürleşebilmeyi öyle bir anlatıyor ki mavi, kendi hayatlarımızın önemli bir anahtarı haline geliyor.
Şimdi ama’dan devam… Ama Truman’ın kazadan sonra yaşadıkları mavinin bambaşka bir yüzünü gösteriyor bize; yalnızlık, izolasyon, bunalım, isyan, teknolojinin soğuk yüzü, ihanetin derin acısı, depresyon… Çünkü mavi böyle bir renk, onun için de filmlerin en güçlü yardımcı oyuncularından. Nerede ve nasıl kullanıldığına bağlı olarak koca koca tiratların yaşatamadığı duygusal derinliklerin içinde savurup duran seyredeni… Peter Weir’in yönettiği ve ağırlıklı komedilerde görmeye alışık olduğumuz Jim Carrey’i oyunculuk anlamında bambaşka bir lige taşıyan Truman Show başta mavi olmak üzere, renklerin dâhiyane kullanımının enfes bir örneği. Gözümüze sokmadan, bilinçaltımıza mesajlar vererek tatlı tatlı bizi filmin bir parçası haline getiriyor Peter Weir. Hayata Truman gibi bakıyor, onun hissettiklerini hissediyoruz. Aslında filmdeki tek yardımcı oyuncu olan renk mavi değil elbette, örneğin kırmızı ve toprak renkleri –bu defa bilinçli olarak- bize başka bir şeyi anlatıyor. Truman’ın dünyasında yaşayan oyuncular eğer onunla direk temas kuracak olanlar ise üzerlerinde mutlaka kırmızı gibi canlı renkler taşıyorlar, ama diğerleri daha toprak renklerinde. Yani biz yeni bir karakter gördüğümüzde anlıyoruz ki eğer üzerinde canlı bir renk varsa Truman’ın hayatında bir şeyler değişecek. Mavi bu kadar önemli bir oyuncu ve bazı filmler mavisiz asla aynı filmler değiller. Dennis Villeneuve’ün yönettiği Arrival misal. Uzaydan yani gökten gelenlerin mavisi ile insanların yeşil dünyası. Uzaydan gelenlerin dost mu düşman mı olduğunu bilmiyorken daha karanlık olan mavi aynı zamanda bilinmezliği, teknolojinin ürkütücü ve soğuk yüzünü, karşındakini tanımıyor olmanın verdiği güvensizliği, birliğe olan tehdidi temsil ederken, geminin üzerinde durduğu yeşil alanlar, güveni ve aidiyeti anlatıyor. Ya da Kieslowski’nin unutulmaz üçlemesi Mavi, Beyaz ve Yeşil filmlerinin ilki olan Mavi, acıyı ve acı veren duygulardan özgürleşebilmeyi öyle bir anlatıyor ki, mavi kendi hayatlarımızın önemli bir anahtarı haline geliyor. Oscar dahil ödüllere doymayan Barry Jenkins’in Moonlight filmi Amerika’da sadece siyahi bir birey olmanın değil; yoksulluğun, cinsel tercihlerin, kendini ait hissetmediği bir yaşamın acılarını mavinin de yardımıyla kendi acılarımız haline getiriyor. Türk sinemasında daha ziyade depresyonun rengi mavi…Ya da romantik filmlerin gökyüzü-deniz buluşmaları elbette. Ve aman bana Mavi Mavi filmini sormayın… Zira sadece adı mavi.
“Mavinin hepimizdeki ilk karşılığı gökyüzünün ve denizin sonsuz özgürlüğü olsa gerek…”