Bu sezon çok eğleneceğiz!
Milli araya giderken Fenerbahçe’nin yeni yeni yerleşmeye başlayan oyun düzeni hakkında konuşmuş; bunun futbolunun gelişimi üzerine olumsuz bir etki oluşturup oluşturmayacağı ile ilgili de bir yorum yaparak yazımı tamamlamıştım.
Milli maçlar oynanırken Fenerbahçe Zenit ile bir hazırlık karşılaşmasına çıktı.
Daha çok genç ve resmi mücadelende forma şansı bulamayan oyunculardan kurulu bir kadro tercihi vardı, mecburen.
Yazılarımı yakından takip edenler bilirler, Kupa vb. Maçlardaki geniş rotasyonların, kulübede forma giymeyi bekleyen oyunculara bir fırsat yarattığını, aynı zamanda da takımın oyun düzeninin farklı oyuncularla denenmesine yardımcı olduğunu her fırsatta dile getiririm.
Zenit maçı bu açıdan iki oyuncunun kendilerini göstermeleri veya fark edilmelerini sağladı.
Levent Mercan ve Oğuz Aydın.
Oğuz’u da Levent’i de zaten Süper Lig’deki önceki takımlarında gösterdikleri performanslarıyla tanıyoruz; potansiyeli olan futbolcular olmalarına karşın bir türlü oyuna giremiyorlardı.
Öncesinde çok eleştirdiğimiz Milli ara bir anlamda bu fırsatı verdi.
Fenerbahçe bu sırada sanki takım içinden iki transfer yapmış gibi oldu.
Dün Kayseri’de Oğuz Aydın ilk defa bir Süper Lig karşılaşmasında onbirde sahaya çıktı; attığı iki birbirinden güzel gol ve ikinci yarı yaptığı asiste bir anda yıldızını parlatmış, maçın da adamı oldu.
Dahası, sezon başından beri sanki takımın değişmez bir parçasıymış gibi hareket etmesiydi.
Bu çok önemli ve bir o kadar değerli.
Kuşkusuz dün Fenerbahçe’de bir önceki maça etkisi olan bir başka yerli oyuncudan da söz etmemiz yerinde olacaktır; Mert Hakan.
Geçen sezon İrfan Can’ın gollerle yaptığı liderlik rolünü bu sefer Mert Hakan sahadaki mücadelesi, oyuna katkısı ve duruşu ile yapıyor.
Fenerbahçe’ye geldiğinden bu yana ilk defa bu kadar kritik, kilit ve aranan bir oyuncuya dönüşüyor Mert Hakan.
Üstelik onu en fazla eleştirdiğimiz, sinirlerine hâkim olamama, profesyonel davranamama gibi sivri taraflarını kontrol altına almış haliyle izliyoruz.
Bunda da Dzeko ve Tadic’in öğretici profesyonelliklerinin ve liderliklerinin çok etkili olduğunu düşünüyorum.
Kayserispor’un maçı 3-2’ye getirdiği ve beraberlik için bastırdığı bölümde Mert Hakan’ın topu müthiş kontrolü ve rakibine attığı kusursuz vücut çalımıyla takımını atağa hazırlarken öylesine sakin ve kendinden emindi ki golün sinyalini verdi bizlere.
Sağ kanatta boş durumdaki Tadic’e attığı kilit pas ise buram buram kalite ve oyun görüşü kokuyordu.
En Nesyri’ye uzun zamandır beklediği ayakla gol atma şansını getiren bu atak organizasyonu Fenerbahçe’yi aynı zamanda da çok rahatlatıyordu.
Şunu söyleyelim; işini doğru ve iyi yapabilen büyük takımlar böyle goller atar!
Veya tersinden ifadesiyle; rakibi üzerine bilinçsiz ve kontrolsüzce çullanırken basit iki pas tercihi ile rakip kaleye inmesini bilen takımlara biz büyük takım diyoruz.
Fenerbahçe’nin ikinci yarı bulduğu gollerde işte bu vardı.
Geçtiğimiz sezonlarda benim Fenerbahçe’ye dair yaptığım en önemli eleştiri de buydu işte.
Hızlı ve basit bir şekilde hücuma çıkarak, bencillikten uzak pas tercihleriyle goller bulması Fenerbahçe’nin en büyük eksik taraflarındandı.
Oğuz Aydın, hat trick sevdasına kapılmadan, Szymanski’ye attırğı asist belki de bu anlamda maçın en değerli golüydü.
Fenerbahçe’nin Manchester United maçıyla başlayan ve Bodrum FK, Trabzonspor ile devam eden; AZ Alkmaar maçıyla sanki kontrolden çıkıyormuş gibi görünmesine karşın Sivasspor karşılaşmasıyla tekrar rayına oturan oyununun Kayseri’de neredeyse tüm ışıltı ve renkleriyle birlikte sonuçlarını izleme şansı bulduk.
Orta alan ve hücumda zaman zaman rakibini güç durumda bırakan topa sahip olma ve onu yönlendirme oyununa karşın Fenerbahçe’nin göze çarpan en önemli sıkıntısının halen savunmada yapılan top kayıpları ve basit bireysel hatalar olduğunu söyleyebiliriz.
Kayserispor’un dün bulduğu her iki golde de Fenerbahçe’nin savunma oyuncuları rol üstlendiler.
Mourinho ile birlikte Avrupa Ligleri ölçeğinde düşük seviyelerde kalan rakiplere az gol pozisyonu verme ortalamasına karşın belki de bireysel hatalardan gol yemede ters oranlara sahip bir Fenerbahçe gerçeği var.
Bunun takım yerleşimi veya oyun şeklinden çok tamamen oyunculardan kaynaklandığı net olarak görülüyor.
Transfer döneminde hücumdan daha çok bu bölgeye transfer yapılması gerektiği sonucu da çıkar buradan.
Mourinho yavaş yavaş kafasındaki oyunu sahaya yansıtan bir Fenerbahçe izletmeye başladı.
Bu da ilerleyen haftalarda bizi çok eğlendiren bir sezon beklediğinin habercisidir.