Öncelikle geçmiş yıllarda olduğunun aksine bu tür tartışmaları yöneticilerin değil de teknik adamların yapıyor olması futbolumuz açısından bir gelişme, ileri bir boyut olduğunu söylememiz gerekiyor. Hele Fenerbahçe tarafındakinin bir de sportif direktörlük unvanının da olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda bu çok daha doğru bir yere oturuyor.
Geçmiş yıllarda kulüplerin hakkını yöneticiler aramaya kalkar, ortalık toz duman olurdu. Ortaya bir sürü hesap soracak kişi çıkar, kimin ve neyin hesabının ne zaman sorulacağının hiç bilinmediği tehditler savrulurdu.
Tartışmanın tarafları Fenerbahçe teknik direktörü ile Trabzonspor teknik direktörü; konu Trabzonspor’un kazandığı penaltılar.
Aykut Kocaman geçen hafta Trabzonspor’un üç hafta üst üste oynadığı karşılaşmalarda kazandığı penaltılar üzerine bir yorum getirdi. Yapmış olduğu açıklamanın içinde hakemlere yönelik bir kasıt, şaibe ya da planlanmış bir eylem cümlesi kullanmadı. Sıkıntısı, kendi takımının çok zor penaltı kazanıyor olması; benzer pozisyonlarda hakemlerin rakibinin lehine daha rahat penaltı düdüğü çalabildiği yönündeydi. Özeti;
“Hakemlerin standardı yok!”
Şenol Güneş bu açıklamanın içinde kasıt görmüş olacak ki şöyle bir açıklama yapmayı uygun gördü:
“…rakip takımın antrenörü böyle bir beyanat yapıyorsa ya antrenörde bir yanlışlık var ya da bu düzende yanlışlık var. Fırsatçılık kimsede olmamalı. Fenerbahçe'nin büyüklüğü, genç bir antrenörün geleceğini karanlığa atma adına, günü kurtarmak için yaptığı ifadeler üzerinden olmamalı. Fenerbahçe'nin o ifadelerle büyümeyeceğini o da bilmeli. Benim bir büyük olarak tavsiyem, biraz daha dikkatli konuşsunlar. O açıklamalar ülke futboluna zarar verir. Onun geleceği kararır, benim geleceğim yok zaten. Ben futbolu kapatacağım."
Şenol Güneş’in bu sene duruşunun çok doğru bir yerde olduğunu söylemem gerekiyor. Aradan geçen zaman kendisini oldukça tecrübelendirmiş. Trabzonspor’u getirdiği yer de bunun özetidir zaten; fazla da söze gerek bırakmıyor. Tecrübeli teknik adamın ters hakem hataları karşısında oyuncularını nasıl sakinleştiriyor olduğunu televizyon ekranlarından takip ediyor; bunu da takdir ediyoruz.
Güçlü olduğuna inanan, kazanacağını bilen, takımına güvenen teknik adam tavrının bu olduğuna şüphe dahi duymamak gerekiyor.
Örneğin Beşiktaş teknik direktörü Schuster’in tam da Şenol Güneş’le taban tabana zıt tutum içinde olduğunu görüyoruz. Bu sahadaki futbolcunun tavrına da yansıyor.
Futbol sahasının içinde olan temel üç öğenin –futbolcu-hakem-teknik adam- yine o üç öğe tarafından tartışılabilir olmasını da anlamak, kabullenmek gerekiyor.
Bu bakımdan Şenol Güneş’in Aykut Kocaman’ın sözlerini çok fazla kişiselleştirdiğini düşünüyorum. Ondan ismini anmadan konuşması da gereksiz bir kızgınlıktır. Çünkü Aykut Kocaman’ın cümlelerinin arasında Trabzonspor hakemler sayesinde kazanmıştır şeklinde bir cümlesi bulunmamaktadır. Sadri Şener’in deyimiyle “diplomatik bir kişilik” olan Aykut Kocaman’ın art niyet taşıyan bir düşüncenin arkasına sığınmasını bekleyemeyiz.
Bugün futbol dünyamızdaki birçok kişi hakemlerin standartsızlığından söz etmektedir. Bunu benim yazıyor ya da tartışıyor olmam çok önemli değildir; zaten yıllarca bunu yaptık durduk. Sonunda futboluz iki hakemin söylediklerine indirgendi. Bugün eylemin içindeki öznelerin konuşuyor olması bu bakımdan önemlidir.
Şenol Hoca, Aykut Hoca’nın söylemlerini gönü kurtarma pahasına geleceği karartma diye görüyorsa esas burada kendisi adına bir kere daha düşünmesi gerekir. Ancak kendisinden hiç beklemediğimiz bir şekilde konuşmasını “benim geleceğim yok zaten” diye sonlandırınca yorumcunun elini kolunu bağlamaktadır. Bu son cümlenin de ayrıca konuşulması gerekir.
Çünkü hakemlerin belli bir standardı olan yönetim sergilemesini istemek bütün futbolcuların ve teknik adamların ortak arzusu olmalıdır.
Yunus Yıldırım’ın az kart gösterip hiç penaltı kararı vermeden maç tamamlarken, Cüneyt Çakır’ın bunun tam tersi bir yönetim gösteriyor olması kuşkusuz çok ciddi bir tartışma konusudur.
Şenol Güneş, Aykut Kocaman’ın yaşını ve tecrübesini küçümseyip, adını bile ağzına almadan direkt olarak hedef görüp konuşmak yerine Fenerbahçe teknik direktörünün yorumunun üzerine değer katıp, geliştirip, hani hesabın ve sapın çok döndüğü, bugünün şikâyetçilerinin sessizliğe bürünüp, suskunlarının şikâyetçi olduğu bu çok önemli konunun üzerine bilgece bir yorumda bulunması belki de futbolumuzda yepyeni bir dönemin başlaması için milat olabilirdi.