27.10.2016 - 10:29 | Son Güncellenme:
Halkın Partisi Lideri Kudret Özersay, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın İsviçre'de Toprak konusunun da ele alınacağını açıklamasını eleştirdi ve 'Hani son aşamada ele alınacak konuydu bu?' diye sordu. Sosyal medya üzerinden açıklama yapan Özersay şunları kaydetti; ''Dün akşam müzakereler konusunda BM tarafından iki liderin mutabakatıyla yapılan açıklamaya ve ertesinde Sayın Akıncı’nın açıklamalarına baktığımda şu değerlendirmeyi ilk izlenim olarak paylaşma ihtiyacı hissediyorum:
1- Toprağın “harita ve rakam boyutu”nun müzakeresi, SON AŞAMA’dan koparılıp önceye, erkene alındı. Son 5 yıldır toprağın harita ve rakam boyutlarının SON AŞAMA’da müzakere edileceği konusunda iki taraf arasında uzlaşma vardı ve bu uzlaşı birkaç kez BM Genel Sekreteri’nin raporlarına da girmişti. Şimdi sayın Akıncı’nın ifadesiyle ARA AŞAMA ya da “SONDAN BİR ÖNCEKİ AŞAMA” diye bir şey yaratıldı ve harita ve rakam burada müzakere edilecek ama beşli toplantının yapılıp yapılmayacağı bilinmeden, güvence altına alınmadan. Oysa sayın Akıncı 14 Ocak 2016’da bakın ne diyordu: “Toprak” konusunun, garantörlerin de katılacağı toplantıda çözülecek bir konu olduğunu kaydeden Akıncı, “Toprak” başlığındaki ortak anlayışın yer isimleri, haritalar ve yüzdeliklerin SON AŞAMAda ele alınması yönünde olduğunu belirti”. Oysa şimdi BM açıklamasıyla sayın Akıncı bu pozisyonundan vazgeçmiş oluyor. Güvenlik ve garantilere dair Garantörlerle toplantı hiç bir zaman yapılmayacak, SON AŞAMAya geçilmeyecek olsa dahi biz toprak müzakeresine başlıyoruz. Sayın Akıncı kendi açıklamasında İsviçre’de de sanki hala kriterleri konuşacak ve harita konuşmaya geçilirken de birşeylerin belli olması gerekecek imasında bulunuyor. Eğer bu “toprak kriteri konuşuruz, ama harita ve rakama geçeceksek o zaman beşli toplantı da netleşmeli” şartını koşacağım anlamında söyleniyorsa BM açıklamasında ve Rum tarafında hiç de böyle bir hava olmadığını herkesin bilmesi, görmesi gerekiyor. Rum tarafı oraya harita müzakeresi yapmaya gidiyor, şu anda tapuharita-şehircilik uzmanlarıyla yaptığı çalışma da budur. Bu türden bir şart koşulacaksaydı, İsviçre’ye gitmedenyapılmalıydı. Bu konuda defalarca uyarılarda bulunduk, sürecin uzamasına, ülke ekonomisine olumsuz etkisine dair olası risklerini anlattık ama dikkate alan olmadı. Özetle artık toprak müzakeresi yapılacağı BELİRGİN, son aşamaya geçip geçmeyeceğimiz ise henüz BELİRSİZdir.
2- BM açıklamasında deniliyor ki “Liderler İsvçre’deki toplantının görüşmelerin SON AŞAMASIna yol açmasını, bunu kolaylaştırmasını UMUT EDİYORLAR”. New York dönüşlerinde iki lider masadaki dört başlıkta yeterli ilerleme olursa toprak müzakeresine, toprakta yeterli ilerleme olursa da beşli toplantıya geçileceğini söylemişlerdi. Kıbrıs’ta yaptıkları görüşmelerde yeterli ilerleme oldu mu ki toprak müzakeresine geçiliyor? Olduysa örneğin siyasi eşitlik konusunda Kıbrıs Türk tarafı elde edilen ilerlemeden tatmin oldu mu? Dönüşümlü başkanlık kabul edilmeden de veya son toplantı ertesinde sayın Akıncı’nın söylediği kararların alınmasında belirli sayıda Kıbrıslı Türkün katılımının zorunlu olması bağlanmadan da siyasi eşitlik konusunda yeterli ilerleme elde edildiğini mi düşünüyor sayın Cumhurbaşkanı? Eğer siyasi eşitlik konusunda yeterli ilerleme elde edilmediyse neden önceki açıklamasına uygun olmayan şekilde toprak müzakeresine geçiyor? Özetle artık toprak müzakeresi yapılacağı BELİRGİN, siyasi eşitliğimiz konusunda yeterli ilerleme elde edilip edilmediğiyse henüz BELİRSİZdir.
3- BM açıklamasında 2016 içinde çözüm olması için iki liderin ELLERİNDEN GELENİ YAPACAKLARI yönünde taahhütleri olduğuna gönderme yapılıyor. “Elinden geleni yapma” sözü veren Kıbrıs Rum lideri, SON AŞAMAya geçilmesini bir türlü kabul edemiyor! Özetle yaratılan bu ARA AŞAMAya bakıldığında, Kıbrıs Türk tarafının elinden geleni yapacağı BELİRGİN, Kıbrıs Rum tarafınınsa elinden geleni yapıp yapmayacağıysa, mesela bu müzakerelerin bir sonuca ulaşması için olmazsa olmaz olan SON AŞAMAYA geçişi kabul edip etmeyeceğiyse BELİRSİZdir.
4- BM açıklamasında İsviçre’deki görüşmede toprak konusuna olduğu kadar diğer çözümlenmemiş konulara da birbiriyle bağlantılı şekilde odaklanılacağı yazıyor. Kıbrıs Türk tarafının İsviçre görüşmesini son aşamaya taşımak için yaslanabileceği yegane unsur bu gibi görünüyor. Kıbrıs Türk tarafı esasen 2014 Ortak Açıklaması’nda da kullanılan ve New York ertesinde altını çizerek bizim anımsattığımız bu “birbiriyle bağlantılı” (interdependently) kavramını kullanarak toprak konusunun güvenlik ve garantilerden bütünen koparılarak konuşulmasını engellemeye çalışacaktır, çalışmalıdır. Öte yandan Kıbrıs Rum tarafının ve önceden defalarca gözlemlediğim üzere bu konuda BM’nin kafasındaki toprak ayarlaması ile mülkiyetin birlikte birbiriyle bağlantılı müzakere edilmesidir. Kıbrıs Türk tarafı, tüm konuların birbiriyle bağlantılı olduğunu, toprak konusunda bir şeyi bağlamadan, anlaşmadan önce güvenlik ve garantilere dair Kıbrıs Rum tarafının birtakım açılımlar yapması gerektiğini İsviçre’de gündeme taşımalıdır. Hatta Garantörlerin olmayacağı bir ortamda da bunu yapmanın çok da gerçekçi olmadığı argümanını kullanarak İsviçre müzakeresini bir nevi beşli toplantıya çevirme manevrası yapmalıdır. Bu önerdiğim hususlar, bugünden sonra, toprağı SON AŞAMAdan ÖNCE müzakere etmeyi kabul ettikten sonra ne kadar mümkündür, tartışma kaldırır. Özetle Kıbrıs Rum tarafının beşli toplantının yapılacağı SON AŞAMAya geçmeksizin toprak müzakere edebileceği BELİRGİN, Kıbrıs Türk tarafınınsa bu ara aşamayı bir basamak olarak kullanıp son aşamaya geçmeyi başarıp başaramayacağıysa BELİRSİZDİR.
6- BM açıklamasında bugüne değin örneği görülmemiş bir ifade de dikkat çekiyor: İsviçre’deki yoğun müzakereler Özel Danışman Eide’nin HİMAYELERİNDE yapılacak! Deniliyor. Bugüne değin, Eide’nin katılımıyla Kıbrıs’ta yapılan görüşmelerin BM Genel Sekreteri’nin HİMAYELERİnde olduğu kabul ediliyor ve tüm BM rapor ve açıklamalarında bu şekilde yazıyordu. Şimdi yine Eide’nin katılımıyla ama İsviçre’de görüşme yapılıyorsa Genel Sekreter’in değil de özel danışmanın himayelerinde vurgusuna neden gerek duyuldu diye bir soru akla geliyor. Toprak ayarlaması gibi bu kadar yaşamsal bir başlığın müzakeresine Genel Sekreter’in sadece katılmayarak değil, bu şekilde de dahil olmaktan çekinen bir görüntü çizmesi dikkat çekicidir. Bu, Kıbrıs Rum tarafı bu toplantının düzeyini özellikle düşük tutmak istediği için midir yoksa bunun önemi artarsa bir biçimde beşli toplantıya daha kolay geçilebilir endişesiyle midir bilinmez ama gerçek olan şey Genel Sekreter’in yıl sonunda artık görevini tamamlayacak olmasının etkilerinin görülmeye başlanıyor olmasıdır. Oysa New York görüşmesi ertesindeki BM açıklamasında Ban ki Moon “liderler benden şahsi angajmanımı talep ettiler ve ben de ne şekilde isterlerse onlara destek vermeye hazırım” diyordu! Şimdi ise bu ifadeler, sürece dair müdahiliyetinin özellikle aşağıya çekilmesi görüntüsü yaratıyor. Özetle BM Genel Sekreteri’nin bu müzakere sürecine kişisel angajman düzeyinde dahil olmaya pek niyetli olmadığı belirgin, sürecin son aşamaya taşınması için bir noktada ağırlığını (bu şartlarda ne kadarsa) koyup koymayacağıysa belirsizdir.
New York’ta kısa süre önce yapılan üçlü zirve öncesinde de ertesinde de, TOPRAK MÜZAKERESİ konusunda elimden geldiğince ve tüm samimiyetimle bazı uyarılarda bulunmaya çalıştım. Toprak son aşamadan bu şekilde koparılırsa (delink), burada konuşulacak olası haritalar 1992 yılındaki Ghali haritasında olduğu gibi kucağımızda kalabilir dedim ve örnekleriyle açıkladım. Beşli toplantının yapılmasını güvenceye alıp toprağı ona göre müzakere etmeye başlayın çağrısı yaptım. İsviçre’ye gitmek için havaalanından ayrılmadan önce sayın Cumhurbaşkanı bu topluma “Rum lider ile anlaştım, toprak görüşmesinin hemen ertesinde de beşli toplantıyı yapacağız” diyebilmelidir dedim ama öyle anlaşılıyor ki dikkate alan olmadı...
Şimdi önümüzü göremediğimiz bir ortamda bir adım daha atılıyor, ancak bu BELİRSİZLİK ortamında bu adımın hangi yöne doğru atıldığını bugünden kimse bilmiyor. İleriye doğru mu, yoksa bu çözüme karşı olanların istismar edeceği, seçim malzemesi olarak kullanacağı ya da müzakereleri yeni bir sonu gelmez uzatma dönemine sürükleyeceği bir yöne doğru mu bilinmiyor...
Bu konuları takip etmekten, düşüncemi paylaşmaktan yorulmadım, yorulmadım ama “umarım yanılırım” demekten yoruldum.