30.05.2022 - 10:35 | Son Güncellenme:
Suha Özkan - Hon. F AIA
Bosna’da Mostar kenti, Neretva Irmağı üzerindeki kanyonun iki yamacını birleştiren, dramatik görünümü ve trajik öyküsü nedeniyle hep köprüsü ile anılır. Ama Mostar kentinin uzun yıllar süren ve 1980’li yıllarda kullanıma giren koruma modeli, stratejisi ve ders alınabilecek sonuçları ile daha önemlidir. Mostar’ın Doğu’nun Batı’ya ya da Osmanlı’nın Avrupa’ya açılışında kilit bir geçiş olduğunu, kentin karışık ve bir bakıma çift kutuplu etnik yapısını anımsarken Koca Sinan’ın öğrencisi Mimar Hayrettin’in Neretva üzerinde bir estetik, mimari ve mühendislik yapıtı olarak kendisine adanan tüm simgesel değerleri hak eden köprüye değinmeden olmaz. Tümüyle sosyalist Yugoslavya’nın toplumsal ve kurumsal yapısı içinde gerçekleşen Mostar Eski Kent (Stari Grad) koruması birçok yaratıcı finansal buluş ve çözümü birlikte kullanan çok önemli bir örnek modeldir. Önce kentin en popüler eğlencesi olan sinemaya konulan fazladan yüzde on bilet ücreti, sonra Mostar’a hayran olan gezginlerden birkaç dolar karşılığı, isme yazılı: “Sayın..... sizin de Mostar’da bir taşınız oldu” deyimini içeren belgelerin satışı ve onarılan yapıların, sonra yeni, çağdaş ve gelir getiren varlıklara dönüştürülmesi ile bugün dilden düşmeyen “sürdürülebilir” koruma modeli oluştu. Bu sürekli kaynak yaratılmasının başarılı uygulamalarını örgütleyen kuruluşun başında mimarlar Cihad Pasic ve yeğeni Amir Pasic vardı. 1983’te Aga Khan Mimarlık Ödülü alan Hırvat mimar Zlatko Uglien’e Le Corbusier türevi modern cami tasarlatıp uluslararası mimarlık kamuoyunun dikkatini çeken, Bosna-Hersek 1986’da Mostar Koruması ile ikinci kez bu ödülü aldı. Değişik inançlardan toplum kesimlerinin, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana bir arada barış içinde yaşadıkları izlenimini beğendiğimiz Yugoslavya’da Josep Broz Tito ölünce (1980) toplum bağları gevşedi. On yıllarca saklı kalmış, inanç ve etnik bağlar güç kazanınca, “millet” tabanlı ülkeler var oldu (1991-1992). Bu ülkeler arasında Bosna-Hersek inanç ve demografik yapısı nedeniyle bütünleşememiş ve huzursuzdu. Çok üzücü bir iç savaş yaşandı. On binlerce sivil insanın öldürüldüğü bu süreçte 1994’te acıklı Mostar Köprüsü bombalaması ve yıkımı sonrasında kentin Müslüman kesimi de bombalanmaya başlandı. O saldırı altında çaresiz Amir Pasic beni aradı ve can derdinde olduklarını bildirip yardım istedi. Yapabileceğim ne vardı pek bilemedim. Aklıma TBMM Milli Saraylar kuruluşunda çalışmalarını çok takdir ettiğim Metin Sözen geldi. Ama ne gücü yeterdi ne de artık öyle bir sorumluluğu vardı. Milli Saraylar’dan esinlenerek aklıma TBMM Başkanlığı geldi. ODTÜ’den sevgili dostum Şadi Cindoruk’un ağabeyi, Sayın Hüsamettin Cindoruk Meclis Başkanı’ydı. Kendisini Cenevre’den telefonla aradım. Karşımda Sayın Başkan’ı hemen bulmak beni gerçekten çok heyecanlandıran olumlu ilk izlenimimdi. Kendisine Mostar’ın bombardıman altında olduğunu canlarını kurtarabilirsek Amir ve Cihad’ın Milli Saraylar’da çok yararlı olabileceğini anlattım ve bu kurtarma eylemi için yardım istedim. Sabırla dinledi ve bana telefonumu sekreterine bırakmamı ve beni 6 saat içinde arayacaklarını söyledi. Ben bugün bile utandığım önyargımla baştan savıldığımı düşünmüştüm. Yanılmıştım. Hiç de öyle olmadı. Birkaç saat sonra aradılar ve en yakın T.C. Konsolosluğu’nun Zagreb’de olduğunu, oraya erişebilirlerse, konsolosluğun gerekeni yapacağını bildirdiler. Gerçekte Amir, Cihad ve aileleri, yanlarına toplayabildikleri Mostar Koruma Projesi belgelerini almış, büyücek bir grup olarak Zagrep yolundaydılar. TBMM Başkanlığı benden kurtarılacak kişilerin listesini istedi. Amir’den olabildiğince geniş bir liste istedim. Zagreb’de profesörlerin evine sığınmışlardı. Hemen listeyi yolladı. T.C. Konsolosluğu’nun sağladığı otobüs ile İstanbul’da sükuna, barışa ve yeni bir yaşama kavuştular. Benim önerim üzerine rahmetli Behruz Çinici, Amir’i Milli Saraylar’da Cihad’ı da mimar olarak işe aldılar. Cihad hep Milli Saraylar’da azimle çalıştı. Olanak bulduğunda Mostar belgelerini sergiledi. Toplantılara katıldı. Amir gençliği nedeni ile dinamik ve çok iş başarmak isteyen bir kişiliğe sahipti. Çinici bürosundaki işi çok uzun sürmedi. Önce Yıldız Sarayı Seyir Köşkü’nde yer alan IRCICA (İslam Konferansı Tarih Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi’nde) ve aynı ortamda yer alan Yıldız Üniversitesi’nde çalıştı. IRCICA’nın o yıllardaki Başkanı Ekmeleddin İhsanoğlu IRCICA çatısı altında Amir Pasic’in yönettiği her yıl yapılan Mostar seminerlerini destekledi. Bu toplantıların hepsine katıldım. Orada benimsenen “urbicide” (kentkırım ya da kent katliamı) kavramı uluslararası ortamda benimsendi, yadsındı. IRCICA-Yıldız sanki hemen Mostar onarımının başlayacağı bir iyimserlikle çalışıp, bilgi üretilen bir odak oldu. Sonra İhsanoğlu İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri (2005-2013) görevini yürütürken Amir Pasic’i Cidde’de Mimarlık ve Yarışmalar Danışmanı olarak görevlendirdi. Amir Pasic, 2016 yılına kadar Bosna Hersek UNESCO Ulusal Komisyonu ICOMOS Üniversite Forumu'nun kurulmasıyla ilgili ICOMOS Ad-Hoc çalışma grubunun üyesiydi ve Aga Khan Kültür Vakfı'nın danışmanı olarak da çalıştı. Pasic, Bosna Hersek Ulusal Anıtlarını Koruma Komisyonu Başkanı ve son aylarda Mostar Kenti Mekansal Planlama Konseyi Başkan Yardımcısı olarak çok sayıda projeye katkıda bulundu. Eşi, benim aileye olan desteğimi çok takdir ederdi. Görüştüğümüzde ortamı, ortak yemek kültürümüzün simgesi olan nefis böreklerle süslerdi. Hagi’den kaynaklanan Galatasaray ve futbol sevgisi olan oğlu, ona armağan ettiğim futbol gereçleriyle beni “Amca” olarak anardı. Amir Pasic 27 Nisan 2022 günü Mostar’da vefat etti. Sevgi ve saygı ile anılacak.